ÜÇ İNSAN; BABACAN, SEMPATİK VE DEDE!

Burhan OKUTAN

 “Her nefis ölümü tadacaktır ve ölümsüz olan yalnız Allah’tır” hakikatine imanımız var!

Hiç kimse “Allahtan daha merhametli” değildir. Maveraya göç edenler, iyilikleriyle ya da kötülükleriyle yâd edilmektedir.   Ve yine hiç kimse  “Allah’tan daha cabbar”, acımasız da değildir. İnsanlar hakkında vereceğimiz hükümde “ölçüyü aşmamak” esastır. Neticede egomuzun esaretine girmek de var!

İnsanları değerlendirirken “ne bütün olarak kabul, ne de bütün olarak ret” ededelim. Her iki durumda da önyargılıyız demektir. Parçaları birleştirip fotoğrafın tamamına bakarsak, daha objektif ve insani oluruz.  Fotoğrafın küçük kadrajlarına takılırsak, ufkumuzu da daraltırız…  

Üç  “yıldız” insan…

Toktamış Ateş,   Mehmet Ali Birand ve Ahmet Mete Işıkara

Toktamış Ateş hoca için çok şey söylenebilir.  Ama onu “Toktamış Hoca” yapan iki önemli özelliği var. Birincisi; o üniversitede bir akademisyendi.  İkincisi ise; bu akademik unvanını Atatürkçü düşünceyle harmanlamasıydı…

Toktamış hoca, başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere ulusal ve uluslar arası camialarda ders vermiş bir kişi.  Akademisyenliğinin yanı sıra gazeteciliği de var…

Onu tanıyanlar; “ılımlı Atatürkçü” oluşu bir yana, “babacanlığıyla” da ayırıcı bir özelliğe sahipti…

 Atatürkçülüğü “mübalağaya götürmeyen” bir seviyedeydi…

 “Ilımlı” olmayı Atatürkçülük dairesinde başarabilen, kendine göre bu ilkeselliği koruyabilen “kişilik sahibi” biriydi. Böyle olduğu için 28 Şubat sürecinde çeşitli baskılara maruz kalmıştır. Kendisi zorbacıların telkinlerine boyun eğmemiştir. Zamanın rektörü Kemal Alemdaroğlu tarafından bölümü kapatılmış ve O, bildiği yolda yürümeye devam etmiştir.

Toktamış Hoca, muhafazakâr kesimin zor dönemlerinde başörtüsü eylemlerine destek vermiştir.  O dönemde her ne kadar “şahin ulusalcıların” pençelerine takılsa da, onu bu desteğinden alıkoyamamışlardır.  Muhafazakâr öğrencilerin adeta “limanı” olmuştu. Öyle ya, karşı tarafta olup mağdur edilen bir kesimin yanında saf tutmak, o dönemde kolay bir duruş değildi. Ama o bunu başarmıştı...

Toktamış Hoca’nın Atatürkçülüğü  “sempati” seviyesinde, nefret ettirmeyen bir düzlemde seyretti.   Atatürk’ü sevdirmemek için elinden geleni yapan  iflah olmaz Atatürkçülerin tam tersine,  ideolojik çizgisini sempatiye dönüştürebilen bir akademisyendi… 

Toktamış Hoca; hiçbir zaman  “Atatürkçü geçinenlerden” olmadı. Bu çok önemli!  

Akademisyenler, medya, sivil toplum kuruluşları ve siyasetçiler; 28 Şubat döneminde muhafazakârların içine düştüğü ruh halini anlayamıyorlardı. Yasaklara “buyurun-emredin” diyen bir yaklaşım söz konusuydu.  O dönemi iyi tahlil edersek;  o dönemin önemli bir kesimde doğruyu yanlıştan ayırt edemeyen, analitik düşünceden yoksun, adeta  “hidayet kararması” yaşanıyordu.  Medya destekli askerin sivil uzantıları, postallarıyla görev icra ediyordu...

Günümüze gelindiğinde “erdem ve fazileti tercih etmek adına” o dönemde yapılanların “hata” olduğunu ikrar edenler oldu.  Bunların başında yine Toktamış Ateş’ten iki gün önce vefat eden gazeteci M. Ali Birand olmuştur. Birand’ın sanki ölmeden önce kendisini aklaması gibi bir çizgide karar kıldı. Bu durum kendisine olan sevgiyi de yerli yerine oturmasında birincil rol oynamıştır.   Kendi çizgisini koruyup ötekileştirmeden doğruları söyleyebilme erdemi, onu iyilikle yâd edilecek konuma taşımıştır.

Hani derler ya; “şu gök kubbede hoş bir seda bırakmak” diye, işte bunu başarabilene ne ala…

Bunu başaranlardan bir tanesi namı diğer “Deprem Dede” olan Ahmet Mete Işıkara’dır. 1999 Gölcük Depremi sonrası kendisini toplumsal bilinç uyandırmaya adamış, çocukların gönlünde taht kurmuş, büyüklerin saygısını en üst düzeyde kazanmış bir insandır. Bulunduğu her ortamda insanlara deprem konusunda bilinçlendirmeyi, hatta camilerde depremle ilgili kürsü vaizliği bile yapmayı kendisine görev addedecek kadar toplumsal bilinç sahibi bir insandı…  

Evet, bu toprakların yetiştirdiği değerler bir bir gidiyor. Hayat boşluk kabul etmiyor. Yerini başkaları almaya devam ediyor. Dedik ya “bu gök kubbede hoş bir seda bırakabilmek” diye…

Bu toprakların yetiştirdiği babacan akademisyeni Toktamış Ateş hocaya,   sempatik gazetecisi Mehmet Ali Birand’a, herkesin deprem dedesi Ahmet Mete Işıkara’ya Allah’tan rahmet diliyoruz.

Kalanlara selam olsun…

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.