Erdoğan’ın son şura toplantısında McKinsey ile ilgili “fikri danışmanlık hizmeti de alınmayacağı” yönündeki açıklamasından dolayı teşekkür ediyorum. Pazartesi Akit TV’de bu konuyu inşallah enine-boyuna konuşuruz. Derdimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. İyilikler karşısında teşekkür etmesini bilmeyenler, hata yaptıklarında özür dilemeyi bilmeyenlerin eleştirilerinin de bir değeri olamaz.
Hiçbir zaman zalimlerden korkmayalım, Allah’tan korkalım. 15 Temmuz’daki gibi dik duralım inşallah! Yüzümüzü şuna buna değil, Hakk’a dönelim. Aklımızı kiraya vermeyelim.
Aman ha kardeşlerim. Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. Aşk, öfke, ihtiraslarımız, iktidar, para, kadın ilişkileri bazen aklı zail eder. Bunların hiçbiri iflah olmaz. Bu dünya etme-bulma dünyasıdır. Eden bu dünyada da ahirette de bulur. Zulm ile abad olunmaz.
Evdeki hesaplar çarşıya uymaz. En gizli sanılan şeyler bile milletin ağzında sakız olur. Meydan boş değil. İstihbaratçılar cirit atıyor. FETÖ çeyrek asır hazırlık yaptı, son anda ne oldu. Türkiye’yi boş bırakmayacaklar. FETÖ, BÇG, Sağ-Sol, PKK, herkesin bizimle alıp veremediği şeyler var. Bunlar bir şekilde suret-i haktan gözükerek saf gönüllere sızmaya çalışacaklar. Dikkat edelim inşallah.
Şeytan ve onun dostları fazla mesai yapıyor. Önce kendi nefsimizi hesaba çekelim. Topluma ilahlık ve Rablik taslayanların şerrinden Allah’a sığınalım.. Bu düşüncelere, size doğuda yaşamış siyasi bilgelerden bazı örnekler vereceğim. İnşallah faydalanırız. Bu dersler hepimiz için. Hatta şöyle başlayalım: Dinle ey nefsim:
Menkıbedir. Çin Seddi 1644’de inşa edilir. 21 km uzunluğundadır. Qin Shi Huang, M.Ö. 221 yılında daha önceki krallıkların yaptırdığı duvarları birleştirerek uzatmış. M.Ö. 3. yüzyıldan M.S. 17. yüzyıla kadar Çinliler seddi uzatmaya devam etmişlerdir. Seddi onaran ve savunma amaçlı kullanan son hanedan Ming Hanedanı (1368-1644) olmuştur.
Rivayet edilir ki, Çin seddi tamamlanınca, Çin kralları artık hiç kimsenin kendilerine zarar veremeyeceği düşüncesi ile gaflete düşmüşler. Kral kapıların güvenliği için kendi akrabalarını görevlendirmiş. Onlar da kendilerinden olmayanlara her türlü engelleme ve zorluk çıkarmaya başlamışlar. Halk kapılardaki krala yakın adamların yaptıklarından bîzar olmuş. Bu arada; içeride kralın en yakınları her türlü zenginlik ve ihtişam içinde yaşarken, kapıdaki adamlar kapıdan girip çıkanlardan rüşvet almaya başlamışlar ve bu sebeple kendi aralarında çatışmaya başlamışlar. Çin’in düşmanları bunu fırsat bilmiş. Bir yandan kapıdaki görevlileri rüşvete boğarken, öte yandan içerideki muhaliflerden destek almışlar. Kısa süre sonra da düşmanlar gece baskınları ile surdan içeri girip büyük katliamlar yapmışlar. Hem de bunu zaman içinde tekrar tekrar yapmışlar.
Özetle çok sağlam surlar inşa etmişler ama iyi insan yetiştirmedikleri, rüşvet ve kayırmacılık sonucu büyük zararlar görmüşler. Daha önce eğitimli ordulara sahipken, sura güvenip gaflete düşünce akıbetleri felaket olmuş.
