Ve Kemal Kılıçdaroğlu açıkladı

Kemal Kılıçdaroğlu Ankara'yı bırakıp İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına neden aday oldu? Sorunun cevabı açısından iki kritik gelişmeye dikkat çekmiştim. Geçmişte yönetim kurulu üyeliği yaptığı İş Bankası ile Aydın Doğan arasında Petrol Ofisi'nin devletin vergilerine dayalı birleşmesi çok önemliydi. Bu birleşmeden 3 yıl sonra ise İş Bankası'nın elindeki hisseler de Doğan Grubu tarafından ucuza alınıp pahalıya yabancıya satılmıştı. Kısaca POAŞ'ın kaymağını Doğan Grubu yemişti.

Geçmişte yaşanan bu gelişmeye dayalı olarak acaba İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde de benzer kaymaklar, Doğan Grubu'nun arsaları üzeride imar değişiklikleri oluşturulabilir mi?

Dün Kemal Kılıçdaroğlu bu sorularımıza ve halkın bu yöndeki şüphelerine karşı açık sözle cevap verdi: "İş-Doğan Yatırımları A.Ş.'nin POAŞ ile birleşmesi hakkında içinde bulunduğum İş Bankası Yönetim Kurulu'na sadece bilgi verildi ve Yönetim Kurulu bu birleşmeyi oylamadı. Zaten Yönetim Kurulu'nun böyle bir birleşmeyi oylama hakkı yok. Şirketlerin birleşme ve gayrimenkul satışları ile mali yapılarını güçlendirmede özel izinlerle de olsa teşvik edildikleri eskiden de görülmüştür. Bu birleşmede devletin vergi kaybı yaşanmış olsa da izin alınmış olmalıdır. Birleşme yasa dışı değildir. Hatta geçmişte Aria ile Aycell birleşmesinde de devletin büyük mali kaybı yaşandığından izinler bürokrasiden değil özel yasa ile gerçekleşti."

Kılıçdaroğlu'na imar izinleri hakkındaki sorumuza cevabı ise daha açık ve netti: "Hiç kimseye rant yaratılmayacak; oluşacak rant ise İstanbul halkına dağıtılacak. 100 binlik imar planı derhal tamamlanarak herkes yerinin değerini bilecek. Ve hiçbir yeşil alan imara açılmayacak. Kısaca rant yaratma değil rant bölüşme alanları yaratılacak." Kemal Kılıçdaroğlu bu sözlerinin takipçiliğini bize bırakarak en küçük bir sapmayı hemen yazmamızı istedi.

Yine Kemal Kılıçdaroğlu'na ilettiğim şekilde konuşmayı bağlayayım: POAŞ birleşmesinde devletin vergi kaybı yaşayacağını bilmesi gerekir ve bu noktada bugün yolsuzluk iddialarında nasıl çıkışlar yapabiliyorsa benzerini o günlerde de yapmasını beklerdim.

Önceki gün ise yine CHP'den genel başkanlık adaylığı yaşayan Umut Oran aradı. Pazar günü değindiğimiz genel başkanlık yarışındaki harcamalara açıklık getiren Umut Oran "bu yarışta gönüllülük esası ile, tabiri caiz ise, parasız bir yarış yaşandığını" belirtti. Toplam 50 milyar lira (eski TL ile) harcama ile genel başkanlık yarışını gerçekleştirdiğini belirten Umut Oran "bundan sonrası için de örgütler üzerinden yine gönüllülük esasına uygun şekilde sürdürdüğünü" açıkladı.

BÜTÇE DE SAPITTI!

Ocak 2009'a ait bütçe sonuçları açıklandı. Vergi gelirleri yüzde -2,4 gerilerken faiz dışı harcamalar yüzde 24,9 oranında arttı. Bütçenin krize karşı mücadelede açık vermesi gerektiğini sürekli savunan birisi olarak ocak ayındaki bu açık bütçeyi savunamayacağım.

Çünkü bütçenin gelirleri, ekonomik faaliyetlerden kesilerek alınıyor. Yani bir ticari müteşebbis, şirketine harcama yerine sermayesinin bir kısmını kamuya ödüyor. Oysa kamu harcamalarına bakıldığında bir ekonomik faaliyet içermeyen harcama artışları çok dikkat çekiyor. Ocak ayındaki 3 milyar liralık artışın 800 milyon lirası yüzde 16,6 oranında artış gösteren personel giderlerinden oluşmuş. Geriye kalan 2 milyar liralık artış ise transfer harcamalarına aktarılmış: Sağlık, emeklilik ve sosyal yardımlar yüzde 27,2 artışla ek 910 milyon lira daha harcanmış. KİT görev zararları 65 milyon liradan 521 milyon liraya yükselmiş.

Kısaca biz "yatırım bütçesi" derken "yardım bütçesi" tüm hızıyla sürüyor. Yeniden belirtelim ki bütçe açık vermeli ama yardımla değil yatırımlarla.

Çalışandan alıp çalışmayana vermekle nereye kadar!

Bu bütçe hak mı?