2007'de Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi sürecini hatırlıyor musunuz? Müthiş bir kampanya vardı. Öfke ile nefret ile Türkiye ve Avrupa/Amerika'da bütün muhalefet cephesi harekete geçmiş 'Çankaya'ya İslamcı Cumhurbaşkanı çıkacak' söylemi üzerinden ortalığı kasıp kavuruyordu.
AK Parti'ye destek veren entelektüel çevre bile mesele Cumhurbaşkanı olunca 'durun orada, asla olmaz' diyordu. On yıllardır Türkiye'yi dizayn eden o odaklar servis yapıyor, servisi kapan Türkiye'de fırtınalar koparıyordu. İttihatçı gelenek ile neocon Amerika ve muhafazakar/aşırı sağ Avrupa 'Türkiye kontrolden çıkıyor' endişesini 'Türkiye elden gidiyor' söylemi ile pazarlıyor, Çankaya'ya çıkacak bir kişinin eşinin başörtülü olması cumhuriyet rejiminin sonu olarak sunuyordu.
ABD basınında yayınlanan çirkin yazıları hatırlıyorum. Türkiye'ye müdahale çağrıları bile vardı. Taksim'de bombaların patlamasından iç çatışmaya, darbelere kadar her şey telaffuz ediliyordu. 'Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi' diyorlardı. O dönemlerde ABD medyasında bir anda ortaya çıkan isimler Türkiye'de meşhur oluyordu. Bugün bir tanesi bile hatırlanmıyor.
TÜRK BAASÇILIĞI'NIN SONU
Oldu işte. Güzel de oldu. Ve bitti. Şimdi yeniden bir mücadele başladı. Türkiye'nin son on iki yılına damgasını vuran, dengini değiştiren, özgüvenini artıran, güçlendiren, cesaretlendiren, dik yürümeyi gösteren bir adam haklı olarak Cumhurbaşkanı adayı oldu.
Türkiye'yi değiştirmeye devam edecekti. Cumhurbaşkanı olarak, halkın seçtiği bir lider olarak çok daha güçlü biçimde yürüyüşüne devam edecek. On iki yıl boyunca bileğini bükemeyenler yeni ittifaklar, koalisyonlar oluşturarak, ön almaya, yolunu kesmeye çalışıyorlar şimdi.
Herkes Tayyip Erdoğan'ın nasıl bir Cumhurbaşkanı olacağını biliyor. İşte bu yüzden onun seçilmesi 2007'deki seçimden çok daha kalıcı, iz bırakıcı nitelikte olacaktır. Bambaşka bir Türkiye çizgisi önümüze gelecek bu da yerleşik hesapları büyük oranda sarsacak demektir.
Kavga bu yüzden çok büyük. O malum irade bu korkudan memleketin bütün muhalefetini tek çatı altında birleştiriyor. Erdoğan'ı durdurmak için her şeyi yapacak gibi görünüyorlar. Üstelik iç ve dış ortaklık 2007'den çok daha sağlam biçimde kurulmuş, daha organize çalışıyor.
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı, bu uzun yürüyüşte, büyük değişimde atılacak son adım olacak, biliyorlar. Geleneksel Türkiye'nin yerine başka bir güç ortaya çıkacak, Anadolu'nun kapıları ardına kadar açılacak, bunu biliyorlar.
Türk Baasçılığı'nın da sonu olacak, biliyorlar.
Batı medyasında aşağılamalar, tehditler çoktan başladı. Ama eskisi kadar etkili olamıyor. Türkiye kamuoyu, öyle şeyler yaşadı ki, bunlara pek de prim vermiyor.
EKMELEDDİN PROJE, O RESİM DE PROJE..
Gezi ile geleneksel muhalefetin dışında kalanları toplamaya ve hükümeti devirmeye çalıştılar, olmadı. 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonları ile sistem içindeki bir cemaat yapılanması kullanıp hükümeti devirmeye çalıştılar, bu da olmadı.
Bu iki darbe planı da dışarıdan tezgahlanmıştı ve Erdoğan'ı durdurmayı amaçlıyordu. İslam coğrafyasında yönelik 21. Yüzyıl istila projelerinden Türkiye'ye düşen pay buydu.
Şimdi yeniden geleneksel muhalefete döndüler. Cumhurbaşkanlığı seçimi demokrasinin gereği olarak müthiş bir rekabete sahne olacak. İttifaklar da yapılacak. Bunlar olmalı.
Ama bunun daha da ötesinde bir cephe inşa ediliyor. Eklemeddin İhsanoğlu'nu hiç tanımayanlar bir anda kucaklarında bir cumhurbaşkanı adayı buldular. Adını bile bilmedikleri bir adamın arkasında hizalanmaya başladılar. Birileri hem onlara bir aday tayin etti hem de onları o adayın etrafında birleştiriyor.
Ekmeleddin'i kim proje yapmışsa, kim Türkiye'ye sunmuşsa, siyasi partileri de onun arkasına sıralayan da o iradedir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DSP Genel Başkanı Masum Türker, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'ı İhsanoğlu portresi önünde hizaya sokan irade işte o iradedir.
NASYONALİST CEPHE...
İçlerinde saygı duyduğum, değer verdiğim isimler var ancak o görüntü kendi siyasi gelecekleri için bir hezimet tablosuna dönüşebilir.
Yakın gelecekte bu partilerin siyasi kimliklerinde çok ciddi aşınmalar, silinmeler ortaya çıkacak. Bambaşka yapılara dönüşecekler. Belki de aralarındaki siyasi geçişgenlik yüzünden bazıları silinip gidecek. Belki de tek bir siyasi yapıya dönüşecekler.
Ekmeleddin İhsanoğlu nasıl bir proje olarak Türkiye'nin önüne konuşmuşsa dünkü resim karesi de o projenin parçasıdır. Aynı irade Türkiye'nin milliyetçi-ulusalcı unsurlarından bir cephe inşa ediyor.
Bu irade yerli değildir. Bu irade gayri milli ve Türkiye'de karşı darbe hazırlıkları yapan iradedir. Gezi olaylarını projelendiren de, 17 Aralık'tan bir darbe olmazsa muhafazakar bir muhalefet üretmeye çalışan da aynı iradedir.
Türkiye'de sadece Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmıyor. Yeni Türkiye ile eski statüko arasında büyük bir kavga yaşanıyor. Cepheleşme bu kavgaya göre şekil alıyor.
Eskiyi korumak, statükoyu korumak isteyenler, bütün muhalif yapıları garip bir acelecilikle topluyor ve çok kolay sevk ve idare ediyor. Bunların karşısında Türk muhalefeti iradesini ve siyasi idrakini kaybetmiş gibi ordan oraya sürükleniyor..
Dünkü verilen resim yeni Nasyonalist Cephe'nin resmidir.
Aynı zamanda gelecekte önümüze konacak derin iç çatışma senaryosunun resmidir.