Çocuklarımızı korumak zorlaştı. Kendi ülkemizde, çocuklarımızı kaybetme korkusu yaşıyoruz.
Her yerden kötülük akıyor…
Batı kültürü, kötülük tohumları ekiyor her yere…
Girdiği her yeri; değdiği, dokunduğu her toprağı kirletiyor, kötülük çilekleri ekiyor…
Dünyaya kapaklanan ama insanı ıskalayan bir uygarlık, insana ne verebilir ki, insanlığın önünü nasıl açabilir ki?
Düşünce tarihçisi Peter Watkins, “uzaylara ulaştık ama insana ulaşamadık” diye özetlemişti bu çürümeyi, dekadansı, dekadansla dansı.
TERSİNDEN EVRİM: İNSAN’DAN İNSANIMSI’YA…
Dünyayı New York’tan veya Washington’dan ya da Londra’dan filan değil, Los Angeles’tan şekillendiriyorlar. Los Angeles, içinden geçtiğimiz dünyaya şeklini ve ruhunu veren (siz bunu, “şekilsizliğini ve ruhsuzluğunu” veren diye okuyun!) bütün dünyanın yönünü döndüğü, bütün dünyaya yön ve yörünge çizen yegâne merkezi dünyanın; deyim yerindeyse, teknopagan tapınak merkezi insanlığın. Teknopagan tapınak şövalyeleri, merkezlerini New York’tan Los Angeles’a taşıdılar!
Popüler kültürün üç türünün de kutsal mekânı, üretim yeri, Los Angeles.
Popüler kültürün üç türü, Hollywood’tan dünyaya yayılan popüler film kültürü ve popüler müzik kültürü ile Silicon Vadisi’nden dünyayı kasıp kavuran zihin uyuşturucusu işlevi gören dijital oyun kültürü, Los Angeles’ın ürünü.
Los Angeles, kültürün öldüğü ve gömüldüğü yer. Estetiği, duyguyu ve düşünceyi bitiren bir terminatör, bir canavar. İnsanı hazlarının, arzularının kölesi yapan ayartıcı dromokratik bir Leviathan!
İnsanın bittiği, insanımsı’nın mantar gibi bittiği, üretildiği bir yıkım fabrikası, yıkım magandaları makinası, yıkım üretim dünyası, Los Angeles.
Los Angeles’la birlikte insan bitti, yerine, insanımsı olarak adlandırdığım bu yeni tür yerleşti.
İnsanımsı olarak adlandırıyorum bu türedi türü; çünkü insanı insan yapan, insanı diğer varlıklardan ayıran, özellikli kılan insanî bütün özelliklerini yitirdi insan bu çağda. Duyma, düşünme melekeleri yok artık insanın. O yüzden insanın tersine evrim geçirmekte olduğunu söyleyeceğim Darwin’i ve bütün Darwincileri ti’ye alarak…
İnsan, insanı insan yapan temel insanî özelliklerinden uzaklaşıyor ve insanımsı’laşıyor.
EV, DEV KÜRESEL AĞ TARAFINDAN TESLİM ALINDI!
Yaşanan felâket, teknopaganizm’le insanın ontolojik / manevî yok oluş felâketine ilaveten biyolojik varlığının, cinsiyetinin ve bedeninin varlığının bile tehlikede olduğu henüz boyutlarını kavrayamadığımız, vaziyet böyle gittiği sürece de aslâ kavrayamayacağımız büyük bir felâket.
Aileler, evlerinin dışında, –okuldan, akran gruplarından, sosyal medyadan– çocuklarının inançlarına, cinsel kimliklerine, bedenlerine yönelik saldırılardan korkuyorlar; kendi ülkelerinde çocuklarını bile koruyamamaktan!
Çocuklarımıza karşı küre ölçeğinde bir saldırı var: Bir yandan Los Angeles, öte yandan Los Angeles’ın karikatürü Kore’den gelen seküler, tekno-pagan popüler kültürün çifte saldırısı arasında sıkışmış durumda çocuklarımız: İnançlarını, cinsiyetlerini, bedenlerini hedef alan çok yönlü, büyük bir saldırı bu.
Çocuklarımız kendi ülkemizde güvende değil. Kendi evimizde bile! Ev, dev küresel ağın kontrolüne girdi, kolonize edildi, esir ve teslim alındı!
Ülkenin eğitim sistemi, çocuklarımızı sömürgeci bir endoktrinasyondan geçiriyor, ailesine, değerlerine ve ülkesine yabancılaştırıyor, ilk büyük darbeyi okuldan yiyor çocuklarımız.
