Başbakanın seçim beyannamesini anlattığı konuşmayı dinledim.
Onun bu tür konuşmalarını dinlediğimde hep aynı şeyi düşünüyorum, Erdoğan, İsveç, İsviçre, Hollanda gibi durmuş oturmuş bir ülkenin yöneticisi olmalıydı, hayatı boyunca rakipsiz olarak iktidarda kalır ve ülkesine gerçekten önemli hizmetler yapardı.
Kalkınma hamlelerini anlatırkenki coşkusu, biraz “ütopik” de gözükse koyduğu hedefleri sıralarken yansıttığı sevinci, onun bu “hizmet” işini ne kadar sevdiğini ve bu konudaki içtenliğini ortaya koyuyordu zaten.
Erdoğan’a “sağlam” bir temel verirsen, o sana, yolları, hastaneleri, okulları, havaalanları, limanları, trenleri, gemileri, uçaklarıyla güzel bir bina yapar, her seferinde kat üstüne kat çıkar.
Ama ona “sağlam temel” lazım “ustalığını” göstermesi için.
Sorun, başbakanı olduğu ülkenin sağlam bir temeli olmaması.
İnşaata Erdoğan’ın temelden başlamak zorunda kalması.
Gerçi anayasa, Kürt meselesi, siyaset yapısı, YÖK gibi “temele” ait konulara da değindi ama onlar biraz süratli geçti bence.
Anlattıklarının, çizdiği gelecek vizyonunun, Türkiye için ortaya koyduğu hedeflerin beni heyecanlandırdığını söylemeliyim, “on iki yıllık” bir perspektiften baktığı için o zamanları görmeye ömrümün yetip yetmeyeceğini bilmiyorum ama ben görmesem bile öyle bir Türkiye’yi hayal etmek bile güzel.
Böyle hayalleri olan bir başbakana sahip olmak da iyi.
Ama sağlam bir temel olmadan bu güzel bina güven veren bir yapı olamaz ne yazık ki.
Onun için ben Erdoğan’ın “anayasa” tasarısını anlatmasını bekliyorum asıl.