Gazetemiz Yeni Şafak dün sabaha karşı, herkesin üstünde ciddi biçimde düşünmesi gereken, alçakça bir terör saldırısına maruz kaldı.
Maskeli kişiler, gazetenin Bayrampaşa binasını hedef aldı, bina giriş kapısını molotoflarla ateşe verdi, yangını benzinle destekledi, yetmedi binayı kurşun yağmuruna tuttu.
Bu, Yeni Şafak'a yönelik ilk saldırı değil. Gazete binamız defalarca saldırıya uğradı, kurşunlandı. Tehditleri, şantajları saymıyorum bile. Bunların hiçbiri, gözümüzü korkutmadı, tereddüt bile etmedik.
Yolumuza devam ettik, mücadelemizi verdik, dimdik ayakta durduk..
Türkiye'de cesur sözler söyleyen, adaletsizliklere direnen, ülkenin ana omurgasının hassasiyetlerini yüksek sesle dile getiren gazete olduk. 28 Şubat döneminde darbeye karşı direnişin ana merkezi olduk.
Bedel ödedik, acı çektik. Sesi kısılanlara kapımızı, sayfalarımızı açtık.
Yeni Şafak ağır bedeller ödedi
Gazete binamız basıldı, gazetemizin sahipleri hapsedildi, işkenceden geçirildi, bir dönemin siyasi iktidarının acımasız saldırılarına maruz bırakıldı. Yine susmadık, yılmadık, “etrafımızda kimler var", “bize kimler destek" olur diye sorgulamadan ayakta durmayı bildik.
Himaye beklemeden, yüreğimizdeki ülke sevgisiyle direnmeyi tercih ettik.
Biliyorduk ki, en sağlam zemin, en güçlü irade orasıydı. Milletimizin, ülkemizin durduğu yerdi, doğru olan yerdi ve biz de orada durduk. Bu pozisyonumuzu hiç değiştirmedik. İçeriden ve dışarıdan gelen tehditlerle, ülkemize yönelen tehditlerin aynı olduğunu görüyorduk, biliyorduk.
İhale edilmiş saldırı
Bu yüzden ülkemizin, milletimizin ortak iyiliğine yönelen her saldırıya göğüs gerdik, her tehdidi karşımıza almaktan çekinmedik. Kendimizi Türkiye olarak konumlandırdık.
Bu seferki öncekilere göre daha kapsamlı, organize ve birileri tarafından “ihale edilmiş" görüntüsü veren bir saldırı oldu. Görüntüde terör saldırısıydı. Ancak terör örgütlerinin doğrudan değil bir çapulcu sürüsüne havale ettiği saldırı görüntüsü veriyordu.
Tetikçilerin kimliği elbette bulunacak. Emniyet birimlerinin çabaları sonuç verecek ve saldırının mahiyeti netleşecek. Ancak bizi tetikçilerin ötesi de ilgilendiriyor. Hangi örgüt neden böyle bir saldırıya girişti veya o örgüte kim böyle bir ihale verdi, öğrenene kadar peşini bırakmayacağız.
Çokuluslu terör ortaklığı
Türkiye'nin ulusal yayın yapan bir merkez gazetesinin bu şekilde saldırıya uğramasının ülke sınırlarını aşan anlamı vardır. Ortada dar anlamda terör saldırısı olarak nitelendirilip geçiştirilebilecek bir durum yoktur.
Türkiye içeride yoğun terörle mücadele yürütmektedir. Suriye savaşı Türkiye içlerine servis edilmektedir. Sınırımızın Suriye tarafında çokuluslu bir koalisyon terör örgütleriyle ortaklık kurup Türkiye'yi vurmaya çalışmaktadır. Müttefik dediğimiz ülkeler açık açık terör örgütleriyle iş tutmaktadır, onları silahlandırmaktadır. Bu silahlar Türkiye içinde askerlerimize, güvenlik birimlerimize, insanlarımıza yönlendirilmektedir. Bize göre sınırın diğer tarafında olanlarla içeride olanlar arasında güçlü bir bağ vardır.
Yeni Şafak, ülkemize yönelen bu tehditlere açıkça tavır almış bir gazetedir. Bu yüzden de çok hedef olmuş, tehdit edilmiştir. Son dönemde tehditlerin sayısı arttı. Hem gazeteye hem de yönetimine doğrudan tehditler yöneltilir oldu. Ancak biz bunları çok fazla öne çıkarmadık. Tabi bu tehditlerin kaynağını görüyorduk, izliyorduk, nereden ne gelebileceğini öngörüyorduk.
Bu saldırıdan sen de sorumlusun Demirtaş!
Mesela Selahattin Demirtaş, 7 Haziran seçimleri öncesi Yeni Şafak'la birlikte Sabah ve Star gazetesini açıkça hedef gösterdi. O zaman bunu duyurmuş, “Demirtaş bizi PKK'ya hedef mi gösteriyorsun, gazete binalarımızı mı kurşunlatacaksın" diye sormuştuk. Evet, gazete binamız kurşunlatıldı, yakıldı.
