Seçim maratonunun son haftasındayız... Geri sayım başladı... 29 Marta artık günler değil, neredeyse saatler kaldı... Saatler yaklaştıkça da; gerek parti liderleri, gerek belediye başkan adayları ve gerek gazete ve televizyonlar, dağarcıklarında ne varsa, ortaya dökmeye başladılar... Kimi yolsuzluklardan dem vuruyor, kimi de tozlu raflardaki dosyaları indiriyor...
Bu arada, meydan savaşları da gırla gidiyor... Her parti, benim mitingim daha büyüktü havasını pompalıyor... Ne var ki; özellikle İstanbul için, dün bir gazetenin attığı manşet, meydan savaşının galibini belirleyici nitelikteydi... Gazete, Erdoğan ve Baykal İstanbulda meydanlara çıktı... Her iki liderin topladığı kalabalıkta, AKP tartışmasız üstünlük sağladı diyor ve manzarayı şu başlıkla veriyordu: İstanbul meydan savaşı AKPnin!
CHP 150 BİN İSE AK PARTİ 800 BİN
Gerçekten de, üstünlük AK Partinindi... Çünkü Bay Deniz Baykal, CHPnin Çağlayanda düzenlediği mitingte konuşmuştu... Çağlayan, 14 bin metrekarelik bir alandı... Bu tür hesaplamalarda, her metrekareye 4 kişi düştüğü varsayılır... Bu da gösteriyor ki; o alan tıkabasa dolu olsa, CHP mitingine katılanların sayısı, taş çatlasa 56 bin olur... Oysa o alan dolmadı... Dolmadı ki; Baykal, alan dolsun diye, konuşmaya tam 1 saat 45 dakika geç başladı!..
Zaten polis de, CHP mitingine katılımın 40 bin olduğunu açıkladı ki; bu, gerçeğe yakın bir rakamdır!.. Ama CHPliler, mitinge katılımın 150 bin olduğunu iddia ettiler...
Artık, o kadar adamı nereye sığdırdılarsa!..
Oysa, aynı alanda CHPden sonra miting yapan Saadet Partisinin kalabalığı daha çoktu!.. Polis, SPnin mitingine katılanları 50 bin olarak açıkladı ki; bu bile CHPden 10 bin fazla demektir!..
Düşünebiliyor musunuz; Kılıçdaroğlunu şişirmelerine rağmen, Anamuhalefet CHP, Saadet kadar bile kalabalık toplayamıyor!..
Bu arada; Bay Baykalın, Kılıçdaroğlunu niye konuşturmadığı da, ayrı bir merak konusu!.. Bay Baykal; Kılıçdaroğlunun kendisine rakip olmasından mı korkuyor?.. Kılıçdaroğlunun misyonu, vitrinde süs eşyası olmak mıdır?..
Her neyse... Orası, CHPnin iç meselesi deyip, Kazlıçeşmeye geçelim... Malûm, Kazlıçeşmede de AK Partinin mitingi vardı... Polis rakamlarına göre katılım, 200 bin kişi civarında...
Yani, CHPnin 5 katı bir rakam!..
Haa, CHP hesabı yaparsak, yani CHPnin Çağlayanda 150 bin kişi topladığı iddiasını doğru kabul edersek, bu durumda AK Partinin Kazlıçeşmede topladığı kalabalık için, rahatlıkla 800 Bin diyebiliriz!..
Her neyse; sandığa şunun şurasında 6 gün kaldı... Saçın ak mı, kara mı olduğunu o gün öğreneceğiz!..
MELİH GÖKÇEKTEN SUÇLAMALAR!
Dedik ya; seçim günü yaklaştıkça; suçlamalar da, saldırılar da tırmanmaya başladı...
Hatırımda yanlış kalmadıysa, Melih Gökçek, geçtiğimiz günlerde kartel medyasında kendisi aleyhinde çıkan haberlerin sayısını veriyordu... Hakkımda 124 haber yaptılar, 112si aleyhte diyordu.
Melih Gökçek aleyhinde haber yapanların başında Uğur Dündarın Starı ve M.Ali Birandın Kanal Dsi geliyordu!..
Tabiî, onların eli taş atacak da, Melih Gökçekin eli armut toplayacak değildi... O da; herhalde bir şeyler biliyor olmalıydı ki, çeşitli platformlarda şöyle diyordu:
¥ "Şurada seçimlere bir hafta kaldı... Atsınlar bakalım iftiraları ondan sonra, işte size bir Melih Gökçek sözü: Uğur Dündara da Mehmet Ali Biranda da eğer bu Türkiye dar gelmezse bana yazıklar olsun. Bunların en meşhurunu yani Emin Çölaşanı tarih yapmak bana nasip oldu.
Seçimden sonra da Mehmet Ali Birandla Uğur Dündarı tarih yapacağım inşallah...
