Amaç; Türkiye'nin yükselen gücünü kırmaktı. Elini uzattığı her bölgeye girip ellerini kesmek, kurduğu gönül köprülerini yakmak, adımını attığı yerlerde ayak izlerini silmek, özgüven aşıladığı toplumları bir kez daha sindirmek ve Türkiye'nin oralara taşıdığı güçlü söylemi etkisizleştirmekti. Büyük proje, Türkiye'nin jeopolitik açılımını sabote edip coğrafyayı yeniden Birinci Dünya Savaşı sonrası gibi savurmaktı. Coğrafyayı yaktıkça Türkiye'yi yakacaklarını, Türkiye'yi kendi iç kavgalarına gömdükçe coğrafyayı gömeceklerini pekala biliyorlardı. Yirmi yıldır, ilmik ilmik işledikleri fotoğraf karesi buydu. Coğrafi olarak büyük ülkeler parçalanacak, iktidar olarak güçlü ülkeler kendi içlerinde farklı iktidar alanlarına bölünecekti. Bu dönemde servis edilen; güvenlik stratejilerinden demokrasi projelerine, sivil toplum örgütlenmelerinden sermaye kümelerine, kültür terörizmi yatırımlarından din ve mezhep eksenli kimlik ayrışmalarına, iç siyasi kamplaşmalardan sivil isyan denemelerine, terör örgütlerinin meşrulaştırılmasından örgütler üzerinden rejim değiştirme çabalarına kadar, hangi projeye bakarsanız bakın bu resim karesini göreceksiniz. Büyük savaş Türkiye'dir Ama her zaman en büyük savaş Türkiye'dir. Bu, yüz yıl önce de böyleydi, dünya savaşının merkezinde Türkiye vardı, Osmanlı paylaşılması vardı, coğrafyanın yeniden biçimlendirilmesi vardı. Bugün de coğrafya savaşının merkezinde Türkiye var. Nihai savaş, büyük mücadele Türkiye üzerinde yapılacaktır. Coğrafyanın şeklini Türkiye'nin kaderi belirleyecektir. Türkiye kaybederse coğrafya kaybedecek, ayağa kalkarsa bütün bölge ayağa kalkacaktır. Siyasi olarak tükenmiş, iktidar yapıları olarak yozlaşmış, her biri vesayetin ömrünü olabildiğince uzatıp ayakta kalmaya çalışan ülkelerin kendini bile kurtaramayacağını biliyoruz. Vesayetçi güçlerle örgütler arasında sıkışıp kalan o ülkelerin geleceklerinin hiç de aydınlık olmadığını söyleyebiliriz. İşte bu yüzden Türkiye'yi içeride boğmak, gözlerini körleştirmek, mecalsiz bırakmak, sindirmek, içeride birbirini boğazlar hale getirmek için var güçleriyle saldırıyorlar. Son iki darbe denemesinin sebebi de budur. Dolayısıyla bu denemeler o büyük savaşın birer cephesidir. Bugün içeride yaşadığımız sancının sebebi budur. Bu savaşın kimliği yok Bu savaşın taraflarına dikkatli bakın. Kimlerin nasıl pozisyon aldığını iyi görün. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri, merkez iktidarı yöneten güçler, çevreler, aileler bugün de onlarla birlikte hareket ediyor. Daha önce darbeleri destekleyenleri bugün yine aynı cephede kümelenmiş göreceksiniz. Onların beslediği medya gruplarını, yazarları aynı cephede göreceksiniz. Türkiye'nin bağımsızlık ve yeniden varoluş mücadelesine karşı kirli bir savaş yürüttüklerini göreceksiniz. Bu savaşın kimliği yok. Sağcısı, solcusu, muhafazakarı yok. Bu kategoriler o savaşı anlamanız için yeterli değil. Irkçısından muhafazakarına, terör örgütünden demokrasi vakıflarına kadar her çevre, bu savaş için cepheye sürülebiliyor. On yıllardır devlet desteğiyle merkez güç haline gelen sermaye çevreleri aynı cephede savaşabiliyor hatta bu savaşın finans ayağını oluşturabiliyor. Başbakan astıranlar bugün yine sahnede Darbeler yaptırıp Başbakan astıranların sermaye ve medya gücü bugün yine Anadolu