Gördüğümüz, yaşadığımız tüm olayları nasıl değerlendiriyoruz acaba! Değerlendirirken hataya düşüp “Zulme rıza” gösterir bir tavra giriyor muyuz? Veyahut Cenab-ı Hak her şeye “HAKİM” dir, deyip hikmet yönüne ve bir de bize bakan yönü ile mi değerlendiriyoruz her bir işi!
Bu ikisi arasında dağlar kadar fark var!
Öncelikle şunu unutmayalım ki, biz insanlar, diğer insanlara karşı Allah’tan daha şefkatli olamayız! MALI SAHİBİNE TESLİM EDELİM. Bizler de elimizden neler geliyorsa yapalım…
Suriye konusuna gelince; insanın gerçekten kanını donduran olaylar gerçekleşmektedir. Ben o manzaraları burada yazmayacağım. Zaten herkes hangi neşriyata bakarsa baksın, görür onları…
Benim üzerinde durmak istediğim şey, Suriye söz konusu olunca birçok kişi, hemen Müslümanları tenkitle işe başlıyor. İşte, ölen de “Allahü Ekber” diyor, öldüren de… Gibi sözlerle eleştiriyor. Yahut, Müslüman ülkeleri veya devlet başkanlarını eleştirmekle işe başlıyoruz…
Aziz Dostlar! Çok dikkat edelim! Orada yapılan zulümler bizi tabii ki çok ilgilendiriyor. Fakat oraya bakarken kendimize bakan yönünü, gözden kaçırmayalım.
Orada bir zulüm var mı? VAR. Müslüman bir kişi her hangi bir yerde zulüm ve haksızlık gördüğü zaman, tarafları tenkitle mi işe başlamalı, veyahut zulmü nasıl ortadan kaldırabilirim diye mi düşünmeli?
Tabii ki ikincisi…
Haksızlığı ortadan kaldırmak için meşru daire içinde kalarak elimizden ne gelirse yapmalıyız!
Bir Hadis-i Şerifte geçen, şeytanla ilgili bir bölümü sizlere aktarmak istiyorum:
Şeytan, bir elinde bal, bir elinde kül olduğu halde görününce; kendisine “bunları niçin taşıyorsun” diye sorulur.
Kendisi de bal’ı gıybet ve iftira edenin dudağına çaldığını, kül’ü ise fakirin yüzüne serptiğini söyler. Nedenini de, gıybet ve iftira edene o yaptığı günah tatlı gelsin, fakirde zengine çirkin görünüp ona yardım elini uzatmasın! Diye açıklar…
Hani sıklıkla yaptığımız şeydir. Fakire zekat, sadaka, fitre veya kurban eti gibi yardımları yapmaya sıra gelince, şeytan hemen bir kusurunu gözümüzün önüne getirir. Ta ki, ona soğuk baksın ve yardım etmesin diye…
Şimdi Suriye konusunda zaman zaman buna benzer bir durum yaşanıyor. Zulmü yapan kim olursa olsun, ister Müslüman, ister gayrimüslim, ister akrabamız, ister annemiz babamız olsun fark etmez! Zalim zalimdir… Biz Müslümanlara düşen “zulme rıza” göstermemektir. Tarafların şu inançta veya bu inançta olması önemli değildir.
Kaldı ki, orada çarpışan ve kavga eden kişilerin inançlarını bireysel olarak bilmiyoruz ki… Bilsek bile fark etmez… Biz oradaki zulüm ve haksızlığa başkaldırmamız gerekir. Oradaki kişilerin düşünceleri bizleri ilgilendirmez!
Onun için Aziz Dostlar! Kaş yapalım derken kendi gözümüzü çıkarmayalım. Zulme nerede olursa olsun, kimden gelirse gelsin karşı çıkalım!
Allah her şeyi görüyor(BASİR), her şeyi biliyor(ALİM), her şeye hakimdir(HAKİM), her şeye gücü yeter(KADİR) diye inanalım…
Dünya herkes için bir “imtihan” meydanıdır. Bunu hiçbir zaman unutmayalım.
“Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil.” Bediüzzaman.
İkisinin müşterisi de bu dünyadan gidecek…