Birandı geçenlerde aradım, dedim ki;
Beni ekrana çıkartsana anlatayım gerçekleri. O da dedi ki; Seninle ekrana çıkar mıyım? Ne diyeceğin belli olmuyor. Tabii yürek ister."
¥ Mehmet Ali Birand sahtecilik yaptı!.. Sahtecilik yaptığı için de sarı basın kartını dahi elinden aldılar... Onun sarı basın kartı yok."
"Seçimden sonra onlarla çok konuşacağız. Onların ellerinde kocaman televizyon var. Benim de seçmenlerim var. Bu iş burada bitmiyor."
¥ "Bu iki gazetecinin mal varlıklarını soruşturacağım. Bu gazeteciler bu mal varlıklarını nasıl elde ettiler, kamuoyuna açıklayacağım.
Nasıl Emin Çölaşanın mal varlıklarını televizyonda açıklayıp, Çölaşanın kaçmasına sebep olduysam, bu iki gazetecinin de mal varlıklarını seçim sonrasında açıklayacağım.
HEDEF GÖSTERME Mİ?.. O DA NE?!?
Gökçekin bu sözleri, gerçekten de iddialı lâflardı!.. Çölaşanın ıcığını-cıcığını ortaya çıkaran Gökçek, acaba Uğur Dündar ve M.Ali Biranda da aynısını yapabilecek miydi?..
Derken, Uğur Dündar, bastı feryadı:
Günlerdir susuyordum ama artık iş hedef göstermeye gelince, susmamak, benim için bir görev olmuştur!.. Başıma bir şey gelirse; ailemin, çocuklarımın başına bir şey gelirse sorumlusu Melih Gökçektir.
Hürriyet, Uğur Dündarın bu sözlerini 22 Mart Pazar günü, Başıma bir şey gelirse sorumlusu Gökçektir başlığıyla veriyordu!..
Demek oluyordu ki;
Melih Gökçekin, Uğur Dündarı hedef gösterdiğine Hürriyetçiler de inanmıştı!..
Farzedelim ki; Gökçek, Dündarı hedef gösterdi!.. Peki, Hürriyetin dünkü manşeti nedir?..
At nalı büyüklüğündeki başlık aynen şöyle:
Venüs Apt. Kat 4
Hürriyetin adresini verdiği, dolayısıyla hedef gösterdiği kişi; İSFALTa danışmanlık hizmeti verdiği öne sürülen Serdar Kepenektir!..
Hürriyet, işte bu vatandaşın adresini, oturduğu semt, apartmanın adı ve kaçıncı kat olduğuna, hatta kapı ziline kadar yayınladı!..
Peki, sormak gerekmez mi;
Bu bir hedef gösterme değil midir?
Bu da hedef gösterme değilse, nedir hedef gösterme?..
Ne yani; Uğur Dündarın adı geçince hedef gösterme oluyor da, Serdar Kepenekin ev adresi kapı ziline varıncaya kadar yayınlanınca hedef gösterme olmuyor mu?..
Bu, ne çifte standarttır böyle!..
Bu, ne tutarsızlıktır ve ilkesizliktir!..
UĞUR DÜNDARIN İZMİT DOSYASI!
Neyse, burasını da geçelim... Geçip, şöyle bir 15-16 yıl öncesine gidelim... Gidip de, görelim Uğur Dündarın o yıllarda neler yaptığını!..
Yıl 1993 veya 1994... Bugün Starda haber sunan Uğur Dündar, o günlerde Show TVde Arena programını yapıyor!.. Show TV, Erol Aksoya ait!..
Erol Aksoy, aynı zamanda CINE-5in de patronu.. CINE-5, yeni yeni şifreli yayına başlamış!..
İşte o günlerde, Uğur Dündar, Show TV ekibiyle birlikte İzmittedir!..
Neden İzmittedir?..
Çünkü, o günlerde CHPnin İzmit Belediye Başkanı olan Sefa Sirmen, uyanıklık yapıp, CINE-5in şifrelerini kırdırmış, bütün İzmitlilere seyrettirmektedir!.. Tabii bu da Erol Aksoyun para kazanmasına engel olmaktadır!..
O halde, Sefa Sirmenin haddi bildirilmelidir!..
Vay sen misin patronun rantına ekmek doğrayan diyen Uğur Dündar ve ekibi, işe koyulur...
Kameralar omuzda, mikrofonlar elde; düşülür İzmitin yollarına... Sefa Sirmenin ne kadar pisliği, ne kadar yolsuzluğu, ne kadar usulsüzlüğü, ne kadar kirli ilişkisi varsa belgelenir birer birer... Yerel gazetecilerden bilgi alınır ve Sefa Sirmen hakkında ne biliyorlarsa anlattırılıp, bantlara kaydedilir.