Bir başka örnek de şu: Geçenlerde Bakü’deydim. Orada yemek yediğimiz Kotanlı Restaurant’da bir resim vardı. Onlar da eski siyasetnamelerden kopyalamışlar bu resmi. İnsan başlı aslan resmi vardı duvarda. Aslanın elinde terazi ve kılıç var. Aslan büyük bir balığın sırtında duruyor. Aslanın da hemen ardından bir güneş doğuyor. Aslanın kuyruğu bir ejderhaya dönüşmüş ve insan başlı aslanın tacının üzerinde ağzını açmış bekliyor.
Bu resimde aslan, Şah’ı temsil ediyor. Kılıç ve terazi adalet ve gücü temsil ediyor. O Şah’ın elinde bulunmalı. Adalet kılıca yol göstermeli. Balık, taht ve saltanatı simgeler. Sırtı kaygandır. Su çalkantılı ise, aslan yalpalarsa her an suya düşebilir. Yılan insanın nefsini ve yakınlarını simgeler. O yılan, aslanın kuyruğudur. Yani onun yakın çevresi, akrabaları, kendisi ile birlikte olanlardır. Aslanın sırtındaki güneş yüzlü kadın, aslanın ufkunu aydınlatabilir ya da onu yakabilir. Bu kadın, şahın çevresindeki kadınları ve şahın hanımını temsil eder. Verilmek istenen mesaj şudur: Ey Şah, ne kadar güçlü olursan ol, saltanat balık gibidir, bir gün elinden kayar gider. Unutma kendini her zaman nefsinden ve en yakınlarından koru. Çünkü sana en büyük kötülüğü kendi nefsin ve en yakın bildiklerin edebilir. Kadın, şahı aziz de eder, zelil de. Han’ın hanımı, ne çok görünür, ne de hiç görünmez. Ama ışığı ile her zaman varlığını hissettirir. Asların kanatları vardır ama o uçmak için değildir, balığın sırtında dengesini sağlamak içindir.
İmam Şafii talebelerinden biri olan Yunus ile müzakere yaptığı bir meselede ihtilafa düşer. Aralarında bir uzlaşma olmayıp müzakere uzayınca talebesi Yunus müzakere neticelenmeden evine gider. Akşam olunca, Yunus kapısının çalındığını fark eder, “Kim o?” der. Kapıdaki kişi, “El Şafii” der. Yunus, kapıyı açar ve İmam Şafii’nin kapıda beklemekte olduğunu görür. Hocasının evine kadar gelmesine şaşırır. İmam Şafi talebesine yarım kalan dersini onun evinde tamamlamak için misafir olmuştur. İmam Şafi, kapıyı açan talebesi Yunus’a şunları söyler: Ey Yunus, bizi birleştiren yüzlerce mesele dururken bir mesele mi bizi ayıracak? Ey Yunus, yaptığın ve üzerinden geçtiğin köprüleri yıkma! Bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir! Ey Yunus, hatadan nefret et, ama hataya düşenden nefret etme!. Bütün kalbinle günaha öfkelen, ama günahkara acı, ona merhamet göster!. Ey Yunus, sözü eleştir, ama sözü söyleyene saygı göster!. Ey Yunus, görevimiz hastalığı tedavi etmektir!. Hastayı yok etmek değil!. Yunus mahcup bir vaziyette hocasına ikramda bulunur.
İmam-ı Azam imametten yana olan İmam-ı Caferi Sadık’ı annesi ile evlendirdi. Ondan dersler aldı. Cafer-i Sadık, hem babası, hem hocası oldu. Ama gitti Hilafeti savundu. Ne o hocasına saygısızlık etti, ne de babası onu bu içtihadından dolayı kınadı. Ama İmam-ı Azam Hilafeti savunurken, öyle bir an geldi ki, Halife tarafından dövdürülerek hayattan koparıldı. İmamı Azam’ın en sevdiği iki talebesi birlik olup, hocalarının fikrine karşı çıkarsa, Hanefi fıkıh usulünde bu “edep” konusu olarak görülmez. Aksine, iki talebesi birlik olup hocalarının içtihadına karşı çıkınca, hocanın değil talebelerinin içtihadı esas alınır.
Tarih tekerrür etmesin istiyorsanız, iktidar olsun, muhalefet olsun, STK olsun ya da iş dünyasından insanlar olsun bu örneklerden kendi hayatları için belki bir ders çıkartabilirler.
Selam ve dua ile..