TÜRKÇE OLİMPİYATLARI-AKINCILAR ve ATLILAR

Abdulkadir İPEKOĞLU

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;

Yüzüstü çok süründür, ayağa kalk SAKARYA!..

Evet, yıllarca birileri tarafından yüzüstü sürünen Sakara nesli, bu olimpiyatlarla ayağa kalkmakta!..

Evet, doğum ile ölüm arasındaki hayatı dolduran en can alıcı soru “ne uğruna ve nasıl yaşadığın” sorularıdır. Yaşadın işte, kaç yıl yaşadıysan ve yaşıyorsun da, o zaman ne uğruna yaşıyorsun ve nasıl yaşıyorsun? Şairin dediği gibi bir zaman sonra semaya ağlayarak mı, yoksa gülerek mi bakıyoruz? Unutmayalım ki,“nasıl yaşarsak öyle öleceğiz, nasıl ölürsek de öyle dirileceğiz artık!.”

Allah için söylemek gerekirse iyilik ve sevgi için yaşamıyor muyuz? Sevgi-saygı-hoşgörü için ömür tüketmiyor muyuz? ..Sevgi saygıya ve hoşgörüyü düşman olanlarla zaten işimiz yoktur!..

Hak sevgisi,vatan sevgisi,aile sevgisi,çocuk sevgisi, ne derseniz deyin. Sevmek ve sevilebilmek için değil mi tüm bu uğraşı?..Sevelim-sevilelim, dünya kimseye kalmaz; işte bu hicretin sırrı efendim!..

Bir filozofa sormuşlar:

-“Gerçek insanın hayatta aldığı en büyük haz nedir diye?.O da: Herhangi bir canlıya faydalı olurken aldığı hazdır, diye cevap vermiş!.” Başka birine yardımcı olma, Somaliyi Soma kadar yakın bilme, ötekine bizim muamelesi yapabilme. İşte bütün mesele bu.

Yaratılanıhoş gör, Yaratandan ötürü! .. sevdası yüreklerimizde oldukça, bu sevda asla bitmez!..

Çünkü insanoğlunun da Ademin de kışındayız artık. Bir bahar yaşayabilmek için son kez üstümüze sinen dünyadan “iyilik”duşuyla arınmalı ve hayatı ısıtmalıyız değil mi?

Beraberce olduğumuz diyor bir gazeteci Prof. Dr. Mehmet Sağlam ile, bir Moğolistan ziyaretinde öğrencilerinin başında buldu onları. Usulca yaklaştı birisinin yanına ve sordu: 'Kaç yıl oldu buraya geleli?' '=11 yıl!..Cevabını alınca, hayli zaman olmuş diye geçirdi içinden ve yeniden sordu:

'Ne zaman döneceksin Türkiye'ye?' Cevap, kanını âdeta dondurdu hocanın:

-Hocam biz dönmeye değil, ölmeye geldik.' Bittiğim andı, tüylerim diken diken oldu, derken baktım hoca ağlıyordu... Doktor, çare olmaktan çıkmıştır artık o tatlı insana. Derken dudaklar kıpırdıyor: 'Beni bu topraklara gömün.' Belli ki hep öğrencilerinin sesini duymak, kardelenleriyle birlikte olmak istiyordu."

Evet, bu rütbesiz askerler; 'Ben de varım' deyip hicret emrine uyarak yola çıktılar ve çıkıyorlar!..

'Önden Giden Atlılar'daki hikâyelerin hepsi birer destan gibi. Geçmiş zaman destanlarından farkları ise tamamıyla yaşanmış olmaları. Harun Tokak da, "Bunlara gerçek destansı hikâyeler de denilebilir." diyor ve ekliyor: "Ancak destanlar bazen efsanelerle karışmış olabiliyor. Bunlar ise tamamen gerçek. Eski destanlardan bir farklarıdaha var. Mesela Ergenekon Destanı'nda insanların sulak arazilere kavuşmak için yaptıkları göç anlatılır. Buradaki kahramanlar ise İstanbul, Antalya gibişehirlerden, soğuğun -60 derece olduğu Sibirya'ya, Afrika çölleri ve Okyanus ötelerine hiçbir menfaat gözetmeden gitmeye bir sel gibi yüreklere akmağa devam ediyorlar!."

