Cuma günkü yazıyı şöyle bitirmiştim: Üzerinde kafa yormamız gereken soru, siyaseten neden kaybettik sorusu değildir; siyaseten kazanmakla manevî olarak kaybetmekte olduğumuz hakikatini niçin göremediğimiz yakıcı gerçeğidir.
Ak Parti, merkez partisi olarak kuruldu. Sisteme ya da statükoya muhalif bir parti olarak siyasi hayatımıza girdi ama oligarşik yapıya büyük darbe vurmasına rağmen sistem tarafından dönüştürüldü.
O yüzden Ak Parti, Ak Parti’yi Ak Parti yapan kök-taban’ını kendine yabancılaştırdı, hatta kaybetti dikkate değer ölçüde.
MÜSLÜMAN OMURGA, TÜRKİYE’NİN GEÇMİŞ’İ, ŞİMDİ’Sİ VE GELECEĞİ’DİR
Ak Parti’nin kök-tabanı’nı oluşturan omurga, bu toplumun Müslüman omurgasıdır. Elbette ki, uzanımları Ak Parti’nin dışına da taşan ama Ak Parti’de gelip kristalize olan bu Müslüman omurga, sadece kendinden veya şimdi’den ibaret değildir.
Müslüman omurga, bu ülkenin geçmişinin temsilcisi, geleceğinin habercisidir. Başka bir ifadeyle, tarihî bir yükümlülüğe sahip, tarihî yükümlülüğünü yerine getirme bilinciyle nefes alıp veren, geçmişi ve geleceği kuşatan, dolayısıyla geçmişten geleceğe uzanan omurgadır.
Altını tekrar tekrar çiziyorum: Bu toplumun Müslüman omurgası, sadece Ak Parti’yle sınırlı değildir; ülkemizdeki bütün partilere şu ya da bu oranda yayılan en büyük ortak paydasıdır bu toplumun.
Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Güçlü bir iktidar partisinin kök-tabanını oluşturduğu için dünyaya iyi kötü bir medeniyet perspektifiyle bakan ve iyi kötü bir medeniyet fikri sunan omurga büyük ölçüde Ak Parti’de toplanmış omurgadır.
Bu omurganın misyonunu ne kadar iyi yerine getirdiği, elbette ki, tartışmaya açıktır.
Başta Saadet Partisi olmak üzere belli başlı diğer “muhafazakâr” oluşumları da bu omurganın bir parçası olarak gördüğümü hatırlatmama gerek yok ama hakşinas olmak adına zikretme ihtiyacı hissediyorum.
MODERN PAGAZNİZMİN DÖLYATAĞI: SEKÜLER YAPILAR
Müslüman omurga, bu toplumun hem geçmişi hem şimdi’si hem de geleceğidir.
Seküler sosyolojik yapılarsa, en az Müslüman omurga kadar bu toplumun ayrılmaz bir parçasıdır ve hakları aslâ tartışma konusu bile yapılamaz.
Ama seküler yapılar, bu toplumda sadece şimdi’ye tekabül eder;sekülerizm, seküler ideolojiler Batı’dan ithal olduğu için, bu toplumda bir geçmişi yoktur, geleceği de gölgelidir bu nedenle.
Sekülerizm, modern paganizmdir. Batı uygarlığı, pagan bir uygarlıktır. Sekülerizm, Batı uygarlığının insanı tanrılaştıran modernitesinin dölyatağı, âmentüsü, omurgasıdır.
Modernite bugün insanı da Tanrı’yı da devre-dışı bırakan deizm ve ateizm biçimlerinde yaşanan bir nihilizm çıkmazı üreten postmoderniteye evrildi ve insanlığı kaotik bir felâketin eşiğine getirdi.
İnsanın da, dünyanın da geleceği tehlikeye girdi.
Sekülerizm, bu toplumun omurgası değil, elbette ki. Bu toplumun omurgası, ruhu, mayası, en büyük ortak paydası, yegane sigortası, İslâm’dır.
AKİDENİN SARSILMASI, AİLENİN ÇATIRDAMASI...
Ak Parti’nin kök-tabanını oluşturan Müslüman omurganın Ak Parti’ye yabancılaşmasının en temel nedenlerini kısaca özetlemek istiyorum burada.
AB uyum yasalarıyla, İstanbul Sözleşmesi denen lanetolası anlaşmayla, Ak Parti’nin ruhsuz çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla geliştirdiği aile ve kadın politikaları, aile kurumunun büyük sarsıntı geçirmesine yol açtı; boşanmalar son 5 yılda katlanarak arttı; tecavüzler, her tür şiddet ve cinayet olayları tırmandı.
İkincisi, bu toplum büyük ölçüde Ehl-i Sünnet akidesine mensup bir toplum ve farklı mezheplerle ve dinlerle ciddi sorunlar yaşamamış bir toplum ayrıca da.
Televizyonlarda vesaire bazı ilahiyatçıların toplumun akidesini sudan gerekçelerle sarsacak bilinçli veya bilinçsiz bazı girişimler, toplumda çok büyük dalgalanmalara, toplumun Müslüman omurgasının “nereye sürükleniyoruz böyle?” diye sorgulamalar yapmasına yol açtı.
Geldiğimiz nokta ürpertici: MAK araştırma şirketinin 2017 yılında yaptığı bir araştırmada bu toplumda Tanrı’ya inanmayanların oranı % 14 olduğu ortaya çıktı!
İşte bu ürpertici gerçekten!
Elbette ki, herkes inanıp inanmamakta hürdür.
Söylediğim şey şu: Yaklaşık bin yıldır İslâm’ın bayraktarlığını yapmış bir toplumun çocuklarının Müslümanların iktidar olduğu bir dönemde ateizme sürüklenmeleri ürperticidir!
Yaklaşık 10 yıl önce toplumda ateizm tehlikesinin hızla köksaldığını yazdım -kaç kez hem de!
Yaklaşık 10 yıldır eğer kendimize çeki düzen vermezsek, bu toplumda İslâm, bir kuşaklık bir zaman dilimi içinde azınlıkların dini hâlinde gelebilir, diye bangır bangır bağırıyorum buradan.
Ama aldırış eden yok! Aksine “abartma hoca, felaket tellallığı yapma” gibi vurdumduymaz tepkilerle karşı karşıya kalıyorum sürekli olarak.
Cemaatlere büyük darbe vurulduğu bir zaman diliminde, eğitim kurumlarının tepeden tırnağa laik olduğu, kültür dünyasının, medyasının toplumun anlam haritalarına, değerlerine savaş açtığı bir toplumda, bu toplum dünü, bugünü ve yarını demek olan inancını nasıl koruyacak söyler misiniz bana, Allah aşkına?
O yüzden şunu söylüyorum: Türkiye’nin Müslüman omurgası çökerse, Türkiye çöker!
Kısa, orta ve uzun vadeli çıkış yolları üzerinde kafa patlatarak bu meseleyi tartışmaya devam edeceğim.