Ben gençken pek sevilen bir söz vardı.
“İslam’ın şartı beş, altıncısı haddini bilmek.”
Başbakan Erdoğan benden daha genç, demek onun zamanında bu laf tedavülden kalkmış, onun kulağında “haddini bilmekle” ilgili bir söz kalmamış.
Hoş, “haddini bilmek”le ilgili her söz, bir zaman iktidarda kalan herkesin kulağından da, zihninden de silinip gidiyor.
Öyle bir vakit geliyor ki artık iktidar sahibi herşeyi biliyor, her konuda fikir açıklayacak bir otorite oluyor.
Bir güven patlaması yaşıyor.
Yerli yersiz fikir beyan ediyor ve bunun en mükemmel, en doğru fikir olduğuna hükmediyor.
Bu “hastalık” bir iktidar sahiplerinde, bir de gençlerde görülür aslında.
Her genç gibi bizde de bu hastalık ortaya çıktığında babam bize bir ölçü öğretti, biz de kendi çocuklarımıza öğretmeye çalıştık.
Dünyanın hangi sanat eseri olursa olsun, kim tarafından yapılmış olursa olsun, herkesin “ben bunu sevmedim” deme hakkı vardır.
Kimse ona, “ama bu çok büyük eser, nasıl sevmezsin” diyemez.
Sevmek duygularla ilgilidir, duyguların da ölçüsü olmaz.
Ama herhangi bir eser hakkında “ben bunu beğenmedim” dediğinde, özgürlük alanın daralır.
Sana, “neden beğenmedin, neresini beğenmedin” diye sorarlar.
O zaman, beğenmediğin eseri, o esere ait ölçülerle eleştirmek, niye beğenmediğini o ölçülerle anlatmak zorundasın.