Kudüs’ü konuşurken, bir anda Afrin gündeme geldi. Mesela Yemen unutuldu. Ne Libya, ne Afganistan, ne Myanmar, ne Somali.
Yemen’de Husi’ler vardı. Suudi Arabistan’a füzeler fırlatılıyordu.
Yemen’in ne olup bittiği artık gündem değil. Yemen’i tekrar hatırlayalım:
Yemen halkını önce GAD ile yumuşattılar, sonra, Şia’nın DAEŞ’i Husi’lerle vurdular. Husi’lerin ülkeye gelmesine göz yuman devlet eski başkanı Salih, Kaddafi gibi linç edilerek öldürüldü ve Salih’in oğlu intikam yemini etti.
Yemen konusunda maalesef İslam dünyası ilgisiz kaldı. Bu olaylara başından beri yeteri kadar ilgi gösterilmedi. Aşiretler, örgütler, hep yabancılarla pazarlık içinde oldular. Yemen yönetimi de suçlu, Suudi Arabistan da, İran da.. ABD girdiği her yeri karıştırdığı gibi Yemen’i de karıştırdı.
Hemen bu lincin arkasından çıkan olaylarda yüzlerce kişi hayatını kaybetti.
Nisan ayından bu yana devam eden Yemen’deki Kolera salgını, bir uluslararası insani yardım kuruluşu olan Oxfam tarafından, tarihteki en büyük salgın olarak açıklandı!
“27 Nisan’dan bu yana hastalık nedeniyle ölenlerin sayısı 2 bin 100’ü aştı, 755 bin şüpheli vaka tespit edildi. Bu sayının yıl sonuna kadar 1 milyon kişiye ulaşabileceği uyarısı yapılıyordu ki, olaylar yeniden patladı. Hastalık, açlık ve terör hepsi üst üste geldi.
Yemen krizinin temelinde Kolera değil ülkede 2 yılı aşkın süredir devam eden iç savaş var. Lübnan Hizbullah’ından ayrılan bir kol olan, Şii’lerin DAEŞ’i gibi bir örgütlenme olan Husi’lerin başlattığı iç savaş ülkeyi felakete sürükledi.
Aslında, Husi’lerden önce siyasi bir iç hesaplaşma vardı. Bunda İran ve Suudi inatlaşması kadar, Kuzey Güney rekabeti, Şii-Sünni ayrışması, rüşvetçi-ahlaksız siyasetçiler ve bürokratların da büyük payı var.
Burada İran-Suudi rekabetinin, kendilerine çatışma alanı olarak Yemen’i seçmelerinin büyük payı var. Yani Yemen‘de sadece iç savaş yaşanmıyordu, bir de Yemen ile Suudi Arabistan arasında sınır boyunda ağır silahların kullanıldığı bir savaş vardı.
ABD ve İngiltere de yangına körükle gidiyordu..
Bugün gelinen noktada Yemen’e insani yardım da yapılamıyor. Çünkü yardım kuruluşlarının temsilcilerinin de can güvenliği yok. Sivillere yardım için göndereceğiniz yardımların terör örgütlerinin eline geçme riski de var.. Maalesef BM’nin de bölgede ciddi bir faaliyeti yok. Şimdi Salih’in öldürülmesinden sonra bu hesaplaşma daha da şiddetlenecektir.
Bu kadim uygarlıkların, zengin değerli madenlerin, tarım ve deniz ürünlerinin beşiği olan Yemen bugün perişan. Jeopolitik, jeostratejik açıdan son derece önemli bir coğrafyada bulunan Yemen, Eritre, Cibuti ve Somali ile birlikte, Hint Okyanusundan Mekke-i Mükerreme’ye açılan bir kapı hükmünde adeta.
