Demokrasi dışı yollar arıyorlar. İttifaklar kuruyorlar. Cepheler inşa ediyorlar. Türkiye’yi mahvedecek planların, senaryoların içinde gönüllü veya talimatla roller üsleniyorlar.
Siyasi körlükle, kişisel hırsla, intikam arzularıyla, şehirlerimizi, evlerimizi yangın yerine çevirecek, ülkeyi Suriyeleştirecek adımlar atıyorlar, küçültecek, zayıflatacak hareketlere girişiyorlar.
Sokaktan, şiddetten, terörden, iç çatışmadan, nefret dilinden, toplumsal bölünmeden medet umuyorlar. Milletimizin sinir uçları ile oynuyor, kutsallarına saldırıyorlar, ortaya çıkacak manzaranın kendilerini bile yutacağını kavrayamıyorlar.
Yabancı, yıpratıcı, yıkıcı.
Meşru mekanizmaları, meşru siyasi yöntemleri, meşru yolları, kanalları terk ettiler. Doğru yolu şaşırdılar. Başkalarının senaryolarına hapsoldular. Türkiye için iyi olan her şeyden uzaklaştılar.
Ülkeyi, milleti, geçmişi ve geleceği eskinin sömürgeci, vesayetçi devletlerinin, küresel şirketlerin iktidar alanlarına rehin verecek adımlar atıyorlar, oluşumların, eğilimlerin içine giriyorlar.
Kullandıkları siyasi dil, yürüdükleri yol, varmak istedikleri hedef “Türkiye”nin yolu değil. Bize ait, “biz” kimliği ile sarıldığımız şeyler değil. Yabancı, dışarıdan, yıpratıcı, yıkıcı.
Muhafazakârlıklarını, vatanseverliklerini, milliyetçiliklerini ve sözlerini unuttular.
Muhafazakârlıklarını unuttular. Milletçiliklerini unuttular. Vatanseverliklerini unuttular. Bu kimliklerin barındırdığı her şeyi bir kenara ittiler.
Bugüne kadar bu uğurda verdikleri sözleri unuttular, yaptıkları mücadeleyi, ödedikleri bedelleri unuttular. Geçmişlerini unuttular. Kendilerine; geleceklerini birilerine rehin verecek, bir yol tutturdular.
Devleti güçlü yapan, milleti bir tutan, yeni küresel fırtınada Türkiye’ye alan açan, onu yükselten her şeye saldırıyorlar, aşındırıyorlar, onu değersizleştiriyorlar.
Yüz yıl sonra yeniden ayağa kalkışımızı sabote ediyorlar.
Anadolu insanının yüz yıl sonra yeniden ayağa kalkışını sabote ediyorlar. Ona güç verecekken, coğrafyada bin yıllık tarihimizde yeni bir sayfa açacakken, bu sevinci ve coşkuyu birlikte yaşayacakken içeriden vuruyorlar.
Orta Doğu’dan Orta Asya’ya, Orta Afrika’dan Güney Asya’ya bir büyük mucizeyi dalga dalga yayacakken, dağıtılan ve yağmalanan bir imparatorluktan sonra her şeyi birlikte yeniden toplayacakken, yeryüzünde onurla yürüyecekken artık çöküşe geçen eskinin sömürgecileri adına Türkiye’ye had bildiriyorlar.
Biden’dan sinyal, Pentagon’dan medet, terör baronlarından yardım umuyorlar.
ABD’yi yardıma çağırıyorlar. Biden yönetiminden sinyal, Beyaz Saray’dan talimat bekliyorlar. Pentagon’dan ve onun Suriye ve Irak’taki terör baronlarından medet umuyorlar. Onların dost dediğine dost, Türkiye’nin dostça dediğine düşmanca davranıyorlar.
Elli yıldır, PKK üzerinden, diğer terör örgütleri üzerinden Türkiye ile dolaylı savaş yürütenlerin silahlı güçleri ile siyasi ittifaklar kuruyor, “Türkiyeli” olan her çevreyi, herkesi, her hareketi, her mücadeleyi düşman görüyorlar.
ABD’nin silahlandırdığı terör örgütleri üzerinden Türkiye kaç bin insanını şehit verdi? Sadece bunu düşünmek bile bir insanın, bir partinin siyasi kimliğini netleştirmek için yeter. Eğer Türkiye için varsanız, sadece bu ölçü size yetecektir.
D. Akdeniz’de Fransız, Ege’de Yunan oldular.
Avrupa ülkelerini yardıma çağırıyorlar. AB’nin bütün kurumlarını, bütün marjinal çevrelerini ortak ilân ediyorlar. Tıpkı Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi, Avrupa ülkelerinin büyükelçilikleri üzerinden talimatlar alıyor, Avrupa başkentlerinden iktidar devşiriyorlar.
