Takdir hatası, kural hatası

22 Mart Pazar günü yazımda kullandığım bir ayırımı bu yazımda açmak istiyorum: takdir hatası-kural hatası ayırımı.

Türkiye’de siyaset dünyası maalesef normal ülkelerde siyasetin içinde olmaması gereken kurumları da barındırmaktadır; siyasetle doğrudan ilintili siyasi partiler, basının dışında bizde TSK, yargı da bu dünyanın içindedirler ve hem bu gereksiz içiçelik hem de faullü üslup ülkemizin normalleşmesinde büyük engel oluşturmaktadır.

Siyaset dünyasında siyasal partiler, siyasetçiler takdir hatası yapabilirler, bu hataların faturası da seçmenin takdiriyle kesilir; seçmenin irrasyonel davrandığı, davranabileceği varsayımının kendisi irrasyoneldir.

Basın da, gazeteciler de takdir hatası yaparlar, bunların faturasını da okur keser.

Askerin, yargının zaten siyaset dünyasında yeri yoktur; kural hatası yapmaları kabul edilemez, siyasi takdir de bu kurumların işi değildir.

Türkiye’de 2002 senesinden günümüze iktidarda bulunan bir siyasal parti vardır, kanımca azımsanmayacak siyasi takdir hatası da yapmıştır; bu takdir hatalarının faturasını seçmen keser ya da kesmez, bu da seçmenin takdiridir.

Benim kendi sübjektiviteme göre, 22 Temmuz sonrası hemen yeni bir anayasa işine ciddi bir biçimde girmemek, AB sürecini hafife almak önemli takdir hatalarıdır; kimi arkadaşlar da türban meselesini genel özgürlük şemsiyesi altında değil de ayrı bir biçimde çözme iradesinin önemli bir takdir hatası olduğunu ifade etmektedirler.

Ama anti-AK Parti cephe, yaptığı sayısız takdir hatasının yanında kural hataları da yapmaktadırlar ve esas kabul edilemeyecek konu da budur.

Çok yakın geçmişe, yani yaşadığımız son iki seneye bir göz atalım.

Genelkurmay 27 Nisan muhtırasını yayınlayarak, arkasından da sorumluluları yargılamayarak çok vahim bir kural hatası yapmıştır; bu kural hatası üstelik TSK’nın yaptığı ilk kural hatası da değildir.

TSK, artık soğuk savaş sonrası dünyada NATO üyesi, Avrupa Konseyi üyesi, AB ile katılım müzakereleri yürüten bir ülkenin ordusu olduğu çok önemli gerçeğini iyi değerlendirmelidir.

Bir siyaset kurumu, CHP, daha 27 Nisan gecesinden Başkan Yardımcısı Sayın Onur Öymen marifetiyle muhtıranın her satırına CHP’nin katıldığını ifade ederek büyük bir kural hatası işlemiştir.

Anayasa Mahkemesi, yargı kurumunun en çatı organı olarak şapkadan 367 çıkararak yine büyük bir kural hatası yapmıştır; Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerinin iptali de vahim bir kural hatası, yetki aşımıdır.

Sayın Baykal, 367 kararı öncesi, bu karar böyle çıkmaz ise kaos olur diyerek kural hatalarına kural hatası eklemiştir.

Merkez medya da bu süreci, 27 Nisan, 367, parti kapatma vs. süreçlerini destekleyerek büyük bir kural hatası yapmış ve merkez olma iddiasını yitirmiştir

Türkiye’deki siyasi oluşumlar içinde kişisel olarak en mesafeli durduğum MHP son senelerde önemli takdir hatalarına karşın kural hatası yapmamaya özen göstererek, ideolojisi çağın ruhuna her geçen gün daha da ters düşse, partileşme konusunda büyük mesafe almaktadır.

Bu kuralsızlıklar ortamı içinde AK Parti de azımsanmayacak takdir hataları işlemektedir ama takdir hatası yasaldır, meşrudur, müeyyidesi de siyasidir; oysa kural hatası hem illegal hem de gayrimeşrudur, müeyyidesi de NORMAL BİR HUKUK DEVLETİNDE cezaidir.

AK Parti karşıtı partiler, kurumlar kuralsızlıklarını sürdürdükçe AK Parti’nin önemli takdir hataları gerektiği ölçüde tartışılamamaktadır.

Bir takım sahaya çıkmakta, vasat ya da kötü futbol oynamaktadır ama karşı takım futbol sahasının altını, futbol kurallarıyla oynanmasın diye mayınlamaktadır.

Önce futbol oynanacak sahayı savunacaksın, sonra da kötü oynayanı eleştireceksin.

Futbolun da, siyasetin de altın kuralı budur.