Değerli okuyucular, ülkemizde eğitimin birçok aşamasında seçme ve yerleştirme süreci yaşanmaktadır. Bu, ilköğretimin ilk yıllarından itibaren başlamakta ve öğrenciler tarafından oldukça stresli bir dönem olarak yaşanmaktadır.
Sınav kaygısı, yeterli bilgiye sahip olmamıza rağmen başarısız olmaktan korkmaktır. Yeterli bilgiye sahip değilsek, başarısız olmaktan korkmamız ise zaten doğal bir sonuçtur ve sınav kaygısı kapsamına girmez. Bu kaygı, başarılı olabileceğimiz bir sınav veya mülakatta bilişsel, fiziksel veya duygusal olarak yaşadığımız belirtilere bağlı olarak başarısız olmamıza sebep olabilir. Bu belirtileri besleyen, olaylarla başa çıkabilme, kendimizi tanıma ve bu süreçlerimizi kontrol edebilme gibi kişisel etkenlerin yanında, aile ve arkadaşlar gibi çevresel etkenler de vardır. Burada aile, dışsal sebepler arasında en önemli katkıyı yapar. Ailelerin, yüksek veya gerçek dışı beklentileri ve bu beklentilerini sözel veya davranışsal olarak çocuklarına nasıl yansıttıkları, çocuklarının bunları nasıl algıladıkları ve yorumladıkları sınav streslerini olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir.
Sınav kaygısı olan kişide fizyolojik olarak; uykusuzluk, çarpıntı, kâbus görme, terleme, titreme, mide bulantısı, baş ağrısı gibi belirtiler görülürken, davranışsal olarak; gerginlik, sinirlilik, öfke, karamsarlık, mutsuzluk, isteksizlik gibi belirtiler de ortaya çıkar.
Bilişsel olarak öğrencide;
• Bu sınavda başarılı olamayacağım. • Sınav sırasında heyecandan bildiğim her şeyi unutabilirim. • Kendimi yetersiz ve eksik görüyorum. • Ailemin yüzüne nasıl bakarım gibi birtakım olumsuz düşünceler gelişebilmektedir.
Bu tür olumsuz düşünceler gencin dikkatini toplamasını engelleyerek, sınav üzerine yoğunlaşmak yerine başka yönlere dikkat vermesini sağlar. Bu da sınav başarısını olumsuz yönde etkiler. Sınav kaygısının nedenlerini şöyle sıralayabiliriz;
*Yaşam tarzı: Yani yetersiz dinlenme, kötü beslenme, yetersiz fiziksel egzersiz, uygun zaman planlamasının yapılamayışı, sorumluluklarına öncelik vermeme.
*Ders çalışma tarzı ile ilgili durumlar: Yetersiz çalışma yani, tutarsız ve ilgisiz konulara çalışmak, dikkat dağıtan ortamda çalışmak, sınavdan hemen önce çalışmak, konuyu hatırlayamamak, anlamadan okumak, tekrar gözden geçirmek için not tutmamak, tekrar etmemek.
*Psikolojik faktörler:
Meli malı lamak: Her şey bizim için anayasa maddelerine bağlanmıştır, yere zaman ve duruma göre değişmezler. “mükemmel olmalıyım”, “başarılı olmalıyım”, “en yüksek puanı ben almalıyım.”
Facialaştırmak: Emniyet içinde olmak, mutlaka garanti gibi algılanır. Bu eğilim içinde olan öğrenciler daha yoğun karamsarlık yaşarlar. “Sınavda kötü not alırsam mahvolurum.” “Sınıfta görüşümü söylersem rezil olurum.”
Çevrenin ipoteğine girmek: Öğrenci çevre için yaşamaktadır en büyük ödül ve cezayı çevreden alır. Öğrencinin kendi düşüncesi önemli değildir. “Annem ve babam ne der?” “Arkadaşlarım ne düşünür?”
Ebeveynler olarak bizler de bazen çocuğumuza yaklaşım tarzımız nedeniyle onların sınav kaygısını daha da çoğaltabiliyoruz; Ailelerin, yüksek veya gerçek dışı beklentileri ve bu beklentilerini sözel veya davranışsal olarak çocuklarına nasıl yansıttıkları, çocuklarının bunları nasıl algıladıkları ve yorumladıkları sınav streslerini olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir
Yoğun kaygı yaşayan çocukların anne-babalarında kaygılı ruh hali içinde olmaları gözlenen bir durumdur. Bu yüzden öncelikle ebeveynin kendisini rahat tutması gerekir ki; çocuğunuz da rahat davranmayı öğrensin. Ebeveynlerden birinin veya her ikisinin mükemmelliyetçi, rekabetçi kişilikte olması da çocuklarda kaygıyı artırır.
Danışmanlık merkezine başvuran x, 8. sınıfta okuyan bir öğrenciydi, sınava girmesine aylar kalmasına rağmen sınavla ilgili yoğun endişeleri vardı. Kendinden iki yaş büyük, Anadolu lisesinde okuyan ablası vardı. Ablası çok iyi bir puanla bu liseye girmişti. Öğrencilik hayatında sınav konusunda ciddi bir sıkıntısı olup olmadığı gence sorulduğunda, dershane sınavlarından birinde aşırı heyecan nedeniyle burnunun kanadığını, sınavı tamamlayamadığını ve bu yüzden başarısız olduğunu bildirdi. Sınavlardan önceki gece rahat uyuyamıyor ve karnı ağrıyormuş.
Seanslarda bu sınavlarla ilgili sahneler hedeflendi ve çalışmada yedinci sınıfta yaşadığı bir anısını hatırladı. Yedinci sınıfta başarılı bir öğrenci olmasına rağmen, matematikten düşük bir not almış ve dersin öğretmeni “Sen nasıl böyle düşük not alırsın, sana yakışmadı” diye çıkışmış ve babasını görüşmeye çağırmış. Babasını hayal kırıklığına uğrattığını ve babasının o andaki yüz ifadesini unutamadığını söylüyordu. Bu sahneyi hatırladığında, “Ben utanç kaynağıyım” şeklinde olumsuz bilişe sahipti. Bu bilgilerden sonra danışan ile tüm bu travmatik anıları EMDR yöntemiyle çalışıldı. Dördüncü EMDR seansında, “Herkes bazen düşük notlar alabilir, bu durum onun yetersiz olduğu anlamına gelmez” şeklinde olumlu bilişleri oluştu.
Bu çalışmanın ardından yüksek bir puan olarak Anadolu lisesini kazanan ablası ile ilgili kendisini yetersiz hissettiren bir anısı çalışıldı, böylece sıkıntısı azaldı. Tedavinin bitmesinden 1 ay sonra yapılan izleme görüşmesinde, yine zaman zaman kaygıları olmasına rağmen, deneme sınavlarına artık daha rahat girdiğini belirtti.
Sınav kaygısında; kaygıyı azaltmada ve başarıyı artırmada etkili ve kolay uygulanabilir bir tedavi metodu olan EMDR travma tedavisi ile olumlu sonuçlar alınmaktadır. Özellikle bu korona günlerinde online terapiler, hatta online EMDR travma tedavisi yapılabilmektedir ve başarılı sonuçlar alınabilmektedir.
Gençlerimizin girecekleri sınavlarında başarılı olması duasıyla Allah( c.c)’a emanet olunuz.