TSK ve ÖSO’nun karşısında sadece PKK, PYD yok. DSG şemsiyesi altında YPG, YPJ, Liva Selacık, Siksur El Rakka, Süryani Askeri Meclisi, Membiç Askeri Meclisi, Dera Zor Askeri Meclisi, El Nuksbe Güçleri, Öz Savunma Güçleri, Asayiş ve Emin Dahili Güçleri, Ceyş El Suvar, Şems El Şemal Tugayı, Cephe El Ekrad, Aşiretler Kuvveti, Meksavir Humus Tugayı dedikleri terör grupları da var. Bunlar arasında sadece Süryani, Keldani, Arami, Asuriler, Ermeni militanlar, Dürzi, Nuseyri gruplar değil, Latin Amerika’dan, Balkanlar, Kafkaslar, Afrika ve Asya’dan gelen fanatik Hristiyan grublar da var. FETÖ ve DEAŞ da bölgede.
DSG bileşenleri arasında Ezdi gruplar da var, Nuseyri gruplar da.. Ve tabi Türkiye’deki ve bölgedeki tüm gayrimüslim unsurlar burada. Gayrimüslim halkın tamamı değil elbette, ama her gayrimüslim topluluktan sosyalist, ırkçı ya da liberal geçinen birileri bu cephede yer alıyor.
ABD, İngiltere, Fransa, İsrail, Almanya’yı saymaya gerek var mı? Tapınakçılar da burada.
Uyuşturucu baronları, silah baronları, karaborsacılar hepsi burada. Yani cephede mafya da savaşıyor bizimkilere karşı, çocuk kaçakçıları, organ mafyası, fuhuş mafyası, yok yok!
Esed’siz olmazdı. Esed’in yanında bir de İran var. İran’ın yanında Lübnan Hizbullah’ı da var, Irak Şiasından İran’a destek veren gruplar da.
Paralı askerler de burada. Birçok ülkenin istihbarat örgütleri de. Herkes kendi içinde “tehdit” olarak gördüğü kişileri bir şekilde buraya gönderiyor ve infaz ediyor, ya da burada resimleyip, fişliyor, sosyal medya da teşhir ederek buradan geri dönüşünü engelliyor. Dönecek olursa gideceği yer belli, bir daha çıkmamak üzere cezaevi.
Sadece Müslüman unsurlar değil, kendi içlerindeki “pislik” dedikleri kriminal tipleri de macera için ya da “İsa Mesih” dolduruşu ile bölgeye gönderiyor. Onlar da ya infaz ediliyor ya da gittikleri bu sürgünden bir daha dönemiyorlar.
Macera için gidenler burada tekrar örgütlenip, başka ülkeler, başka bölgelerde yeni maceralara, yeni avlara yönlendiriliyorlar, ya da paralı asker oluyorlar..
Öyle bir propaganda var ki, birileri buraya gelirken İslam’la, Müslümanlarla savaşmaya geliyor. Müslümanlar onların gözünde yokedilmesi gereken şeytani bir topluluk. Yani Deccal’in ordusu, yani İsa Mesih’in çocuklarına karşı savaşan anti Chirist’ler, Gog-Magog’un yeryüzündeki uzantıları.
Kimine göre “kıyamet savaşları” başladı. Onlar “Tanrıyı kıyamete zorlamak” için buradalar. Bu savaşın sonunda, işler içinden çıkılamaz hale gelince İsa Mesih dünyaya tekrar dönecek ve yeryüzünde yeni bir düzen kuracak.
Bakın, sizin Amerikan askeri olarak gördüğünüz bazı kişiler, sadece Amerikan askeri değil. 19 Mart 2003’de ABD ve beraberindeki koalisyon kuvvetleri, “Irak’a Özgürlük” adlı operasyon başlattı.. O özgürlüğün nasıl bir şey olduğunu görüyorsunuz. O gün, bölgeden ABD’ye, Kanada’ya Hristiyan, Ezdi, Kürt, Türkmen, Arap, halkın Mücahidi, Şii-Sünni her kesimden aileleri, özellikle de anne-babasız kalan gençleri alıp Amerika’ya götürdü. O gün 15 yaşındaki bir genç, bugün 30 yaşında. O artık aynı zamanda bir Amerikan vatandaşı. İngilizce konuşuyor, asker, iyi para kazanıyor, kimi adını da değiştirdi, dinini de. Eğer bu savaşı kazanırlarsa, burada kurulacak devlette önemli görevler üslenecek. Sizin Amerikan askeri olarak gördüklerinizin bazıları aslında ait oldukları yere dönerken, arkalarına ABD’yi de alıp geldiler. Onlar mı bunları buraya gönderdi, bunlar mı ABD’yi arkalarına alıp geldiklerinin ne önemi var. İşte buradalar.
