Müge Anlı ile Tatlı Sert bir ekran klasiği. Neredeyse 15 yıldır ekranlarda. Bu süre zarfında programda göreve yapmış olan Psikiyatrist Arif Verimli programa dair şöyle konuşmuş. Daha doğrusu günah çıkarmış.
''Orada olanlar toplumun gerçeğini yansıtmıyor. Davranış bozukluğu olan bir tutam insanı getirip bin kişiye izletiyorlar. Toplum o değil.”
Verimli programın yapımcısı değil ama yine de sormak lazım; insan davranışları üzerine çalışan biri olarak, kendi deyimiyle, “davranış bozuklukları olan bir tutam insanı” hangi “bilimsel” düşünce mülahazasıyla ekranlara çıkardığınızı söyleyebilir misiniz?
Kendisini insan ve toplum sağlığına adamış, hayatını bu alanda kazanmış biri olarak, topluma her gün patolojik vakalar izletilmesinin toplumu klinik hasta edeceğine dair hiçbir endişe duymadınız mı?
Duyulmamış olmalı ki, 14 yıl geçtikten ve programla ilişiği kesildikten sonra konuşmaya karar vermiş Verimli. Hem de açık yüreklilikle, cesaretle!!!
Tabii asıl sorumlu programın yapımcıları ve kanalın yöneticileri. Kimse aptal olmadığına göre şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bu kişiler, toplumun hasta olacağını bile bile, her toplumda rastlanabilecek “davranış bozukluğu” olan bir grup insanı, toplum gerçeğiymişçesine, her gün istikrarla ekranlara taşıdılar.
Neticede de, “bilim adamı” kimliğiyle bu program içeriklerini meşrulaştıran psikiyatr veya psikologların nezaretinde toplum “zehirlendi”. Bir toplumu yaşanabilir kılan, insanları birbirine yakınlaştıran o güven duygusu, yerle bir oldu.
Bir topluma, her gün, her kanalda, sinir krizleriyle birbirine giren hasta insanları izletirseniz, insanların birbirlerine olan güvenlerini kaybetmelerinden daha tabii ne olabilir.
Zaten öyle de oldu. Güven yok oldu. İnsanlar birbirlerine “acaba bu da sapık mı” diyerek bakar oldular. En masum nasihatler “sakın kimseye güvenme” diyerek başlar oldu.
Bu arada da Verimli ya da Müge Anlı gibiler ve elbette kanallar servetlerine servet kattılar. Şimdi de çıkmış, “bunlar toplum gerçeğini yansıtmıyor bilginiz olsun” diyorlar pişkin pişkin!
Tabii ki bir program formatı, tek başına bu büyük yıkımı gerçekleştiremez. Fakat saf “kötülüğü” yaygınlaştırarak, sıradanlaştırarak hayatın olağan bir parçası haline getirip, ülke gerçeği gibi sunmak, insanların bu topraklara olan inançlarının yıkılmasında azımsanmayacak bir paya sahip.
Vebal çok ama çok büyük. Peki vebal kimin?
Bence, bu programları yapanlar, izleyenler ve yayınlanmasına izin verenlerin…