SIRA DIŞI OLAYLAR ARTACAK!

Burhan OKUTAN

“Kahramanmaraş’ta dört kardeş birden intihar etti”  haberlerini dehşetle izledik.  Kardeşlerin ikisi erkek, ikisi kız. Yaşları ise 22 ile 33 arasında değişiyor. Bağ evinde aldıkları alkol sonrası canlarına kıyıyorlar. Daha önce de toplu intihara teşebbüs etmişlerdi ama başarılı olamamışlardı.  Yazık, çok yazık…

Bu vakada 4 kardeşin birden canına kıyması olayın ne derece ileri boyutta olduğunu gösteriyor. İntiharın kendisi zaten sıra dışı bir vakadır. Haber kanalları böyle bir vakanın gerçekleşme sürecinde etkili olan şeyin  iki gün önce vefat eden anneleri ve ayrılık acısı olduğunu söylüyorlar.  Doğru… 

Bu olayı “vay be, neler oluyormuş” şaşkınlığında veya “annelerinin ölüm acısına dayanamadılar” duygusallığıyla geçiştirilmemelidir.    

Olay her ne kadar bir ailenin yok oluşu ile alakalı olsa bile, olayın sosyolojik boyutu çok daha önemli! Elbette acılarını paylaşıyoruz…

Aslında her musibet, bize bir ders niteliğindedir. Şimdi bu dehşetengiz, bu sıra dışı olayın karşısında akademik çevreler ve bu işle ilgili vaka yöneticileri bir rapor hazırlaması gerekir. Bu raporda bu sosyolojik vakanın tüm yönleriyle  “neden sonuç ilişkisi”  ele alınıp kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Perdenin arkasındaki gerçeği ortaya çıkarmak çok önemli!

Defne Joy  Foster’in ölüm olayını hatırlayalım. Türkiye uzun bir süre bu olayı tartıştı. Evli ve çocuk sahibi bir kadının kocasından bağımsız gece hayatı olabilir mi, siz takdir edin. Üstelik vefat ettiği günün gecesini bir başka erkekle geçirmesi de var!

Bir kısım medya kuaförleri, Foster’in sıra dışı hayatını güzelleştirmek adına çok makyajlı haberler yaptılar.    Sıra dışı yaşantısını    “hayat dolu biriydi” kamuflajıyla örtmeye çalıştılar.  “Sanki o bir azizeydi” diyenler oldu…

Doğrusu bu yakıştırmalar Foster’in ölümüyle ilgili hakikati örtmeye yetmedi.    Medyada izan sahibi olanlar, bu süreçte yaşananları eleştirince kötü adam ilan edildiler.  “Su testisi suyolunda kırılır” denince “vay efendim sen nasıl böyle yazarsın, sen nasıl böyle söylersin, ölünün arkasından böyle konuşulur mu” feveranı yükseldi…

Evet, gerçekler acıdır, maalesef…

Türkiye’de toplumsal değişim ve dönüşüm sürecinde sosyal risk altında olan aile bireylerinin içine düştükleri manevi boşluğu kimse dillendirmiyor. Her fırsatta söylüyoruz. Siz ailede, okulda ve hayatın tüm sosyal alanlarında, manevi açlığı giderecek altyapıyı oluşturmadığınız müddetçe bu tür sıra dışı vakalar artarak çoğalacaktır.

İntihar eden bu dört kardeşin babası, mitolojiye olan merakından ötürü çocuklarına Berroris, Raden, Rulin ve Sacen ismini koymuş.  Tamam, isteyen istediği ismi koyabilir. Ama bir gerçeği ifade etmek adına söylemek zorundayız. Bir bireyin, bir ailenin,   bir toplumun referansları ne kadar güçlü olursa, refah düzeyleri de, hayata bağlılığı da o derece güçlü olur. Mitoloji bizim hayatımızın ne kadarına ne derece katkı sağlayabilir, bunu hesaplamak lazım. Çocuklarımıza isim koyarken bu isimlerin o çocuklar üzerindeki psikolojik etkisini de göz önünde tutalım!

Eğer siz referanslarınızı efsanelerle, aslı astarı olmayan mitolojinin öğretileriyle doldurursanız, sonuçları da mitolojideki gibi olması mukadderdir…  

 Allah hepsine rahmet eylesin…

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.