İşin adını koyalım, Türkiye Afrin’de “derin ABD” ile savaşıyor. “Derin Avrupa” ile savaşıyor. “Derin NATO” ile savaşıyor. “Derin İsrail” ile savaşıyor. Sadece PKK-PYD ve Esed ile değil. Bu güçler Türkiye’ye karşı başından beri terör faaliyetlerini örgütlediler ve desteklediler. DEAŞ’tan PKK’ya, DHKP-C’ye hepsi aynı merkezin işi. ASALA ya da EOKA farketmiyor. Değilse Batı niye bu teröristlere ve darbecilere arka çıkıyorlar değil mi?
Bakın bunlar, Chiristianty Army dedikleri “Yeni haçlı” gruplarla NATO ve AB’nin merkezinin bulunduğu Brüksel’de bir araya gelerek savaş kararı aldılar. FETÖ, DEAŞ, PKK-HDP onun için böylesine umursamaz, laf dinlemez bir havadalar. ABD’nin, NATO’nun, Tapınakçıların, Masonik örgütlerin yenilmezliğine iman etmişler sanki.
Sahi Muhsin Yazıcıoğlu’nu kim ortadan kaldırdı? Hatırlayın: 25 Mart 2009 tarihinde BBP (Büyük Birlik Partisi) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki üçü partili, biri gazeteci, biri pilot olmak üzere 6 kişi, 2009 yerel seçim mitingleri sırasında Keş Dağlarında (Kahramanmaraş’ta) düşen helikopterde hayatlarını kaybetmişlerdi. Bu cinayetin izini sürerseniz ucu Afrin’deki müttefiklerimize kadar uzanır.
Eşref Bitlis’i hatırlayın. Muhsin Yazıcıoğlu’nu vuranlar, Eşref Bitlis’i vuranlardı. Ya da Cem Ersever cinayetini aydınlatın daha bir çok cinayetin failini de bulursunuz..
Ne günler yaşadık, o günlerde havalanan F-16’lar PKK kamplarını değil, dağları bombalayıp geri dönüyordu. Amerikan helikopterleri sınırımızı geçiyor, PKK kamplarına silah, mühimmat, ilaç, gıda bırakıp, geldikleri gibi, kimse görmeden geri dönüyordu. NATO tatbikatına giden gemilerde uyuşturucu taşıyorlardı ya hu! Muhsin Yazıcıoğlu’nu kim öldürdü ise Uğur Mumcu’yu da onlar öldürdü. Bunların kadrosunda şeyh de var fahişe de. Sağcı da var solcu da, Alevi de var Sünni de. Olmayan yok ki!
İşte Afrin’de bu cinayetlerin failleri ile savaşıyor TSK ve ÖSO.
Türkiye’yi vuranlar vurdu Irak’ı, Suriye’yi. Esad da, babası da bu sistemin bir parçası idi. Filistin direnişini Esed ailesine verdiler ki, dindar Müslümanları uzaklaştırsınlar, İsrail’e karşı mücadelenin liderliği Arap milliyetçileri ve sol-sosyalist grupların eline geçsin. Onları da kendileri kontrol etsin.
Bakın, dünyadaki birçok anti Siyonist ve anti semitik hareketin içinde bunlar vardır. Kendi muhalefetlerini bile kendileri örgütlerler.. DEAŞ’ı örgütleyen akıl da işte bu akıl. Stratejik akıl bu gerçeklerle derinlik kazanır. Yoksa eliniz ayağınız boş kalmaz ama tuttuğunuz bir iş de olmaz. Altı ay bir güz gidersiniz de bir arpa boyu bile yol alamazsınız, düne kadar olduğu gibi. Bugün yeni bir gün. Sisli bir havada, mayınlarla dolu çalkantılı bir denizde, doğru yönde ileri doğru yol alıyoruz.
Bilmem anlatabildim mi?
“Afrin” Afrin’den ibaret değildir. PKK, PYD ya da HDP bizim gördüklerimizden ibaret değil..
Selam ve dua ile..