Değerli okuyucularım, tansiyon hastası olan kişilerin % 95’inden fazlasında tansiyonun neden yükseldiği bilinemez. Bu rahatsızlıkta başlıca risk faktörleri yaş, cinsiyet, yüksek miktarda tuz ve alkol tüketimi, obezite, yüksek kalorili beslenme, düşük aktivite düzeyi, yorgunluk, kişilik özellikleri, stres gibi duygusal etmenlerdir. Hipertansiyona yatkın kişilerin belli kişilik özelliklerine sahip olduğu, stres ve öfke gibi duygusal etmenlerin hastalığın oluşumunda önemli rol oynadığı uzun zamandır bilinmektedir.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yüksek tansiyon hastalığı çok yaygın. Elinde poşetlerle hipertansiyon ilaçları taşıyanlara sık rastlarız. Çevresine uyum problemlerine neden olan, öfke patlamalarına neden olan, insanı kalp kıran kişiler haline getiren tansiyon kesinlikle tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlık...
Öfkenin içe atılması hipertansiyon için gerçekten bir risk faktörüdür. İnsanlar bir şeye öfkelendiklerinde “tansiyonum fırladı” diyerek belki de bu gerçeğe temas etmektedir
Ayrıca panik atak hastalarında da, atak sırasında ya da endişe, stres durumlarında ortaya çıkan hipertansiyonunun, hastalar tarafından yanlış yorumlanarak hipertansiyon hastası olduklarını düşünmeleridir. Hastalar panik atak nedeniyle yükselen tansiyonlarının kendilerinde felce veya beyin kanamasına yol açacağı kaygısıyla yaşamaktadırlar. Panik bozuklukta olan somatik belirtiler hastada bilişsel çarpıtmalara neden olduğundan; hasta yüksek tansiyon hastası olduğu yönündeki kaygısı, hastaların yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Panik bozukluk hastalarında genellikle hipertansiyon değerleri yüksektir. Damarlarda büzüşme ve kalpte hızlanma nedeniyle tansiyon yükselir. Yükselip düşen tansiyon panik bozukluk belirtisi olabilir. Bu yükselip inen tansiyon sebebiyle kişiye yanlışlıkla hipertansiyon teşhisi konur ve tansiyon düşürücü ilaç tedavisi başlanır (Engin 2014).
Hastane ortamında yükselen tansiyon olarak adlandırılan beyaz önlük hipertansiyonun nedeni bilinmiyor. Hastanın hastane ortamında yaşadığı kaygı ve stres sonucu geliştiği varsayılmaktadır (Arıkan, 2014). Özellikle panik bozukluk hastalarında, hastane ortamında meydana gelen tansiyon yükselmesi, bu belirtilerin stres ve kaygı ile ilişkisini ortaya koymaktadır.
Panik bozukluk tanısı almış hastalarda seyreden hipertansiyon panik bozukluk tedavisiyle beraber düzelebilmektedir. Özellikle panik atak sırasında yaşanan stres ve kaygı durumu nedeniyle kan basıncımız yükselebilmektedir. Özellikle panik bozukluk ile seyreden hipertansiyonun ayırıcı tanısı yapılması, tedavi için son derece önemlidir. Çünkü hastalarda var olan hipertansiyonda, panik atak benzeri belirtiler olabilmektedir. Uzman bir hekim tarafından hasta takibi yapılarak panik ile seyreden hipertansiyonun, panik bozukluktan kaynaklandığı saptanmalıdır.
Bu çalışmada panik bozukluk tanısı almış hastalarda, atak sırasında ya da endişe, kaygı, stres durumlarında ortaya çıkan hipertansiyonun, hastalar tarafından yanlış yorumlanarak hipertansiyon hastası olduklarını düşünmeleridir. Hastalar panik bozukluk nedeniyle yükselen tansiyonlarının kendilerinde felce veya beyin kanamasına yol açacağı kaygısıyla yaşamaktadırlar.
Panik bozuklukta var olan somatik belirtiler hastada bilişsel çarpıtmalara neden olduğundan; hasta yüksek tansiyon hastası olduğu yönündeki kaygısı, hastaların yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Bazı panik bozukluk hastaları hipertansiyon hastası olduğu yönündeki olumsuz düşünceleri nedeniyle, evlilik yapamayacakları, sorumluluk alamayacakları; çünkü hipertansiyon hastaları beyin kanaması veya felç sonucu hayatlarını kaybettiklerini gibi düşüncelerle ilgilidirler.
Panik bozukluk hastaları; internet, sağlık kitapları ve güncel TV programlarında hipertansiyon hastalığı ve etkilerine odaklanmaktadırlar. Hipertansiyon hastalarında oluşabilen beyin kanaması ve felç riski, hastaları daha da kaygıya sürüklemektedir.
Sevdiklerinizle huzurlu sakin günler geçirmeniz duasıyla Allah’a emanet olunuz.