Zaman zaman bu köşeden gerek sosyal güvenliğe ve gerekse de çalışma hayatı il iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yaşanan sorunları, sıkıntıları dile getirmek suretiyle çözüm bulmaya gayret ediyoruz. Bir çok konu, bu köşede onlarca kez yazıldıktan sonra ancak çözüm bulmuş olsa da halen çözülemeyen yüzlerce, binlerce sorun var ve sorunlar yumağı bir çığ gibi büyüyor.
Adını saklı tuttuğumuz bir okurumuz, “Bir şirkette personel müdürü olarak çalışıyorum. Geçen hafta sağlık sigortası ile ilgili prim borcunu ödedik. O ödemenin ardından SGK’daki çalışanlar verdiğimiz bildirgeleri yanlış girmiş. İki gün sonra 152 TL’lik bir borç daha çıkardılar. Hemen onu da ödedik. Ama bir haftadır bu borç kurumun sistemlerine işlenmediği için hala bildirgeyi veremiyoruz.
Abilerim, bu devletin bu hantal yapısı ile uğraşmaktan, devletin sürekli beni dövmesinden bıktım, usandım ve yoruldum doğrusu.
Parayı elden kasalarına ödememizi kabul etmiyorlar, “ziraat bankasından hesaplara hızlı geçer diyorlar “oradan yapıyoruz ödemeyi, 1 hafta geçiyor hala hesabımızdaki borç silinmiyor. İşin kötüsü bu çilelerin hepsi de hiçbir kabahatimizin olmadığı bir hususta bir müfettişin düzenlediği bir raporla “ben yazdım oldu” demesi sonucu oluyor.
En son üzerime benzin döküp SGK’nın önünde kibriti yakacağım.” diyor. 15 yıllık gazetecilik hayatımda ilk defa bir okurumun sitemini bu şekilde köşeme taşıdım.
Bir başka okurumuz ise “Ankara SGK İl Müdürlüğünde asgari işçilik oranına ilişkin verilen baştan savma ve mevzuata aykırı işçilik oranına yapılan itirazlarına aylardır cevap verilemediğini ve mağduriyetlerini” iletmiş.
Okurlarımızın sitemi bana, “Deveye boynun neden eğri” sorusunu sorduklarında verilen “Nerem doğru ki” cevabını hatırlattı. SGK’nın yaptığı hangi işlem doğru ki diyesim geliyor.
Bundan bir iki yıl önce dönemin SGK Başkanına SGK’nın yaptığı hataları, sorunları, sıkıntıları, yanlışları ve çözümlerini içeren bir rapor hazırlamış, ancak ilgili zatın teşekkür etmek yerine emrindeki alt kademe bir bürokrata açtırdığı davayla muhatap olmuştum.
Aynı zat, engelli yetimlerin mağduriyetleriyle ilgili bu köşede yazdığım “SGK yöneticilerine sesleniyorum. Ey yöneticiler, engelliler evinde her gün ölümü mü beklesin? Neden bu kadar basit bir konuyu çözemiyorsunuz. Kendi çocuğunuz olsa bu şekilde mağdur olmasından rahatsız olmaz mıydınız? Hz. Ömer’in, çölün ortasında yetim torunları için taş kaynatan nineye sorduğu “Nereden bilsin Halife Ömer, senin çöl ortasında çektiğin ızdırabı?” sorusuna ninenin “Eğer halifeyse bilmeli, iki elim Ömer’in yakasındadır” cevabını mutlaka duymuşsunuzdur. Emin olun bu özürlü öksüz ve yetimlerin iki eli yakanızdadır. ” sözüme alınıp, her fırsatta ve ortamda yaptığım bu samimi eleştiriye teşekkür etmek yerine hakaretlerde bulunmuştu.
Zihniyet maalesef değişmiyor, Başkanı değiştirseniz de alt kademede zihniyet aynı kaldığı sürece sorunlar yaşanmaya devam ediliyor.
Zaman zaman SGK’ya ilettiğimiz veya bu köşeden dile getirdiğimiz sorunları çözmeyi bırakın, konuyu anlamaktan uzak idareciler yüzünden bir arpa boyu yol alamıyoruz. Her iletilen sorun “Münferit” denilerek hasıraltı ediliyor, aylar-yıllardır sümen altında bekletilen dosyalar çözülmüyor, çözülemiyor. Akıl sır ermeyen bir şekilde mevzuata taklalar attırılarak hatalı-yanlış görüşler veriliyor.
Bir çoğunu yakından tanıdığım dostlarımın, arkadaşlarımın iyi niyetlerinden hiç şüphem yok. Ancak maalesef bir ölü toprağı atılmış olan SGK’da hiçbir sorun çözülmüyor, çözecek irade de gözükmüyor. Vatandaş mağdur olmaya devam ediyor. Anlatılanı, yazılanı ısrarla anlamayan, anlamamak için şark kurnazlığına sığınan, dosyaları sümen altında bekletip vatandaşa kan kusturan bir kısım bürokratın sigortalıyı, işverenleri mağdur ederek hükümeti, yönetimi zor durumda bırakmaya çalıştığını gördükçe üzülüyorum.
Uzun bir süre hizmet verdiğim bu kurumun çöküşünü, çürümüşlüğünü gördükçe üzülüyorum. Kurumda halen üst yönetici, daire başkanı, müfettiş, müdür, denetmen, şef, memur dostlarla yaptığım sohbetlerde maalesef herkesin bir tükenmişlik içerisinde olduğunu, huzursuz ve mutsuz bir şekilde görev yaptıklarını, dahası kurumdan hiçbir iyileşme beklentilerinin olmadığını görmekten üzülüyorum.
Saygı, sevgi, hoşgörü, bilgi-birikim ve liyakatin olduğu bir kurumu özlediğimi, özlediğimizi söylemeliyim.
SGK’da yaşanan sorunları yazmaktan, iletmekten başka bir şey de gelmiyor elimizden.
Umarız bu sorunlar konunun mağdurları tarafından Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a da iletilir ve bir çok sıkıntıya derman olan Başbakanımız, hem SGK’da ve hem de Çalışma Bakanlığı’nda yaşanan yüzlerce sorunun çözümüne de vesile olur.