Oooo, herkes birden çıldırıverdi.
Kremalı bir pastayı paylaşmaya çalışan aç mağara adamları gibi barışın içine ellerini daldırıp her yanlarına bulaştırıyorlar.
Bir zaman bu çirkin kapışmayı izleyeceğiz herhalde.
Hepsi birden kendilerine bir pay çıkarmaya uğraşacaklar.
O açlık anlarının vahşi kapışmalarında hep olduğu gibi “en vahşi” olan herkesi kendine benzetiyor.
Bu kavgada, en vahşi MHP olduğu için MHP’lileşmek de ortak tavır oluyor.
AKP de, CHP de, PKK da MHP’yi taklit ediyor.
AKP, sakil bir idam kavgasına girişti MHP ile.
Barış girişiminin öncülüğünü üstlenen bir partinin böylesine bir “astın, asmadın” kavgasına girmesinin anlamı ne?
En gözde paye “cellâtlık” mı siyaset dünyasında?
MHP, çocukların ölümü üzerinden kendine siyasi rant devşirmeye çalışıyor.
Bunu neden eleştirmiyorsunuz?
Bu kanlı rezillik değil mi asıl eleştirilmesi gereken?
AKP, MHP’ye benzeyerek nasıl barış getirecek?
AKP gibi CHP de MHP’lileşiyor.
Baykal da Milli Güvenlik Kurulu’nu “barışı” desteklediği için eleştiriyor.
Asıl hedefi Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ.
“Savaşı sürdürsene” diyor CHP Genelkurmay Başkanı’na.
Bir siyasi parti, siyaset yerine “askerî” bir çözümün peşine düşüyor.
Sivillerin sustuğu, paşaların kükrediği o “eski devleti” istiyor.
PKK ise MHP’nin Kürt modeli gibi, MHP ile aynı tezi savunuyor.
MHP, “önce PKK teslim olmalı” diye tutturuyor, PKK da, “önce PKK ile görüşülmeli” diyor.
MHP ile PKK’nın anlamadığı konu aynı.
Kürt sorununun iki bacağı var, birincisi Kürtlerin “eşit vatandaşlık” haklarına kavuşturulması.
Bu siyasi bir konu ve siyasetçiler tarafından çözülecek.
DTP daha önce çok mantıklı bir şekilde “siyaseti bizimle, savaşı PKK ile görüşün” demişti.
Doğrusu da budur bence.
Devlet, PKK ile savaştığına göre silahların susması için de PKK ile görüşecek.
Ama devletin anayasayı değiştirmesi, Kürtlere eşit vatandaşlık hakkını tanıması, anadilde eğitimin yolunu açması için niye PKK’yla görüşmesi gerekiyor?
Bunlar siyasi partiler tarafından konuşulur, siyasette de Kürtleri temsil eden bir parti var.
Zaten o parti de sürece dahil edilmiş vaziyette.
PKK, aynen MHP gibi “önce PKK” derse barış sürecini bloke eder.
Sanırım, PKK sadece “savaşta” değil “barışta” da “tek muhatap” olmak istiyor ama bu gerçekçi değil.
Birincisi, bu, DTP’yi tümden dışlamak anlamına gelir.
İkincisi, siyasette Kürtlerin tek temsilcisi PKK değil, birçok siyasi Kürt örgütü var ve hepsinin de söyleyecek bir sözü bulunuyor.
Silahlı mücadelede tek Kürt örgütü PKK’dır onun için “silah bırakılmasında” tek muhatap da odur ama siyasi çözümde tek muhatap PKK değildir.
PKK’nın MHP’lileşmesinden, “önce PKK” demesinden, Türk tarafını öfkelendirecek tehditlerde bulunmasından bir yarar çıkmaz.
Kürtleri “silahla, bombayla, orduyla” tehdit eden hoyratlıklar Kürtleri nasıl öfkelendirirse, “asarız, keseriz” türünden tehditler de Türkleri öfkelendirir.
Anladık, yirmi beş yıldır savaşan bir ülkede herkes hoyratlaştı ama şimdi barışı konuşuyoruz, herkes diline bir sahip olsa fena olmaz.
Zaten çok hassas bir noktadan geçiyoruz, böyle “kibirli” tehditlerle kitleleri kışkırtmak çok akıllıca bir iş değil.
Öcalan çok daha ılımlı bir dil kullanarak bu süreci “olumlu” bulduğunu açıklamıştı.
Söylediği de doğruydu.
Bu “olumlu” bir süreç.
Devletin birdenbire Apo’nun açıklamalarından ürküp “kosteri” bozuvermesindeki tuhaflığa karşı çıkmanın tek yolu “silahtan” söz etmek değil herhalde.
Bizim devlet o “kosteri” ne kadar süre bozuk tutabileceğini sanıyor?
Sonunda Apo konuşacak, konuşması da gerekiyor çünkü bu süreçte o da önemli bir aktör.
Çok “aktörlü” bir süreç bu barış girişimi.
Gerçekten barış isteyenler, “savaştan” çıkarı olanları taklit etmemeli bence.
Çünkü bu toplumun büyük kesimi Türküyle Kürdüyle barış istiyor.
Bunun için de “çıldırmışlara” değil akıllılara ihtiyaç duyuyor.
Delirmenin bir âlemi yok, barışı isteyenlerin akıllarına mukayyet olmaları gerekiyor.
Yirmi beş yıllık çıldırmanın getirdiği binlerce ölü yeter, bırakın bari diğerleri kurtulsun.