Ve, Show TV ekranlarından anons bombardımanı başlar:
İzmitte büyük vurgun!... Sefa Sirmenin yolsuzluklarını açıklıyoruz!... İzmit dosyası, birilerinin uykularını kaçıracak... Kirli ilişkiler yumağını çözüyor, maskeleri düşürüyoruz!..
Günü geldiğinde, herkes merakla üşüşür ekranlarının başına.
Tabii, Sefa Sirmen; Show TVnin İzmitte seyredilmemesi için elinden geleni ardına koymaz!.. İzmit genelinde elektriklerin kesilmesi için gerekli tedbirler alınır, yansıtıcıların başına nöbetçi konulur!.. İzmit dosyası açıldığında şalterler inecek, yansıtıcılar yön değiştirecektir!
Fakat, korkulan olmaz!..
Tilkilerin, kümesten nasıl tavuk götürdüğü bile ekrana gelir de, Sefa Sirmenin malı nasıl götürdüğüne sıra gelince, Uğur Dündar; Zamanımız yetmediği için, İzmit dosyasını haftaya bırakıyoruz deyip, kapatır programı!
Program kapanır kapanmasına da, alt yazılar ve fragmanlar ertesi gün yeniden kaplar Show TV ekranlarını:
İzmitte büyük vurgun!... Sefa Sirmenin yolsuzluklarını açıklıyoruz!... İzmit dosyası, birilerinin uykularını kaçıracak... Kirli ilişkiler yumağını çözüyor, maskeleri düşürüyoruz!..
İzmitliler, Uğur Dündarın programını iple çeker... Tam saati geldiğinde de, geçerler ekranın karşısına.
Aaaa, o da ne?
Ne Sefa var ekranda, ne de İzmitlilerin çektikleri cefayı anlatan tek bir kelime! Sanki; böyle bir anons yapılmamış, böyle bir çekim yapılmamış gibi, İzmit dosyası aniden sırra kadem basar!..
İzmitliler, hâlâ; o anonsların Sefa Sirmene bir mesaj olup-olmadığını, mesajı alan Sefa Sirmenin; Uğur Dündarla ne gibi bir pazarlık yaptığını merak eder dururlar!..
O BANTLAR, ŞİMDİ NEREDE?
Sahi, Sefa Sirmen dosyasını niye yayınlamadı Uğur Dündar?.. Bakın, aradan kaç yıl geçti?.. Sefa Sirmen, 1989-1994 dönemindeki başkanlıktan sonra milletvekili oldu, şimdi yeniden belediye başkan adayı oldu ama, Uğur Dündarın Sefa Sirmenin yolsuzluklarını açıklayacağı dosya, her ne hikmetse tozlu raflardan inip de, bir türlü ekrana gelemedi!..
Acaba niye?..
Aralarında bir centilmenlik anlaşması mı yaptılar, yoksa pazarlık mı?.. O bantların ranta döndüğünü düşünmek bile istemiyorum!..
Ama, çok merak ediyorum;
Uğur Dündar yayınladığı dosyalar karşılığı mı para alıyor, yayınlamadığı dosyalar karşılığı mı?..
Uzun lafın kısası; Uğur Dündar, Sefa Sirmenin uykularını kaçıracak dediği İzmit Dosyasını niye yayınlamadığına açıklık getirirse, sevinirim!..
Yoksa o anonsların, o fragmanların bantları Melih Gökçekin eline geçer de, döndüre döndüre göstertir ekranlarda!.. Benden söylemesi!..
========
CHP, TGC ve yandaşlar!
Aydın Doğan medyası; bir yandan ETÖ sanığı Mustafa Balbayı aklamaya-paklamaya çalışırken, bir yandan da Uğur Dündara sahip çıkıyor!..
Eh, Aydın Doğan medyası sahip çıkar da, CHP ve TGC sahip çıkmaz mı?.. Ne de olsa, Aydın Doğan medyası, artık CHP yandaşı medyadır!.. TGC deseniz, başkanı olan Orhan Erinç, halen Cumhuriyette yazmaktadır!..
İşte bu CHP ve işte bu TGC, dün Melih Gökçekin Dündar ve Birandla ilgili sözlerine tepki gösterip; Bu bir hedef göstermedir demişler ve eklemişler:
Yayın organları ve gazetecilere yönelik suçlamalar, son günlerde tehdit boyutlarına ulaşmıştır!
Farzedelim ki öyledir!.. Yani, siyasiler, gazetecileri tehdit etmektedir!.. Peki, gazetelerin siyasileri tehdit etmesine ne diyeceğiz?..
CHPli Akif Ekici ve TGC Başkanı Orhan Erinç; dünkü Hürriyetin manşetten hedef göstermesine niye gıklarını çıkarmaz acaba?..
Yandaş medyaya koruma-kollama böyle mi yapılıyor?!?..