Sonra da sokağın, sosyal medyanın ve yozlaştırıcı, mankurtlaştırıcı, sömürgecilerin seküler misyonerleri gibi işlev gören medyanın, kültür ve sanat dünyasının yıkıcı saldırıları ile karşı karşıya kalıyor…
Ülkemizde kültür, medya ve eğitim kurumlarımız, çocuklarımızı kurşuna dizen seküler misyoner işlevi görüyor! Bu duruma “dur!” diyemezsek, tarih bize “dur!” diyecek, bizim varlığımıza son verecek!
ÖNÜMÜZÜ AÇACAK ÇİLEKEŞ ÖNCÜ İNSANLAR GELİYOR…
İşte MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) tam da bu yok oluş mevsiminde bir umut ışığı gibi belirdi ve umut vadeden bir kıvılcım çaktı ülkemizin her bir köşesinde!
Çocuklarımızı üniversitede değil, lisede kaybediyoruz, diyorum kaç zamandır! Liseleri kurtarabilirsek, ülkeyi kurtarabiliriz, diyorum. Liseleri ve esnafımızı!
O yüzden liselere yöneldik MTO olarak. Önce Aksaray’da Salih Turhal kardeşimiz liselere sondaj yaptı; genç, parlak MTO talebesi kardeşlerimizle birlikte. Sonra Aksaray ziyaretimiz sonrasında valimiz Hamza Aydoğdu Bey, sağolsun, çok destek oldu kardeşlerimize.
Liselere yönelik çalışmalarımızı hızlandırdık son iki yılda. Gaziantep temsilcimiz Gökçe Bilge Törer ve ekibi güzel işlere imza attı. Gaziantep Valimiz Sayın Davut Gül ile Gaziantep Belediye Başkanımız Fatma Şahin ve Şahinbey Belediye Başkanımız Mehmet Tahmazoğlu’nun da güzel destekleriyle…
En büyük, en gözdoldurucu, çığır açıcı umut ışığı ve kıvılcım Samsun’dan geldi. Samsun MTO Temsilcisi Muharrem Kartancı Hocamız, güzel ve muhteşem ekibiyle birlikte liseleri fethetti: Geliştirdiğimiz 4 Renkli Kurşun Kalem Tekniği İle Nitelikle Okuma Projesi başlıklı bir projeyle liselerde MTO’yu anlattı genç kardeşlerimize. Zorla değil gönüllü, okumaya talip okuma grupları oluşturuldu.
Geçtiğimiz hafta Samsun’da bu liselerden bazılarına gittim, liseli kardeşlerimizle buluştuk ta Çarşamba ve Terme’deki en güzel liselerimize kadar… Anlatılmaz yaşanır, denilecek türden gözdolurucu hâdiseler yaşadık.
Burada idealist, dertli, inanmış ve adanmış bir öğretmenin neler yapabileceğini, eğitimde bir şehirde aşkla, şevkle, inançla nasıl sessiz bir devrime imza atabileceğini gösteren muhteşem bir örnek var karşımızda. Muharrem Kartancı Hocamız ile güzel ekibi, destan yazıyorlar, gelecek yüzyılımızın tohumlarını ekecek öncü işlere imza atıyorlar…
Liselere yaptığımız bu çıkarma, genç kuşaklarımızı yüreklerinden yakaladı, zihinlerini açtı, onlara bir yön, yörünge ve aidiyet duygusu, bir medeniyet şuuru ve ufku kazandırdı, benzersiz bir kardeşlik ruhu yeşertti, özgüven duygusu armağan etti!
Yılmayacağız. Yıkılmayacağız. Yalpalamayacağız. Yolda olacağız. Yoldan çıkmayacağız. Allah nasip ederse, yol olacağız, diye çıktık yola…
Şimdi hamdolsun, kültür emperyalizminin bu dijital saldırısını püskürtecek sessiz bir devrime imza atıyoruz: Hem çocuklarımızı kurda kuşa yem olmaktan kurtarıyoruz hem de geleceğimizi inşa edecek sahabe ruhlu, şafak yağmurları gibi yağacak, önümüzü açacak, umut ışığımız olacak öncü kuşaklarımızı yetiştiriyoruz gece gündüz demeden...
Allah bu toplumu yeniden mazlumların ve dünyanın önünü açacak bir güzel yolculuğa yükümlü kılsın inşallah. Vesselâm.