Suudi Arabistan Veliahtı Muhammed bin Selman ve BAE Veliahtı Muhammed bin Zeid, ABD Başkanı Donald Trump’ın “Golan İsrail’indir” çıkışına ne diyor?
1967 yılından bu yana işgal altındaki Golan’ın, Suriye toprağının, Arap toprağının İsrail’e verilmesine, peşkeş çekilmesine bir itirazları olacak mı? Bir sözleri, bir “hayır”ları olacak mı? En azından “yapmayın, etmeyin, burası Suriye toprağı” diyebilecekler mi?
BM gibi, AB gibi, Türkiye, Pakistan ve diğer Müslüman ülkeler gibi, Rusya kadar bari seslerini yükseltebilecekler mi?
“YARIN, MEKKE DE SİZİN DEĞİL” DERLERSE SESİNİZ ÇIKACAK MI?
Yarın “Mekke ve Medine’yi S. Arabistan toprağı olarak kabul etmiyoruz, oraya Vatikan benzeri bir şehir yapılanması kuracağız” derlerse ne diyecekler, bir sözleri olacak mı? Yoksa bunları da mı şimdiden Kudüs konusunda sustukları gibi, dahası ABD ve İsrail’le gizli gizli anlaşmalar yaptıkları gibi, Golan konusunu da çoktan aralarında görüşüp bitirdiler mi? Bir gizli kabul, bir gizli talimat aldılar mı?
1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana bölgedeki bütün savaşlar Arap topraklarında yaşanıyor. O tarihten bu yana bütün bu savaşlarda Araplar kaybetti. Arapların topraklarının mahvolmasının ana nedeni sadece tehdit, dışarıdan istila değildir. Arap siyasi aklının bu istilacı güçlere bağımlılığı, teslimiyetidir, onlara yol açmasıdır.
Şimdilerde bunun en uç örneklerini, en hazmı zor ihanetleri iki veliaht üzerinden izliyoruz. ABD ve İsrail istihbaratının kontrolüne giren bu iki kişi, sadece onlar istediler diye Türkiye düşmanı oldular, sadece onlar istiyor diye Arap topraklarının ve değerlerinin çiğnenmesine öncülük ediyor.
GOLAN ÇIKIŞI: DÜNYA İÇİN ÇOK TEHLİKELİ DÖNEM BU. YENİ ŞOKLAR GELECEK…
Trump’ın “Golan” çıkışı, dünya için çok tehlikeli bir dönemin habercisidir. Daha önce “Biz Venezüella’da Guaido’yu Devlet Başkanı olarak tanıyoruz” diyerek o tehlikeli dönemin işaretlerini zaten vermişti.
Şimdi de Suriye toprağını işgal eden ülkeye; “Bu işgali sona erdir, BM ve bütün uluslararası anlaşma ve yasalara göre burası Suriye’ye iade edilmeli” diyecekken, “Burası İsrail’indir artık” diyor.
Bunun devamı gelecektir. Özellikle bizim coğrafyamızda, bunun acı örnekleri daha sıradadır, önümüze konacaktır. Çünkü Suriye savaşının arkasındaki hesaplar daha yeni yeni ortaya çıkıyor. Irak işgalinin jeopolitik sonuçları daha yeni yeni ortaya çıkıyor. Bundan sonra atılacak adımların tamamı bu iki ülkenin kaderi ile birebir planlanmıştır.
BİR GÜN TÜRKİYE İÇİN DE BİR “GOLAN ÇIKIŞI” OLABİLİR Mİ?
Bir adım sonra Suriye’nin Kuzeyi için, Türkiye’nin güneyinde kalan yüzlerce kilometrelik koridor için de aynı çıkışı göreceğiz. Suriye’nin kuzeyi için yeni harita belki bir süre sonra ilan edilecektir.
Belki Türkiye’nin tavrının yatışması beklenmektedir. Belki deTürkiye’nin başına yeni bir çorap örülecek, sessiz kalmaya zorlanacakve bu ilan edilecektir. Bu olacaktır. İşte bu yüzden, ısrarla, “bedeli ne olursa olsun” Fırat’ın Doğu’suna müdahale istedik durduk.