Size, ölmeden önce bu kutsal yolda Akıncı beyi olarak yalınız Allah rızası için tüm sevdiklerini Anadoluda bırakarak kanserden hayata gözlerini yuman, Adem Köse'nin arkadaşlarından gelen maili takdim etmek istiyorum:

-Hayatımda birçok kez ölmek üzere olan insanla karşılaştım. Son ikisi beni çok etkiledi.

Onların her ikisi de kanserdi.
Her ikisi de arkasında gözü yaşlı birer eş,üç dört tane çocuk bıraktı...

Her ikisi de Rabbini, Peygamberini,
Fethullah Gülenhocalarını çok seviyor, aynı ideal için dünyayı geziyorlardı. Gezdikleri ülkeler yeterli gelmemiş olmalı ki dünyadan başka bir gezegene göçtüler!..

Hasta odalarında dolaşırken, hastalardan biri yatağında yarı doğrularak; " Doktor hanım, yarın öleceğim, bana çok emeğiniz geçti, hakkınızı helal edin" demişti. Gerçekten söylediği gibi bir gün sonra saat 23.30'daşehadet getirerek vefat etti.

Adem Köse ise kanser olduğunu biliyor. Halen hizmetine ölesiye devam ediyor ama dünyadaki zamanının çok az kaldığını ne yazık ki bilmiyordu!..

Vakit saat dolduğu anda Rabbimden gelen (İrciği ila Rabbik) ayetine uyarak dünya gezegenindeki öğrencilerini dostlarına bırakarak başka bir gezegene geçti!..

Umarım oradaki öğrencileriyle de mutludur ve inşallah Rabbimizin himayesindedir...

İşte, Önde giden atlıların kısa hayat hikâyesi ki, bunlar var oldukça benim cennet ülkem de var olacaktır!.Ama ülkemde atlıları kıskananların kıskançlığı muhakkak devam edecektir!..

Dünyayı ihata eden bu okullardan yetişen süper nesil, kısa bir süre sonra o ülkelerin önemli kademelerine gelecekler, işhayatında önemli yerler dolduracaklar ve Anadolu ile bağlarınıgüçlendireceklerdir. Dünya var oldukça bu birlik ve kardeşliği hiçbir güç önleyemeyecektir!..

Yalınız 2012 yılında Okullarımızın olduğu Afrika ülkeleriyle BEŞ MİLYAR DOLARLIKticaret hacmimiz yükselme trendini başarıyla göstermişse, düşmanlarımız çatlasa da bu oran, okullarımız oranında yükselecek ve Türkiyemin gücü dünyada artacaktır artık!.....

Doğduk, yaşıyoruz ve öleceğiz. Hiç olmazsa tarafımız belli olsun. ne uğruna yaşadığımız, nasıl yaşadığımız miras kalsın çocuklarımıza. Aynı Adem Hoca’nın bizlere bıraktığı, son on yılda yalınız Adem hocanın beş ülkenin toprağına diktiği yüzlerce “iyilik” fidanı ve mefkuresinin varisleri aldıkları kutsal bayrağı daha ötelere, daha ötelere ulaştırıp gönüllere dikmek için sırada sabırsızlıkla beklediklerini herkesin bilmesinde fayda vardır sanırım!..

Rize vilayetimizi ziyaret edip Rize şehir statınıdoldurup dışarılara taşan ve gönülleri fetheden bu yavrularımıza karşı çıkmayı,eşyanın tabiatına karşı çıkmak gibi değerlendiriyor ve Fethullah hocaefendinin bu manevi büyük projesini yürekten alkışlıyorum.

Bu nesli bu milli ruhla yetiştiren tüm ebeveyn ve öğretmenlerini kutluyorum. Türkçe olimpiyatlarına gönül veren tüm liderlerimizi, Belediye Başkanlarımızı ve iş adamlarımıza da bu kutsal yolda tertemiz yürekleriyle başarılarına başarılar katmalarını diliyorum. Hz.Allah yâr ve yardımcımız olsun.

Türkçe olimpiyatı, ülkemin kader günü;

Bu duyguyla yılda bir, yapıyoruz düğünü!..

Hürmetlerimle…

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.