insanına, Türkiye'ye karşı savaşıyor ve asacak liderler arıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kez kendi halkıyla barışıp müthiş bir güç oluşturmasına karşı en çirkef entrikaları devreye sokabiliyor. Gezi ve 17 Aralık'ta amaçları buydu, Sisi gibi mahkemeler kurup idamlar başlatacaklardı. Şimdilerde kurban postuna bürünen o yapının müdavimleri o gün arkalarındaki Atlantikçi güçlerin verdiği gazla asacak adam arıyorlardı. Bir zamanların ünlü yazarlarının hangi fonlardan beslendiğini, hangi çevrelerin sözcülüğünü yaptığını, kimler adına tetik çektiklerini şimdilerde görüyorsunuz. Türkiye dönüştükçe, normalleştikçe, kendini buldukça hepsinin büyüsünün bozulduğunu, arkalarındaki güçlerin deşifre olduğunu, birer birer silindiklerini görüyorsunuz. Bugün gazetecileri siyasi iktidarı desteklemekle suçlayanların daha dün darbelerden beslendiğini, yabancı fonlardan beslendiğini görüyorsunuz. O gazetecilerden ayakta kalanların bugün terör üzerinden Türkiye'yi vurduğunu, o medya kuruluşlarının terörle ortak cephe oluşturup Türkiye'ye karşı savaştığını görüyorsunuz. Kirli ilişkiler ortaya çıkınca… Onların geçmişinde Mendereslerin idamı var. Bakalım bu ilişkiler bir bir ortaya çıkarıldığında ne yapacaklar, bunları nasıl örtbas etmeye çalışacaklar? Türkiye kendi yolunu çizdikçe, kendi dilini ve gücünü keşfettikçe hepsi panikliyor. Bu panikle bütün kirli cephelerde yer alıp daha da batıyorlar. Bu büyük savaşın kimliği, ideolojisi yok, demiştim. Türkiye'yi diz çöktürmeye dönük mücadelenin figüranları geçmişte olduğu gibi bugün de başkalarının savaşı için pozisyon alıyor, o savaştan kendilerine düşecek payın hesabını yapıyor. Tek kriter ülke, vatan ve Türkiye'nin büyük yürüyüşüdür. Herkes buna karşı pozisyonunu belirlerken son derece dikkatli olmalıdır. Çünkü geçmişin kirli ilişkileri, uluslararası bağlantıları ile ilgili daha çok şey ortaya çıkacak. Bugün Türkiye'ye şantaj yapanların kimleri kullandığı, kimler adına hareket ettiği ve günah defterleri ortaya serilecektir. İşte o zaman bazılarımız bulunduğu yerin ortaya çıkması halinde şaşkınlığa uğrayabilir. Neden paniklediler! Yeni Şafak, bazı belgeler üzerinden tartışma açmaya devam edecek. Bu tartışmalara cevap üretemeyenlerin sulandırma çabalarının farkındayız. Geçmişin karanlık ilişkileri ortaya çıktıkça bugünkü malum cephenin kirli yüzü de net biçimde ortaya çıkacak. Yeni Şafak'a karşı kampanya yürütenlerin neden paniklediğini çok iyi biliyoruz. Çünkü nerelere geleceğimizi anladılar. Daha sermaye-darbe ilişkilerine gelmedik. O gizli yazışmalara, tutanaklara gelmedik. Bir Başbakan'ın ağzını burnunu kıranlara gelmedik. İdam mektuplarına gelmedik. Başbakanların bile yıllar önce evlerine dinleme cihazları konulmasına, takip edilmesine gelmedik. Toplumun bir bölümünün toptan imhasına yönelik talimatlara gelmedik. Gerçek anlamda “derin devlet”in resmini o zaman göreceksiniz. Bugünkü kavganın köklerine ineceğiz ve sizler de bunu göreceksiniz. Kavganın bugün başlamadığını, aktörlerinin hep aynı olduğunu göreceksiniz. Onların medyadaki tetikçilerini işte o zaman tanıyacaksınız. Bu kavgada Yeni Şafak'ın yanında olanlara da olmayanlara da dikkat ediyoruz. Bazılarımız bunun Türkiye'nin verdiği o büyük kavganın, mücadelenin kendisi olduğunun farkında bile değil.