Ben 32 yaşındayım, 4 yıldır evliyim, 2 çocuğumuz var. Eşim hamile. Haftada bir kavga ediyoruz.
Kavga sebeplerimiz çok çeşitli. Bazen eve 15-20 dakika geç geldiğimden dolayı, bazen dediklerimin aksini yaptığı sebebiyle, bazen annemle yaşadığı bir problemi anlattığı veya ailesini ziyaret etmek istemediğim için yahut çocuklar yüzünden. 2,5 sene önce ailesinin karıştığı bir olaydan sonra babam eşimle konuşmuyor. Annem hiç sevmiyor. Aileler birbirleriyle görüşmüyor.
Eşimin en sevmediğim tarafı, bana ve çocuklara bağırması, yaptığı hataları kabul etmemesi ve sürekli beni kontrol altında tutmaya çalışması. Evliliğimi devam ettirmemin tek sebebi çocuklarımız. Uzun zamandır eşime karşı sevgisiz yaşıyorum. Sadece rolümü oynayarak durumu idare ediyorum. Onu tekrar sevmem için hiçbir ihtimal yok. Bunaldım, sadece sabretmeye çalışıyorum. Ama nereye kadar devam eder, bilmiyorum. (Rumuz: Çocuklarım)
"İhtimal"leri "yok" etmek, "eşlik, kocalık" rolü oynamak, insanı öyle yorar, hayattan öyle küstürür; kişiyi güncelin ve gündemin dışına öyle bir atar ki, yaşamak yük olur, nefes alıp vermek bile azaba dönüşür.
Ama biz dünyaya "dünyamızı karartmak", "hayatı boşlamak/haşlamak" için gelmedik. Huzurumuzu, mutluğumuzu kendi elimizle kaçırmaya, bozmaya hiç gelmedik...
"Her gün yeni bir gündür, her an yeni bir fırsattır, yepyeni bir nimettir" deriz, kendimizi yenileyerek, geliştirerek hayata tutunur, geleceğe kanat açarız.
Ben sizin için şöyle bir şeyler düşündüm ve diyorum ki:
Gelin, hayatınıza yeni ve taze bir sayfa açın!
Hayat arkadaşı olarak Allah'ın size layık/uygun gördüğü eşinizi, çocuklarınızın annesini sevmeye çalışın!
Nefsiniz istemese de size ağır gelse de hatta biraz zorlansanız da eşinize ilk günkü gibi bakmayı deneyin.
Sevgi bir Tevhid eylemidir
Çünkü bu bir iman mesesidir. Âyetin ifadesiyle "Allah'ın size hemcinsinizden eşler yaratması, kalbinize sevgi ve merhamet koyması O'nun varlık ve birlik delilidir."
Yani eşinizi sevmekle bir Tevhid eylemi yaparsınız, bir iman gösterisi gerçekleştirirsiniz, inancınızı yaşarsınız.
Böylece his ve heveslerinizi kontrol altına almış, nefsinizi susturmuş, şeytanı küstürmüş, köşeye kıstırmış olursunuz.
Çünkü şeytanın en fesat işlerinden biri de karı koca arasına nefret tohumu saçmak, eşler arasına düşmanlık ve kin mikrobu taşımak, bulaştırmaktır.
Böylece şeytanı çatlatmış olduğunuz gibi Peygamberimizi de sevindirirsiniz.
"Sizin en hayırlınız ailesine hayırlı olanınızdır. Ben ailesine en hayırlı olanınızım" buyuran Peygamberimizin izini takip edersiniz.
Yine Peygamberimiz "Eşinizin sevmediğiniz yönleri olduğu gibi, sevdiğiniz yönleri de vardır" diyor. Siz de eşinizin sevdiğiniz yönlerini öne çıkarın, sevmediğiniz yönlerini düzeltmeye çalışın.
Eşinize sevgi şoku yaşatın, "Seni Allah için seviyorum, bir ibadet duygusuyla sevgi duyuyorum, bana karşı yaptığın bütün hataları affediyorum, onların hepsini toprağa gömdüm" deyin.
"Sen evimin sultanı, namusumun bekçisi, inşallah cennet arkadaşımsın" gibi hiç beklemediği yaklaşımlar sergileyin.
Nefrete nefret edin
Bir an için Kur'ân'ın şu hakikatini düşünün:
"Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır; onlardan sakının. Fakat affeder, hoş görür ve kusurlarını örterseniz, hiç şüphe yok ki Allah da çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir." (Tegabün, 64:14)
Allah'ın evinize bağış ve merhamet yağdırmasını istiyorsanız, siz de eşinizi affetmeye, hoş görmeye, kusurlarını örtmeye çalışın.
İşte o zaman aranızdaki nefretler aşka, kinler muhabbete, düşmanlıklar dostluğa dönenecek, sıcacık bir yuvanız olacaktır.
Çocuklarınızın yüzünde güller açacak, "yola çıkıp gelen" bebeğiniz de dünyaya gözünü açar açmaz sevinçle gelişecek, sevgi dolu bir ortama gelecek, aranıza neşe saçacaktır.
Annenizin, babanızın veya eşinizin ailesinin tutum ve tavırlarını âleminizden çıkarın, siz eşinizi sever, sahip çıkarsanız, onların da kalpleri değişecektir.
En son derim ki: Nefrete nefret duyun, kine kin tutun, düşmanlığa düşmanlık edin. O zaman birer "muhabbet fedaisi" olursunuz. Size de bu yakışır, bu yaraşır.