Bu coğrafyayı liflerine ayırmak istiyorlar. Her ülke için iç çatışma alanları oluşturmak istiyorlar. 'İç savaş, iç çatışma' kavramlarını olağan hale getirmek istiyorlar.
Bazıları için etnik çatışma, bazıları için din ya da mezhep eksenli ayrışma, bazıları için kaynak/sınır savaşı ama her ülke için zaaflarına göre ayrışma ve çatışma tezgahlıyorlar.
Yıllarca 'İslam'ın kanlı sınırları', 'Müslümanların olduğu her yerde savaş var' algısı ile kendi çatışma alanlarını bize kanıksattıranlar, saldırganlıklarına, yağma/talanlarına gerekçe üretenler, şimdi çok daha büyük, çok daha çirkin bir senaryo yazıyor:
'İslam kendi içinde çatışacak…' diyorlar.
'Savaş Müslümanlar arasında olacak' diyorlar.
Peki neyin savaşı olacak bu? Ne tür krizler çıkarılıp çatışma gerekçesine dönüştürülecek?
Semboller, algılar üzerinden düşmanlar, düşmanlıklar, tehditler, tehlikeler, korkular pazarlanacak..
Sokaklar bölünecek. Kitlelerin ruh dünyalarına girilecek, ceplerine girilecek. Kimlik, yaşam tarzı, ideolojik ayrışma, kamplaşma meselesine dönüştürülecek.
Yani; 'Savaş İslam coğrafyasının kalbine yerleştirilecek..'
Suriye'de Nusayri, Mısır'da Kıpti, Cezayir'de Berberi gibi, kimlikler üzerinden servis edilecek. Bu olmazsa, Tahrir ile Adeviye arasında çıkacak kan davası devreye girecek.
Mısır'da olanları sadece darbe olarak görmeyin. Bütün bölgeyi iki keskin kampa ayıran 'ayrıştırma' senaryosunun Suriye'den sonraki en büyük cephesi açılıyor belki de.
Mısır ordusu sadece darbe yapmadı. ABD, İngiltere, İsrail ve Avrupa Birliği ile Körfez'in zengin Araplarının müthiş dayanışmasını, organizasyonunu görüyoruz.
Emir ABD'den, para Körfez'den, destek Avrupa Birliği'nden, organizasyon İsrail'den…
Asker yönetime geldi bütün Batı dünyasında müthiş bir Mısır aşkı depreşti.
Borsa yükseldi, askerin elindeki benzin pompaları çalıştırıldı, Gazze tünelleri kapatıldı, Mısır'ın ekonomik krizi aşıldı.
Körfez parası, Mısır'ın ruhunu, demokrasi arayışını, özgürlüğünü satın aldı.
ABD ve Avrupa müdahalesi Mısır'ın özgürlük aşkı kabusa dönüştürdü.
İsrail-Mısır ordusu arasındaki ilişki ise, yüz yıldır devam eden, bitmek üzere sandığımız ihanet örneğine yenisini ekledi.
Paradan sonra Mısır'a silah akmaya başladı. Savaş uçakları, gemiler Mısır'a yöneldi.
Bu neyin hazırlığı? İç savaşın mı? Din savaşının mı? Etnik çatışmaların mı? Yoksa ABD ve Cunta, Müslüman Kardeşleri hedef alan çok büyük bir tasfiye operasyonuna mı hazırlanıyor?
Tahrir ile Adeviye oyarak ikiye mi bölündü bu ülke? Çatışma buradan mı şekillenecek?
Cezayir'de denedikleri gibi… Yüzbinlerce insanı iç savaşta öldürdükleri gibi. Demokratik süreci darbeyle kesip ülkeyi kaosa sürükledikleri gibi. Orada Fransa vardı, burada ABD var, İsrail var.
Ama bu tezler tutmayacak. Kan dökecekler, Mısır'a acılar çektirecekler. Ancak kitlelerin arayışlarını askerle, tankla, savaş gemileriyle dizginleyemeyecekler.
Mısır gerçekten de bölgeyi değiştirecek devrimin merkezi olacak. Müslüman Kardeşler, belki çok büyük bedel ödeyecek ama bu direnişle yepyeni bir rüzgarın önünü açtı.
Bu rüzgar yarın Mısır'dan Sudan'a, Mısır'dan Suriye'ye kadar uzanacak. Bu dalgaya karşı son derece ilkel, kaba askeri müdahaleden başka yol bulamayanların, devrimin bundan sonraki aşamalarına da engel olamayacaklar.
Bunun adı direniş cuması.
Bunun adı seferberlik.
Burada Mısır'ın siyasi tarihi yeniden yazılıyor.
Bu duyguyu, inancı, öfkeyi silahla durdurmayı deneyenler asla başaramadı. Sadece birkaç yıl zaman kaybettirdi ama sonradan kaybetti.
Mısır'da da Cunta kaybedecek. Körfez'in kirli paraları kaybedecek. ABD ve İsrail kaybedecek.
Unutmayın, bu coğrafyaya yönelik bütün senaryolar, en kanlı operasyonlar tek bir şeyi engellemek için. Bu kadar kan dökülmesini tek sebebi bu.
O gerçek coğrafyanın dirilişidir.
Ve o diriliş gerçekleşecek…