SüperLig'de 13 hafta geride kaldı. İzlediğim maçlar arasında, özellikle ilk 45 dakikası, en beğendiğim karşılaşma Kayserispor-Galatasaray mücadelesiydi.
İki takımın ligin başından bu yana attığı gol sayısına bakıldığında, herkes 'Kısır bir maç olur' beklentisi içerisindeydi. Evet, skor olarak maç kısır kaldı. Ancak oyun ve iki takımın yakaladığı pozisyonlar olarak kesinlikle öyle değildi.
Üst üste kayıp yaşayan Galatasaray, önümüzdeki hafta oynayacağı Beşiktaş maçına 'Var olma maçı' olarak bakabilmek için kazanmak zorundaydı. Bu felsefe, Kayserispor'un işine geldi aslında. Aynı zamanda maçın güzel olmasını sağlayan, yine Galatasaray'ın kazanmak zorunda oluşuydu.
Daha önce Trabzonspor'la evinde 0-0 berabere kalan Kayserispor, Beşiktaş ve Fenerbahçe'yi mağlup etmişti. Yani, hücum yapan takımlar, Kayseri savunmasını zorluyordu ama maç içinde hep Kayserispor'un istediği oluyordu.
Zaten Kayseri takımı, oyunu rakip yarı alana yıkıp 3 dakika üst üste oynayabilen bir takım değil. Öne doğru oynamak isteyen takımlara karşı, çabuk çıkarak pozisyon bulmaya çalışıyorlar. Dün olduğu gibi...
DEĞİŞİKLİKLER KAYSERİ'YE YARADI
Galatasaray takımının 3 puandan başka bir seçeneği yoktu. Saha içinde oyuncular da bu bilinçle mücadele ettiler. Hatta ilk yarıda da çok önemli 3 pozisyon yakaladılar. Bunlardan bir tanesi de, Kayserispor'un sol beki Hasan Ali'nin Elano'ya kontrolsüz girişi sonrası verilmeyen penaltıydı.
İkinci yarıda yapılan oyuncu değişiklikleri, özellikle Galatasaray'a fayda getirmedi. Hatta oyunun son 15 dakikada Kayserispor lehine dönmesini sağladı. Galatasaray, bu dönemde 1-2 tane de önemli pozisyon verdi.
Bu maçta Galatasaray adına geçmişten farklı olarak gözlemlediğimiz, Lucas Neill'dı... Neill sürekli geriden topla çıkarak hücuma destek verdi. Bu takım savunması anlamında risk olsa da, hücumdaki üretkenlik açısından faydalı oldu.
Önümüzdeki hafta Ali Sami Yen'de oynayacağı Beşiktaş maçı, Galatasaray için çok daha önemli bir hal aldı. Kayseri'de olduğu gibi, Beşiktaş karşısında da galibiyetten başka seçenek yok.