VAROLUŞ SEBEBİMİZ

Mehmet Emin TOPRAK

        

“ Mevlid münasebetiyle”


        

Ortalıkta Allah’tan başka kimseler yoktu. Dünya yoktu, yıldızlar yoktu, hiçbir şey yoktu.


        

Bir nur yaratıldı. O nurdan da kainat!


        

Göklerde Ahmet, yerde Muhammed (a.s.m)


        

Ve onun için Kainatın Sahibi şöyle buyurdu :” Sen olmasaydın, sen olmasaydın, ey Habibim ! Ben bu kainatı yaratmazdım”


        

Sadece insanların değil, meleklerin, cinlerin, hayvanların, bitkilerin önderini ve rehberini bulduğu sonsuz kaynak.


        

Hayatımızın her safahatında kendisine kulak verdiğimiz yegâne varlık sebebimiz!


        

Onun ders halkasından geçen vahşi, bedevi ve gaddar insanların, nasıl karıncaya basamaz hale geldiklerini hiç düşündük mü ?


        

Kendi öz kız evlatlarını canlı canlı gömerlerken müteessir bile olmayan o canavarlaşmış insan bozmaları, ondan derslerini alınca insanlığa nasıl önder ve örnek olduklarını hiç aklımızdan geçirdik mi?


        

Elinde maddi güç mü vardı? Hayır.


        

Kral mıydı? Hayır.


        

Askerleri mi vardı? Hayır.


        

Tek başına çıktığında en yakın akrabaları bile önünü kestikleri halde, Dünyaya meydan okudu. Bu yolda, bu uğurda yerinden yurdundan, çoluğundan çocuğundan, akrabalarından oldu. Yılmak, usanmak aklının ucundan bile geçmedi. Tatmadığı acı, çekmediği çile kalmadı!


        

Bütün bunların yanında dükkânımızda nasıl ticaret yapacağımızı, komşumuza nasıl davranacağımızı ondan öğrendik. Hatta yatak odamızın düzeninden tuvalete girişimize kadar her şeyi ama HER ŞEYİ bize O öğretti.


        

Bir eğitimci onun sevgi, şefkat ve mutluluk bahşeden terbiye düsturlarını bilmezse, görevini gereği gibi yapamayacaktır.


        

Bir sanatkar, onun ibretli nazarıyla kainata bakmaz ise tabiatperestlikten kendini kurtaramayacaktır.


        

Bir idareci, ondan aldığı dersle emri altındakileri yönetmez ise başarıyı yakalayamayacaktır.


        

Bir komutan onun harb siyasetini bilmez ise hezimete uğramaktan kendini kurtaramayacaktır.


        

Edebiyatçı, onun edebi ile edeplenmezse edepsizlik çamurunda, hem kendisi boğulacak, hem de başkalarını boğacaktır.


        

Hatip, onun hitabet tarzını bilmez ve konularını ondan almaz ise, kalp ve ruhlar üzerinde tesir icra edemeyecektir.


        

Yazar, ilhamını ondan almaz ise, her zaman ruhsuz, maneviyatsız ve eksik yazacaktır.


        

Onun hikmetinden mahrum bir felsefeci, kâinattaki hakiki hikmetini elde etmezse, şüphe ve vesvese cenderesinde kalp ve ruhunu kaybedecek, kendisi gibi çoklarını da yoldan çıkaracaktır.


        

Bu davayı ilk omuzladığı gün, yeryüzünde fikirlerini paylaşacak bir tek kişi yokken, vefatından az önce Arafat dağında irad buyurdukları veda hutbesi esnasında, etrafında altından halkalar halinde yüz bini aşkın sahabe bulunuyordu. Bin dört yüz küsur sene sonra bugün ise, onun getirdiği nurun etrafında renkleri ayrı, dilleri farklı bulunan bir buçuk milyarı aşkın ümmeti mevcuttur. Dillerinde onun ismi var. Hayatlarının her safhasında onun getirdiği ölçüler hakimdir.


        

Hz. Aden (a.s) ‘ den beri hiçbir tarih onun bir benzerini gösteremez ve gösteremeyecektir.


        

Ya Rab! Resul-u Ekrem’ in (a.s.m) hürmetine bizi onun şefaatine mazhar ve sünnetinin ittibaına muvaffak ve dar-ı saadette onun âline ve ashabına komşu eyle. AMİN.


İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.