12 Haziran genel seçimlerinde her ne kadar partiler yarışsa da aslında bu seçim “Türkiye’nin aydınlık yarınları” için bir referandum nitelliğindeydi. AK Parti’nin “sivil anayasa” vadiyle çıktığı yolda %50’lik başarısı, bu vaadine ‘EVET’in nişanesi oldu. Millet, sivil bir anayasanın hazırlanmasına açıkça onay verdi. Aslında her şey burada gizli ve bu çok önemli!
Bu seçimler, Türk Siyasal Hareketi’nde “sosyal dönüşümün ve kırılmanın” adresi oldu. AK Parti “herkesin ve her kesimin” partisi olma iddiasıyla dönüşümün ve kırılmanın en büyük parçası oldu. Halk, “açılım” politikalarını ve “hizmeti” onayladı…
Doğu’da aşiret mensubu milletvekili adaylarını öne çıkarmamakla feodal yapıya meydan okudu…
Batı’da laikçi söylemleri AK Parti’nin kendi oy oranlarını yükseltmekle dümdüz etti…
Türkiye’deki bu köklü değişim ve dönüşüm rüzgârını Kuzey’den Güney’e estirerek İslam coğrafyasını da etkiledi…
AK Parti siyaset yaklaşımı İslam ülkelerini etkilemesi bir yana Türkiye’deki siyasal partilere de yön verdi. Cumhuriyet Halk Partisi de birçok noktada kabuklarını atmayı başardı. Değişime ayak uydurmak için eski söylemlerinden imtina etti. CHP, Türkiye’de çok partili hayata geçişle Menderes’le başlayan, Özal, Erbakan ve Erdoğan’la devam eden milli politik çizgide “halk için siyaset” olgusunu kısmen içselleştiren ve örnek alan politikalarıyla oyunu artırmayı başardı. Böylece kendisini yenilerken Türkiye’nin yenilenmesine de katkı sağladı...
Bu süreçte Milliyetçi Hareket Partisi maalesef kaçak dövüşü tercih etti. Muhalefeti Kılıçdaroğlu’n un devraldığı Deniz Baykal CHP’sinin yöntemiyle sürdürdü. 12 Eylül referandumunda düştüğü metodolojik yanlışı tekrarladı. Doğru bir metot olmadığını fark eden Kılıçdaroğlu “Yeni CHP” söylemini geliştirmişti. MHP maalesef bunu başaramadı. Üstüne üstlük kabinenin tamamına yakını malum skandalın failleri oldu. Buna rağmen partisi kenetlendi ve büyük başarı gösterdi. Oylarını bir önceki seçim sonuçlarına yaklaştırdı. Buruk sevinçlerini Türkiye ile paylaşamadı…
Şimdi önümüzde AK Parti dâhil bütün partiler için bir fırsat var. Samimiyet testi partilerin önüne gelecek. Sivil bir anayasanın kapıları ardına kadar açıldı…
Bu teste AK Parti, muzaffer olmanın rehavetine kapılmadan “yeni ve sivil bir anayasa” için uzlaşı zeminini oluşturabilecek mi?
Başbakanın balkon konuşması bu uzlaşıyı sağlayacağı yönünde olsa bile, bu süreçte muhalefetin tutumu da çok önemli!
Bunu hep beraber yaşayıp göreceğiz…
Bir kesim sivil toplum kuruluşları ve bazı Muhalefet partileri sivil anayasa sürecinde 12 Eylül referandumunda olduğu gibi aynı tavrı göstermeye devam etmesi halinde kaybeden yine Türkiye olacak!
Sürecin bu minvalde olacağını sanmıyorum. Zira değişimin önünü hiç kimse alamaz…
CHP’nin yeni bir anayasa yapmak için, “kurucu meclis olmadan, istiklal savaşı kazanmadan, yeni bir devlet veya ihtilal yapmadan anayasa hazırlayamazsınız” yaklaşımını sergileyeceklerini sanmıyorum. Kılıçdaroğlu’n un yeni CHP’si bu absürt yaklaşıma müsaade etmez diye düşünüyorum. Zira bu yaklaşım sivil bir anayasayı imkânsız kılan bir yaklaşımdı...
Evet, bir seçim daha selâmetle gerçekleşti. Sayın Başbakan “Kazanan Türkiye oldu” diyor. Evet, kazanan Türkiye oldu ama millet henüz madalyayı alamadı. Ne zaman alacağına gelince, biraz daha sabır göstermekten başka çaremiz yok. Türkiye ne zaman “yeni ve sivil bir anayasa” yapmayı başarır, o zaman ağız tadıyla Türkiye kazandı, Millet kazandı diyebileceğiz!
Allah yardımcımız olsun…