Akdeniz’de Fransa ile yarışıyoruz Fransız oluyorlar. Afrika’daki açılımda, Fransa bakışıyla Türkiye’yi yargılıyorlar. Karabağ’da Ermeni ve Avrupacı oluyorlar. Ege’de Yunan ve AB’ci oluyorlar.
Suriye’de açıktan PKK, gizliden DEAŞ ve arkasında kim varsa o oluyorlar. Türkiye’nin mücadele ettiği, atılım yaptığı, güçlü ilişkiler kurduğu bütün alanlarda, karşısında kim varsa onunla iş tutuyorlar.
İçeridekilerin iktidarı, dışarıdakilerin işgali. Bu dizaynı kim yaptı?
İçeridekilerin iktidar hesaplarıyla dışarıdakilerin Türkiye’yi rehin alma planları nasıl bu kadar örtüşebiliyor? Bu dizaynı kim yaptı? Bu cepheyi kim kurdu? Türkiye’nin muhalefeti neden milleti, devleti ve ortak geleceğimizi değil de, terör örgütleri ve onların patronlarını ortak görüyor? Böyle bir tehditle, tehlike ile yüz yüzeyiz. Ve bu artık bir iç politik mesele değil.
20. yüzyılın başında yaşadığımız çözülmeyi bir daha asla yaşamayacağız. Bu, o kadar büyük bir mücadele ki; yüzyılların geçmişi ile yoğrulup büyük geleceğe hazırlıktır.
Sokakları ve evlerimizi ateşe verecek isyan senaryoları yazıyorlar.
Son on yılda on deneme yaptılar. Engelledik, yine engelleyeceğiz. Engellemekle kalmayacak, çok daha güçlü adımlarla ilerleyeceğiz. Dışarıdan talimatla içeriden yürütülen bu savaşın da üstesinden gelinecek.
Bugün medet umduklarının Türkiye’yi dize getirme gücünden yoksun olduklarını gördük. Onların büyük güç kavgaları içinde olduğunu, bu kavganın kendilerini erittiğini, Türkiye’ye çok geniş güç alanları açtığını, bundan sonra nasıl hareket edileceğini gördük.
Boğaziçi’nden başlayıp bütün üniversitelere, İstanbul’dan başlayıp bütün şehirlere yaymak istediklerini, sokakları ve evlerimizi ateşe verecek isyan planlarını gördük.
Malazgirt’ten beri nöbet tutuyoruz. 2023’e az kaldı…
2023’e kadar, içeriden ve dışarıdan bütün tehditlere karşı nöbette olacağız. Bu nöbet, asker ve polisin değil, bu toprakların hamuruyla yoğrulmuş kim varsa onun nöbetidir. Biz bu nöbeti Malazgirt’ten beri tutuyoruz. Anadolu’nun ve coğrafyanın her karış toprağında tuttuk.
Ve biz, yüzyıllardır bu topraklarda kesintisiz şehit veriyoruz. ABD’nin, Avrupa’nın ya da bir başka gücün ve onların silahlı örgütlerinin, Truva atlarının, fonladığı STK ve marjinal çevrelerinin etkisiyle, pervasızlıklarıyla zihnimiz ve direncimiz dağılacak değil.
Baştan kaybettiğiniz bir savaş bu. Bize boyun eğdirme gücünüz yok…
Baştan kaybettikleri bir savaşı yürütüyorlar. Bu savaş onlara terörü kazandırdı, vesayetçi devletleri kazandırdı ama Türkiye’yi, milleti, ortak kimliğimizi kaybettirdi. Türkiye Ekseni’ni kaybettirdi.
Türkiye Ekseni; Haçlı istilalarına direnen akıl ve inançtır. Coğrafyayı yakıp yıkan bütün felâketlerden, istilâlardan sonra yeniden toparlanan, büyük yükselişlerin temellerini atan düşüncedir.
Bu büyüklüğü göremeyenlerin, reddedenlerin, Türkiye’ye yabancılaşanların bize verecekleri ders yoktur. Bizi hesaba çekme, ele geçirme, kontrol altına alma, tehdit etme imkânı yoktur. Kendilerinin de, efendilerinin de, arkalarında her kim varsa onların da bize boyun eğdirme gücü yoktur.
Öyleyse bırakın, gelin hep birlikte Türkiye’yi daha da güçlendirip hızlandıralım. Unutmayın; artık iç politika konuşmuyoruz. Artık küresel ölçekte Türkiye’nin güç hesaplaşmasını konuşuyoruz.
Öyleyse safınızı Türkiye’den yana seçin.