Demirtaş'ın bu konuda ses vermesini bekleme hakkımız elbette var. Bu hedef gösterme halinin hesabını sorma hakkımız elbette var. Hiçbir şekilde bu tavrı unutmamızı beklemesin çünkü unutmayacağız. Kandil'den yönetilen, terörden beslenen bir adam gazetemizi hedef gösteriyorsa, o mesajı alan örgüt mensubu ya da sempatizanı elbette o gazeteyi, yöneticilerini hedef alacaktır.
Son dönemde PKK ve diğer örgütlerin bir çatı organizasyonu şeklinde seferber edildiğini, Türkiye'ye karşı ortak savaş yürüttüklerini, terör saldırılarında bu örgütler arasında geçişgenlik olduğunu, bir nevi iş paylaşımı yapıldığını biliyoruz. Dolayısıyla saldırıyla, aldığımız tehditler arasındaki bağı ölçebiliyoruz. Birkaç çapulcu üzerinden gözlerimizin körleşmeyeceğini, gerçek adrese elbette ulaşacağımızı da biliyoruz.
Ağırbaşlılıkla, bilgelikle üstesinden geleceğiz
Bu saldırı ilk değil, son da olmayacak. Türkiye'nin mücadelesi devam ettikçe Yeni Şafak'ın mücadelesi de devam edecek. Coğrafyanın özgürleşme mücadelesi devam ettikçe Yeni Şafak da aynı zindelikle mücadelesini devam ettirecek.
Yirmi iki yıldır “Türkiye'nin Birikimi" sloganıyla hareket ediyoruz. Ülkemizin değişimi, dönüşümü, refahı ve ortak iyiliği için seferberlik duygusuyla mücadele veriyoruz. Yeni Şafak bu alanda sağlam bir kaledir. Türkiye de coğrafyanın en sağlam kalesidir. Türkiye düşmeden Yeni Şafak düşmeyecektir. Ağırbaşlılıkla, bilgelikle, derin bir ferasetle yolumuza devam edeceğiz. Yürüdükçe daha sağlam adımlar atacağız. Adımlarımız sağlamlaştıkça daha çok çalışacağız.
Anlaşılan teröre karşı, bölgemizdeki çokuluslu müdahalelere karşı keskin mücadelemiz birilerini gerçekten rahatsız etmiş. Bu rahatsızlık bizim için onur vericidir. Doğru yoldayız demektir. Bu yolda yürümeye devam edeceğiz demektir.
Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü gazetemizin her zaman öncelediği, üzerinde özenle titrediği değerler olmuştur. Kime olursa olsun, medya organlarına yönelen her saldırıyı şiddetli kınıyoruz, kınamaya da devam edeceğiz. Saldırı sonrası medya organlarımızın gösterdiği dayanışma gerçekten bizi sevindirdi. Bu dayanışmanın, bize her zaman lazım olacağının bilincindeyiz.
Çok daha cesur sözler söyleyeceğiz
Bu yüzden, Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'dan Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'na, bakanlarımıza, siyasilerimize, medya yöneticilerimize, sivil toplum temsilcilerimizden okurlarımıza, gazetecilerimize, yazarlarımıza kadar geçmiş olsun diyen herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Gazeteye kadar gelen, arayan, haber gönderen, mesaj yayınlayan, bizimle aynı kaygıları ve aynı idealleri paylaşan, dayanışma içinde olduğunu açıklayan herkese minnettarlığımızı iletiyorum.
Bir kez daha söylüyorum: Bizim durduğumuz zemin derin bir tarihsel sorumluluk, kimlik ve feraset zeminidir. Coğrafya ve Türkiye meselesidir. Bu mesele o kadar köklü, o kadar güçlü ve sağlam ki, bu tür saldırılarla Yeni Şafak'ta bir kişinin bile gözünün korkutulması mümkün olmayacaktır.
Çok daha yüksek sesle konuşacağız.
Çok daha cesur adımlar atacağız.
Çok daha kararlı yürüyeceğiz.
Türkiye son kritik eşikte
Türkiye, yüz yıllık mücadelenin son aşamasında, en kritik eşiğindedir. Bu öyle bir hesaplaşma ki, son eşik atlatıldığında müthiş bir yükseliş dönemi başlayacaktır. İşte bizlere yönelik saldırılar, o büyük hesaplaşmanın parçasıdır. Türkiye bedel ödeyecekse bu bedelin bize düşen payını ödeme konusunda hiçbir tereddüdümüz olmayacaktır. Ve biz sabırla, inatla bu eşiği başarıyla atlatacağız. Bin yıldır yaptığımız gibi.
Yeni Akit gazetesi de Yeni Şafak'la aynı saatlerde saldırıya uğradı. Onlara da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.