Sicil bozuk, kazaya kim inanır?

Tanıyıp yanımıza gelen Alperenler, hıçkırıklarla yardım istediler: ‘Ergenekon’un üzerine gittiğin gibi bu olayın da üzerine git, peşini bırakma.’ Kiminle konuştuysak, ağız birliği etmişcesine ‘kaza değil suikast’ dedi.

Bu tepkiler, belki başlangıçta, genç yaşta bir liderin ölümünü kabullenemeyen partililerin duygusal reaksiyonu gibi algılansa da olay esnasında yaşananlar, bırakın partilileri tüm yurttaşlarımızı isyan ettirecek ve ‘suikast’ algısını güçlendirecek nitelikteydi.

Kaza yerine ulaşıldı ama geride cevapsız sorular kaldı.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun geçmişi, derin repertuarı, Refahyol hükümetinin oluşumundaki rolü, Ergenekon’a mesafesi, ölümden döndüğü 17 ayrı kaza, Maraş yolculuğundan iki gün önce dizüstü bilgisayarının çalınması ve uluslar arası aktörleri tedirgin eden kritik siyasi mesajları, kazadaki skandal görüntülere eklemlendiğinde zihinler iyice karıştı.

Hele yakın tarihin kaza süsü verilerek işlenmiş cinayetleri hatırlanınca, daha inandırıcı cevaplara ulaşma ihtiyacı kaçınılmaz oldu.

AK Parti ve CHP’nin bu konudaki araştırma önergesi önümüzdeki hafta mecliste ele alınıyor. Yüksek ihtimalle tüm partilerin katılımıyla mecliste komisyon kurulacak.

Hükümet de araştırmaya gerekli olan her türlü desteği veriyor. İçişleri Bakanlığı, partinin talebi üzerine yeni bir inceleme için olay yerindeki enkazın korunmasına yönelik talebini yerine getirdi. BBP, bir de ABD ve Almanya’dan davet ettiği uzmanların enkazda inceleme yapmasını istiyor.

Yabancı uzmanların veya Meclis’te kurulacak araştırma komisyonunun yapacağı araştırmalarda cevabı aranacak iki kritik soru var: 1-Helikopter düşürülmüş olabilir mi? 2-Taşıma esnasında ve kaza sonrası ihmal var mı?

Kamuoyu, tatmin edici cevaplar bekliyor. Alperenlere düşen görev ise metanetle gelişmeleri yakından izlemek, ellerinde araştırmaya katkı sağlayacak bilgi varsa yetkililerle paylaşmak ve kaos simsarlarının oyunlarına gelmemektir.


Şüpheli ölümler

Yukarıda kısaca değindim, Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin suikast şüphesini doğuran bir önemli neden, Türkiye’nin bozuk sicilidir.

17 Şubat 1992: Star TV’nin Yayın Koordinatörü Yekta Okur, Merter’den Mecidiyeköy’e giderken Unkapanı köprüsü üzerinde trafik kayıtlarına göre kaza sonucu öldü. Bir tanık aracın 34 F 1100 plakalı kamyon tarafından sıkıştırıldığını söyledi. Plaka araştırıldı, yıllar önce hurdaya çıkarılmış 1970 İnter marka bir kamyona ait çıktı.

5 Şubat 1993: Adnan Kahveci, şüpheli kaza sonucu hayatını kaybetti. Milliyet Gazetesi ölüm haberini ‘Mucize formülüyle öldü’ manşetiyle verdi. Çünkü ölümünden birkaç gün önce Milliyet’e ziyaret eden Kahveci şöyle demişti: ‘Bu formülü açıklayamam ANAP Genel Başkanlığı için en büyük kozum.’

3 Kasım 1996
: Susurluk skandalı patladı. Erol Mütercimler, Aydınlık Dergisi’ne verdiği röportajda, ‘O kamyon o Mercedes’e çarpmasaydı asla İstanbul’a varamazdı’ dedi. Abdullah Çatlı’nın tüm sırlarını kaydettiği günlüğün de olduğu çanta hala kayıp. Haluk Kırcı, ‘O çanta bulunmadan Susurluk çözülemez’ dedi.