Kuşkusuz halk da bu sonuçtan sorumlu. Dünyada en fazla uyuşturucu kullanılan ülke idi Yemen. Halkın %80’i GAD denen bir uyuşturucu kullanıyor. Bunun kendilerini rahatlattığına inandırılmış. Camide bile GAD çiğniyorlar. Şeyhler, hacı-hoca, imam, hepsi GAD çiğniyor.. Bizdeki çayı düşünün, aynen öyle. Nereye gitseniz GAD’ı önünüze koyuyorlar. Bütün kahve bahçeleri sökülmüş, GAD ekilmiş. Yetmemiş komşu ülkelerden ithal ediyorlar.
Bünyeleri zayıf, dirençsiz. Dış yardımlar yetersiz. BM, Dünya Sağlık Örgütü bölgede ölüm ve hasta istatistiği tutuyor. Zaten hâlâ çatışma devam ettiği için her yere kolaylıkla da ulaşılamıyor. Ülkenin zenginleri, ileri gelenleri başka ülkelere, daha güvenli bölgelere kaçmış.
İslam Konferansı, Arap Birliği, Afrika Birliği bekliyor..
Bu ateş burada söndürülmeyecek olursa, bu ateş sadece Yemen’de kalmaz. Eritre’yi de, Cibuti’yi de, Somali’yi de, Etiyopya’yı da, Umman’ı da vurur. Suudiler de bu işten zarar görür.
Yemen ölüyor. Bir ülke dolusu halk ölüme terk edilmiş durumda. İnsan hakları dernekleri, kadın, çocuk, çevre dernekleri bu ülkeden uzak duruyor..
Bu uyuşturucu denen şey emperyalizmin klasik işgal yöntemidir. Çin’de, Hindistan’da gördük bunu. Cumhuriyetin ilk yıllarında da bizde resmen eroin satışı yapıldı. Sigaraya da planlı şekilde alıştırıldık. Afrika’da da, Latin Amerika’da’da, Kızılderililere karşı aynı yöntemi kullandılar.
Bugün İran da hedefte. Alkol, uyuşturucu, fuhuş / porno, kumara yönlendiren eğlence ve oyunlar.. Bunlar Şeytanın en etkili silahları..
Türkiye de bugün hâlâ eroin, esrar ve Baly’den sonra şimdi de sentetik uyuşturucu tehdidinin kıskacında.
Bu anlamda Yeşilay’a içeride ve dışarıda hayati sorumluluklar düşüyor.
Dünyada 1900’lerden itibaren bugüne kadar 6 büyük Kolera salgını olmuş ve bu salgınlarda 7 milyonu aşkın insan hayatını kaybetmiş.. Yemen’de savaş ve terör yanında Kolera ciddi oranda can almaya devam ediyor. 2018 başında Yemen’deki Kolera vakasından hayatını kaybedenlerin sayısının 1,5 milyonu aşması bekleniyor ki, bu sayı, dünyanın en büyük Kolera salgınından daha büyük bir can kaybına işaret ediyor.
Yemen halkı ölümlerden ölüm beğenmek zorunda. Ya bir kör kuşun ya da hastalık, yoksulluk, açlık.
Bu durumdan en çok zarar görenler ise kadınlar ve çocuklar.
Yemen ölüyor! Yemen halkı can derdinde, ama birileri bunu görmezden gelerek iktisadi ve siyasi çıkar hesapları yapmaya devam ediyor.
Yemen’de yaşanan trajedi karşısında Yemenliler ve bizler, hepimiz suçluyuz.. Şeytanın varlığı günahlarımızın gerekçesi olamaz. Yemen trajedisinden çıkarılacak bir ders olmalı. Başka Yemenler olmasın. Suud ve İran inatlaşmasının kurbanı olan bir milyondan fazla insanın hayatına malolan fitnenin sorumluları sadece batılılar değil, aynı zamanda içimizden birileri.. Şii’si ve Sünni’si ile herkes bu olanlardan ders almalı. Zulm ile abad olunmaz. Müslümanlık bu değil.
Selâm ve dua ile.