Çünkü biliyoruz ki; bu bir Anadolu savunmasıdır. Çünkü bu yapılmazsa yarın Anadolu içlerinde savunma yapılacaktır. Çünkü Fırat’ın Doğu’su için “ilan” yapılır yapılmaz Türkiye’nin bir bölümü için de aynı ortamın oluşturulması hazırlıkları hızlanacaktır. Çünkü bütün bunlara şimdi direnemezsek, şimdi harekete geçmezsek, bir gün Türkiye için de bir “Golan” ilanı ile bu millet yüzleşecektir.
İSTANBUL’U MASAYA KOYMAYACAKLAR MI! 15 TEMMUZ’DA DEMEDİLER Mİ?
Kutsalı kalmayan bir dünyaya doğru sürükleniyor bütün insanlık. Tamamen güç ve hesaplaşmanın öne çıktığı bir dünyaya... Yüz yıllık, yüzlerce yıllık hesaplar, dosyalar masalara konuluyor, konulacak.
Bizler sadece Birinci Dünya Savaşı ve sonrasının hesaplarıyla değil, bu coğrafyaya yerleştiğimiz günden sonraki bütün hesaplarla yeniden yüz yüze kalacağız.
Kudüs’ü beş yüz yıl sonra işgal edenlerin, Endülüs’ü yedi yüz yıl sonra yok edenlerin İstanbul’u masaya koymayacaklarını mı sanıyorsunuz? Bu hesabı sormak istemediklerini mi sanıyorsunuz?
Yarın bir ABD Başkanı, “İstanbul size ait değildir” demeyecek mi sanıyorsunuz? Bugün Golan’la başlayan sürecin, yeni tarihi, yarın bize ve dünyaya nasıl yansıyacağını sanıyorsunuz? 15 Temmuz’da demediler mi bunu? Dediler, apaçık dediler de kaçımız farkedebildik?
BU COĞRAFYADA HİÇBİR MESELE, HİÇBİR SENARYO BİZDEN BAĞIMSIZ DEĞİL.
Bugün neye karşı durduğumuzu, durmamız gerektiğini bilmeliyiz. Bu coğrafyada hiçbir mesele, hiçbir ülke, hiçbir şehir bizim dışımızda değil. Bütün hesapların merkezindeyiz öyle de olacağız.
Hiçbir mesele bizden bağımsız değil, hiçbir kimlik, hiçbir senaryo, hiçbir tarih bizden bağımsız değil. Bölgenin geçmişi de geleceği de bizim meselemizdir.
Bu yüzden her konuya, her gelişmeye bir sözümüz olmalı. Bir tavrımız, gerekirse öfkemiz olmalı. Ama hepsinden öte bir coğrafya aklımız olmalı. Türkiye’yi böyle bir akıl yönetmeli. On beş yıldır verilen mücadele budur. Bu bir geçmiş ve gelecek mücadelesidir.
Temel ilkemiz şudur: Hiçbir bölge dışı güç, hiçbir yabancı ülke, her ne gerekçeyle olursa olsun, bu coğrafyada bir daha asla harita çizememelidir. Bırakın çizmeyi, önerememeli bile. Onlara alan açan, onları meşrulaştıran, onlarla ortak hareket eden, onları haklı bulan herkes ihanet içindedir. Türkiye ve coğrafyanın düşmanıdır.
BİZANS’TAN BU YANA NE VARSA MASADA: BEKA MESELESİ BUDUR!
Beka meselesi nedir, biliyor musunuz? Bir iddianın, bir meselenin yüzlerce yıl sonra yeniden konuşuluyor olmasıdır. Kudüs ve Endülüs örneklerini hatırlayın. Anadolu ve İstanbul’u düşünün. Üç belediye başkanı için bu düşünceleri kurban edenleri de yanlarına koyun. Beka meselesi budur.
Coğrafyanın tamamını tartışmaya açacaklar. Haçlılardan bu yana bütün dosyaları masaya koyacaklar. Türkiye için Bizans’tan, Viyana’dan bugüne ne kadar mesele varsa konuşmaya açacaklar..
Sözlerinizi hazırlayın. Onlar söylemeden siz söylemek zorundasınız, onlar harita çizmeden siz harita çizmek zorundasınız. Bize, hesaplaşmadan, güçlü olmaktan başka hiçbir seçenek yoktur.