Mısır’da Osmanlı Sonrası oluşan boşluğu doldurmak gerekiyordu. Hasan el-Benna, siyasi kimliğini Kur’an ve Sünnet ışığında bir İslami harekete dönüştürerek Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) örgütünü 1928'de kurdu.
Bu hareketin özü, halk ve halkın inancını temsil ediyordu. Ancak halk düşmanları, daima bu hareketi yönetimin dışına ittiler. Hatta Müslüman Kardeşleri “radikal” harekete dönüştürmek istediler. Ama örgüt, daima itidali seçti. “Radikal” diye tanımlanacak eylemlerde yer almadı. Halkın içinde en seçkin, en entelektüel birikimli insanlar yine Müslüman Kardeşler Örgütü üyeleri oldu…
Örgütün son 50 yılı yasaklıydı. Çeşitli ismiler adı altında faaliyetini sürdürdü. Mübarek döneminde parlamentoda da yer aldı…
Mısır Arap Baharı ile büyük bir halk hareketine sahne olmuştu. Neticede on yıllardır yasaklı olan Müslüman Kardeşler hareketi “iktidar” olmuştu. İktidar olmuştu olmasına da “muktedir” olamamıştı.
Müslüman Kardeşler; iktidara gelir gelmez benzin ve gaz kuyrukları oluşturulmuştu. Amaç iktidardayken onu düşürmekti. Türkiye’de aynı yöntemi Erbakan Hoca’nın 54. Hükümeti döneminde denemişlerdi. Hoca; “bizi iktidar yapacaklar ve iktidarda yok etmeye çalışacaklar” demişti. Ama Erbakan Hoca “Havuz Sistemi” ile tüm hortumcuların musluğunu kesti. Ekonomide çığır açtı. D.8’leri kurdu. Ekonomik olarak yıkılamayacağını anlayan dış güçler, yerli işbirlikçileriyle Refah Partisi’ni kapattırdı…
Mısır’a aynı tezgâhı kurdular. Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi iktidarda yok edeceklerdi. Mursi, iktidarda ısrar edince baltacı zihniyet harekete geçti. Mısır’daki Hıristiyan, Selefi, Şii ve diğer muhalefet adına ne varsa bütün unsurlar Tahrir Meydanı’nda Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı gösteriler düzenlendi. İlk etapta asker yönetime el koymasın diyorlardı. Çünkü hareketi başlatan sermayedar kesim böyle dedirtiyordu. Meydanda “Demokrasi, özgürlük” lolipoplarıyla oyaladılar. Ne zaman ki asker yönetime el koydu bu sefer Tahrir meydanından askere alkışlar yükseldi…
Demek ki bu işler böyle oluyormuş…
Önce sizi uyuturlar sonrada istedikleri şeyi yaptırırlar. Uyandığınızda ne yaptığınızı görürsünüz ama iş işten geçmiş olur ve seyelanda çöp olursunuz…
Türkiye’de böyle olmadı mı?
İhtilallar yapılırken halk aynı cendereden geçmedi mi?
Darbeler halk tarafından alkışlatılmadı mı?
Birileri senaryoyu yazacak ve birileri de onu uygulayacak elbet…
Bilgi kirliliği olmadan darbe olur mu?
“Bakın, İslami hareket Mısır’da iflas etti, ne askeri yönetim ne de gerici direniş istemiyoruz” diyen düşünürlerimize bakın!
Gericiden kastettikleri İslam’ın kendisi! Açık açık “İslam” deme cesaretini bulamadıkları için, halkın tepkisini çekmeyelim diye çok yüzlülüğü seçiyorlar ve gerici hareket nitelemesinde bulunuyorlar. Çünkü benzer olaylar Türkiye’de de oluyor ve olmaya devam edecek. Bunun altyapısını kuruyorlar. Gâvurun bir şey teklin etmesine gerek yok, o zaten algı düzeyimizi buna programlamış…
Mısır’da Hıristiyanlar son derece dindardır. Mısır Kıpti Hıristiyanları Mısır yönetimine karşı dini bir hareket sergileseler onlara “gerici” diyemezler. “Gerici” tabiri sadece Müslümanlar için geçerli. Bizim saflarda “gâvurun lolipoplarını” ağzına alıyor…
Oysaki “İSLAM”; bu milletin varlık sebebidir. Irak, Libya, Afganistan bombalanırken “sağcı solcu, ateist” diye mi bombalandı. Irkçı emperyalizm için “Müslüman” ismi taşıman seni “düşman” tanımlamaya yeterli olduğunu hala göremeyen saflarımız var. Görüp de görmezlikten gelenler zaten haindir…
Mısırda bir halk direnişi var ve sen bu harekete “gerici” diyeceksin. Hayır, dilin kemiği yok, istediğini diyebilirsin, ama bu seni cennete mi götürecek zavallı insan!
Senin gayen ne?
Maveraya dönük bir hedefin mi var!
Beyhude gayretin bir ömürle sınırlı kalacak, yoksa bunu hiç düşünmüyor musun?
Hiç mi “sadece Allah’a kul olma onurunu” taşımıyorsun?
İslami hareket Mısır’da asıl şimdi gücünü toparlıyor ve dünyaya karşı direniyor. Onlarca kişi protestolarda öldürülürken bir tanesi çıkıp ta “misliyle karşılık verelim, silaha sarılalım” demiyor. Takdire şayan bir direniş örneği sergiliyorlar. Kâbe’nin Rabbine sığınıyorlar. Sabrediyorlar. Oruçla kendilerini bir tutuyorlar. Karşı tarafı endişenin ötesine taşıyıp korkuttukları şey de bu olsa gerek!
Müslümanlar, Mısır’da da bir “çelikleşme” sürecinden geçiyor. Bu süreçte bir Türkiye’den destek görüyor olmaları onların gücüne güç katıyor. Türkiye “darbetörlüğün” bir insanlık suçu olduğunu dünyaya haykırıyor…
Mısır’da Müslüman iktidarları istemeyenler, askeri darbenin uzun vadede başarı getirmeyeceğini biliyorlar. Ama her şey kader çizgisinde olduğunu görüyoruz ve bir kere oyuna getirildiler. Tahrir’de halkın bir kesimi darbeci yönetime alet edilmiştir.
Yakında Tunus’taki NAHDA hareketi için de bir operasyon var. Gâvurun diliyle konuşanlar şimdiden sevinsinler. Siyonistlerin yüksek ideallerini gerçekleştirmek isteyen emperyalist ülkelerle kendi saltanatlarını idame ettirmek isteyen işbirlikçi Arap şeyhleri ve kralları ile yan yana durmaya hazır olsunlar.
Müslüman gibi düşünenlere “vekil olarak Allah yeter” diyoruz.