29 Ağustos 1997: Emekli MİT görevlisi Ertuğrul Berkman, Susurluk Komisyonu Üyesi Fikri Sağlar’a sık sık gidip gelmeye başladıktan hemen sonra Eskişehir-Bozhöyük arasındaki bir kazada hayatını kaybetti. Sağlar, Berkman’ın ölümünü şüpheli bulduğunu açıkladı.

9 Aralık 1997: Susurluk Komisyonu’nda çalışan, hakkında ‘MİT mensubu’ iddiaları çıkınca ayrılan emekli hakim Akman Akyürek, İstanbul’da aracını bir kamyonun sıkıştırması sonucu öldü. Kaza esnasında aracın hava yastıkları açılmadı. Baba Aziz Akyürek’in yorumu şöyle oldu: ‘Kazada kasıt var.’

Kasım 1998:
Susurluk Komisyonu Üyesi Fikri Sağlar’ın aracı Ankara Gölbaşı’nda bir kamyon tarafından sıkıştırıldı. Şarampole yuvarlanan Sağlar, ölümden döndü. Aracın ön sol lastik bijonlarının bağlı olduğu metal disk koptu. Bilirkişi raporunda bu durum metal yorgunluğuna bağlandı. Firma ise ‘Bu durum beş binde bir ihtimaldir’ dedi.

6 Kasım 1999: Adı sıkça JİTEM’in kurucuları arasında geçen ve çevresinde ‘Yedi Bela’ lakabıyla bilinen emekli Tuğgeneral İsmet Yediyıldız, Trabzon’da geçirdiği trafik kazası sonucu öldü.

21 Kasım 1999: Susurluk’un arkasında P2 Mason locasının olduğunu sıkça vurgulayan Susurluk Komisyonu Üyesi Bedri İncetahtacı, Esenboğa havalimanına giderken şüpheli trafik kazası sonucu öldü.

27 Mart 2004: Şimdi Ergenekon şüphelisi olan İbrahim Şahin, Susurluk davasında yargılanırken hakime ‘konuşacağım’ dediği gün kaza geçirdi, doktor raporuna göre hafızasını kaybetti, Cumhurbaşkanı Sezer’in affına mazhar oldu.

1 Temmuz 2001: Adı Telekulak skandalında geçen özel elektronik firma sahibi Cengiz Çelik, operasyondan kurtulmak için gittiği ABD’de Hürriyet’e konuştu: ‘Ağabeylerimin canı yanmasın diye dönmüyorum.’ Rahşan Affı’ndan yararlanıp yurda döndüğü gün Muğla yakınlarında trafik kazasında öldü.

29 Mayıs 2003: Abdullah Çatlı’nın ortaklarından olduğu iddia edilen ve Ülkücü camianın önemli isimlerinden Efraim Barut, MHP’li eski milletvekili Mehmet Irmak’ın cenaze törenine katılmak üzere İstanbul’dan Ankara’ya doğru yola çıktı, Gebze yakınlarında bir kamyondan araca düşen torba yüzünden kaza geçirip öldü.

2 Eylül 2003: Olay Vali Recep Yazıcıoğlu, Ankara Temelli yakınlarında şüpheli trafik kazasında hayatını kaybetti.

16 Temmuz 2004: Askeri amaçlı yeni kripto cihazını deneyen TÜBİTAK uzmanlarından M. Ercan Kuruoğlu, Gelibolu yakınlarında geçirdiği şüpheli kazada can verdi. Yanında hayatını kaybeden Yücel Kenter yüzbaşı rütbesinde subaydı.

Bunun gibi çok örnek var. Ama hiç birinin üzerine ciddiyetle gidilmedi. İddialar hep karanlıkta kaldı. O nedenle, kamuoyu, kritik isimlerin kaza sonucu öldüğüne hiç inanmadı. Umarım, bu olay, ilk olur, Ergenekon’da olduğu gibi tüm iddiaların üzerine ciddiyetle gidilir.