Ben 26 yaşında bir kızım. Bir beyle evlilik niyetiyle görüştüm ama bilinçsizliğimin kurbanı oldum, birtakım yanlışlara girdik.
O ise beni terk etti. Şu an başkasıyla beraber, onunla evlilik düşünüyor. Benim iyice umutlarım tükendi. Çevremdekiler bir bir evleniyor, bana ise hiç talip gelmiyor. Bir yandan umutsuzluk, bir yandan günahlarımın bunaltması... Ne yapabilirim? Tavsiyelerinizi bekliyorum.
Şeytan gençlere bin türlü tuzak kuruyor. Bunlar askeri deyimle "bubi tuzaklarıdır." Tuzağa kapılınca farkına varırsın ama artık iş işten geçmiştir. Ondan sonra ne "ahlar"ın, "vahlar"ın bir anlamı kalır ne de duyulan pişmanlıkların bir değeri...
Her şeyi baştan düşünmeli, ilk karşılaşmada, ilk görüşmede anlamalı. Bu kişi gerçekten sizinle evlenmek niyetinde mi yoksa sizi kötü emellerine alet etmek mi istiyor?
Sizin kişiliğinize, ahlak ve karakterinize mi talip yoksa zevklerinin tatminini mi düşünüyor?
Bir genç kız olarak böyle art niyetlere karşı kendinizi koruyacak, duyarlı olacak, nefsinize yenilmeyecek, geleceğinizi kimsenin günah ipoteğine atmayacaktınız.
Şimdi bir yandan günahların ağırlığı üzerinize baskı kuruyor, bir yandan da evlilik ümitleriniz sizi önü belirsiz bir badireye sürüklüyor.
Şimdi yapacak bir şey var mı? Var olmasına var tabii ki, hayat bitmiş değil, kıyamet kopmuş değil, her şeyin sonu da gelmiş değil...
Tövbe istiğfarla, kendi içinize, kendi kalbinize dönmekle, mutsuzluk ve umutsuzluk girdabından yakanızı çekip çıkarmakla sabır ve sükûnet içinde Allah'ın size açacağı kapıyı bekleyin.
Kendinize meşguliyetler bulun, ilmen, fikren kendinizi geliştirin, temiz bir çevreyle tanışın, görüşün. Sağlıklı ve sağlam bir geleceğe doğru emin adımlarla yürümeye bakın. Allah kalbinize, niyetinize göre verecektir.
Bir imtihan sırrı olacak ki, Peygamberimiz'in işaret ettiği gibi, ömrün sonuna kadar işlenen günahların izi silinmiyor, sürekli kalbi sızlatıyor. Bu da insanı pişmanlıklar içinde tövbe kapısında tutuyor.
Bu sorulara yer vermemin en önemli sebebi, gün geçtikçe bu tür olayların çoğalması dolayısıyla gençlerin çok dikkatli olmaları, arkadaşlık "numaraları"na kanarak hayatlarını zindan etmemeleridir.
Bu arada özellikle "Mahremiyet Okulu"nun 1. kitabını okumadan geçmeyin derim.
Sıkıntıdan içim içimi yiyor
Evlenmeden önce eşim namazını düzenli kılıyordu fakat evlendikten sonra aksatmaya başladı. Hele son 1 aydır hiç kılmıyor. Ben vakti gelince hatırlatıyorum fakat sıkıntıdan içim içimi yiyor, ne yapmalıyım. Eş olarak yükümlüklerim nedir? (Rumuz: Kulluk)
Namaz bir iman ve kulluk paylaşımıdır. Allah ile beraber olmanın bir işaretidir. Hayatın ışığı, nuru ve bereketidir. Anımızın ve geleceğimizin anlam kazanmasına vesile olan sırlı bir ibadettir.
Eşiniz önceden namazını kıldığı halde şimdi aksatıyorsa mutlaka önemli bir sebebi olmalıdır. Yoksa namazı hayatının bir parçası olarak bilen bir insanın göz göre göre geçirmesi, bir ay boyu kılmaması çok ciddi bir sorundur.
Bunun için oturun güzel güzel konuşun. Öyle tartışmaya girmeden, suçlama yapmadan, konuyu önemli bir sorun olarak gördüğünüzü anlatın. Allah'ın huzuruna birlikte çıkmanın gerekliliği üzerinde durun. Namazla ilgili yazıları kitapları beraber okuyun.
Böylece namazı sohbet konusu yaparsanız, aranızda konuşmalar cereyan edecektir, soruları olacaktır, bu vesileyle sıkıntısını, derdini dile getirecektir. Nefsini suçlayacak, şeytana kahredecek, hatasını itiraf edecektir.
Aile içinde özellikle namaz gibi farzları ve ibadetleri konuşurken kendi isteğiniz ve emriniz gibi sunmak ve anlatmak şeklinde değil de, namazı aksatmanın Allah ile kul arasında bir iletişim bozukluğu, bir ilişki sorunu, bir kulluk problemi olduğunu anlatmaya çalışmalı.
Alnımızı O'na olan sevgimizi dile getirmek için secdeyle buluşturmak, elimizi O'na olan ihtiyacımızı hissetmek için açmak, kalbimizi O'na olan yakınlığımızı ifade etmek için namaz vaktini iple çekmek...
Böylece vücudu ayakta tutmak için yemek içmek ne ise ruhu ve kalbi yaşatmak için de namazın o anlama geldiğini paylaşmak...
Kalbine, vicdanına seslenirseniz en kısa zamanda yine seccade paylaşımı yaşarsınız.