Tahrir bir isyandı. Zulme karşı ayaklanmaydı.
Bir arayıştı. Özgürlük adına başkentleri harekete geçiren bir dalgaydı.
Kahire'den, İskenderiye'den başkentlere ulaşıyor, kitleleri harekete geçiriyordu.
Derin bir değişimin ismiydi Tahrir.
Yirminci yüzyılın otoriter rejimlerini yerinden eden, bu yüzyıla dalgasını vuran bir söylemdi.
Kitleler ilk kez sokaklara iniyordu, artık sokaklar çok şeyi değiştiriyordu.
O meydanda, şimdi tanklar dolaşıyor.
O meydandakiler şimdi tankları, üniformaları alkışlıyor.
O meydan şimdi, darbeyi, darbecileri, cuntayı kutsuyor.
Bundan daha büyük hayal kırıklığı, bundan daha yüz kızartıcı bir sonuç olamazdı.
Ama oldu…
Meydanı dolduran yüzbinler artık 'özgürlük' demiyordu, 'demokrasi' demiyordu..
'Darbe' diyordu. Mısır tarihinde ilk kez seçimle gelen bir iktidarın devrilmesini istiyordu.
'Demokrasi ruhu' 'cunta ruhu'na dönüşmüş, özgürlük tankların altında ezilmişti.
Arap rejimleri, Avrupa ülkeleri, uluslararası kurumlar ve ABD, darbeye alkış tutuyordu.
Ortadoğu'nun demokratikleşmesi, Mısır'ın özgürleşmesi, normalleşmesi birkaç günde unutuluvermişti.
Türkiye dışında net ve dengeli tavır gösteren neredeyse olmadı.
Değerler üzerinden politika üreten ülkeler utanç verici bir durumda kaldı. Askeri müdahaleye karşı duramadı, 'bu bir darbedir' bile diyemedi.
Alkışlar arasında, canlı yayında darbe izledik.
Güç ilişkileri, çıkarlar söz konusu olduğunda, dünyanın özgürlükler konusunda bir adım bile atamadığını gördük.
Tahrir kirlendi, yüz kızartıcı bir hal aldı. Ama 21. Yüzyıl'ın dünyasının da en az onun kadar kirli olduğunu, darbelerin hala yadırganamadığını gördük.
Kitlelerin artık eskisinden çok daha kolay yönetilebilir olduğunu, özgürlük yoluna çıkanların özgürlük düşmanlarına dönüştürülebildiğini gördük.
Bir yıllık hükümetin beceriksizliği, acemiliği değildi öfkenin sebebi. Bize yanlış bir resim servis ediliyor, inanmayın!
Güç mücadelesi bu, gücün kimler tarafından kontrol edileceği meselesi. Meydana yığılan yüzbinler aslında başkalarının güç mücadelesinin figüranları oldu. Kendilerine sadece darbeye alkış tutmak kaldı.
Mısır'da devlet iktidarının ağırlıklı olarak Müslüman Kardeşler'in eline geçmesine duyulan hazımsızlık vardı. Bu gücün bütün bölgeyi etkileyip dönüştürmesine yönelik korku vardı. Arap rejimlerinin, Ortadoğu'yu yüz yıldır sömürgen güçlerin, onaylayacağı kadroları iktidara getirme hesapları vardı.
Bir küresel koalisyon, içerideki dinamiklerle birlikte Mısır'a müdahale etti. Bir aslında bir darbe değil, operasyondur, müdahaledir.
Ama ne değişecek? Darbe de yapsalar, cunta da gelse, ara rejimler de kurulsa, bu rüzgar tersine çevrilemez. Yürüyüş, sancılı da olsa devam edecek. Bu güçlü akımın önünde tankların bile duramayacağı görülecek.
Bu açıdan Mursi kahramandır. Adını Mısır tarihine, Ortadoğu tarihine yazdıran isimdir.
O kaybetmedi aslında. Darbeciler, ona alkış tutanlar kaybetti. Tanklar sokaklardan çekilecek, ülke bir şekilde normale dönecek. O zaman ne olacak?
Sabaha kadar meydanlarda bekleyen yüzbinler, o mahcup ve üzgün insanlar Mısır'da olmaya devam edecek, Mısır'ı onlar dönüştürecek.
İlk adım atıldı. Şimdilik durdursalar da, yeni adımlar gelecek, adımlar sıklaşacak, büyük yürüyüş devam edecek.
İki günlük Mısır tarihinden geriye, onurlu bir adam, yiğit bir adam kaldı. Bir de özgürlük adı altında özgürlük düşmanlığının verdiği utanç…
ZORUNLU BİR AÇIKLAMA:
Yeni Şafak gazetesi, kurulduğundan bu yana çok sesliliği ve düşünce özgürlüğünü esas alan bir yayın çizgisi izledi. Bundan sonra da bu yayın prensibinden hiçbir ödün vermeyecektir. Gezi eylemlerinin oluşturduğu sert rüzgarlar sırasında Yeni Şafak'taki çok seslilik hiçbir gazetede yoktu. Yazarlarımızın önemli bir bölümü, gazetenin yayın politikasından farklı olarak kişisel düşüncelerini özgürce ifade etmişlerdir. Kendi gazetelerinin yayın çizgisine muhalif tek cümle kuramayanların gazetemizi bu açıdan sorgulamalarını ciddiye bile almıyoruz.
Kürşat Bumin'in gazetemizden ayrılmasının düşünce özgürlüğü ya da bu çokseslilikle hiçbir ilgisi yoktur. Yazısında yer alan, kurumumuzu hedef alan ve rencide edici bulduğumuz bir ifadesinden dolayı, yollarımızı ayırma kararı verdik.
Durum bundan ibarettir.