VERÇENİK DAĞCILIK / RİZE (2)

Emin Ali KALCIOĞLU


 



(Çırahane'de gece)


Saatler 23.00'ü gösteriyordu.  Yarın bizim için farklı, yine bir ilki yaşayacağımız  gün olacaktı. Öğretmen Evinde yerlerimizi ayırtmıştık daha önce. Oniki gönüllümle birlikte istirahata çekildik. 


Sabah kahvaltıda buluştuk.  Tolga AKDEMİR bize ev sahipliği yaptı. Bizi yalnız bırakmayan Metin KOKAÇDİL kardeşinin böbrek yetmezliği problemi olduğunu ve tek böbreğini ona vereceğini söyledi ve bundan dolayı  Ankara'ya gitmesi gerektiğini belirterek saat 10.00'da yanımızdan ayrılmak zorunda kaldı. Ve ben bir an durdum, şaşırmıştım.  Büyük bir acı içindeyken bile bu kadar misafirperver olurdu insan!  Galiba benim ülkemin, Anadolu insanının farkı da buydu.  Anlatmaya kelimeler yetmez.


Güzel bir kahvaltıdan sonra GİRLEVİK şelalesinin yolunu tuttuk.  Şelaleye vardığımızda büyük bir hüsrana uğradık.  Buz diye bir şey yoktu, bırakın buzu yamaçlarda kar bile yoktu.  Sanki bambaşka bir yere gelmiştik.   Bu bize küresel ısınma dediğimiz sinsi düşmanın kötü sürpriziydi. 


 


(2008 de Girvelik Şelalesi)


 İçimizde büyük bir hayal kırıklığı ile birlikte zaman kaybetmeden Esence dağına doğru yol aldık.  Bizim için yeni spor dalı olan yamaç paraşütü faaliyeti için her şey hazırdı ve başlamak üzereydi. 


 


(paraşüte hazırlık)


Bir paraşüt eğitmeni olan Halil İbrahim Hocama kaç atlayışı olduğunu ve bu sporu yapmak nereden aklına geldiğini sordum. Başladı anlatmaya.  Altı bin, ya da yedi bin atlayışı olduğunu belirterek, bu spora gönül vermesini de şöyle anlattı.


“Bir yaz günü kahvehanede arkadaşlarımla otururken içeriye uzun boylu, zayıfça, sportmen yapılı bir adam girdi. "Merhaba gençler," diyerek bizi selamladı ve oturmak için müsaade istedi. Daha öce bu adamı hiç görmemiştik ama aldığımız terbiyede yaşça büyük olana saygıda kusur edilmezdi. Biz de saygıda kusur etmedik ve buyur ettik masamıza.  Başladık sohbet etmeye.  Burada günümüzün nasıl geçtiğini sordu bize misafirimiz.  Biz de vaktimizin çoğunu kahvehanede geçirdiğimiz söyledik.  “Peki, spor yapmayı düşünür müsünüz?” dedi.  Bizde ara sıra top oynadığımızı anlattık.  Katıla katıla öyle bir güldü ki o gülüşü hala hafızamda.  Biz çok şaşırmıştık.  Bize döndü, “yarın şu saatte burada hazır olun sizi almaya geleceğim” dedi ve çıktı gitti.  Arkasından büyük bir şaşkınlıkla adamın biri bizimle dalga geçiyor diye umursamadık.  Ertesi gün  aynı saatte son model bir cip ve minibüs geldi kahvehanenin önüne.  ”Gençler siz misiniz?” diye sordu bir adam.  “Evet,” dedik ama şaşkındık.  Peki ne olacaktı şimdi?  “Hadi zaman kaybetmeyelim” dedi ve bindik arabaya. Arabaya bindiğimizde  dün bizimle konuşan adam yoktu. Başka biri vardı. Dayanamayıp sordum. “Siz dün bizimle konuşan amcanın yanında mı çalışıyorsunuz?” dedim.  Döndü bana öyle bir baktı ki bir dövmediği kaldı.  "Oğlum sen nerede yaşıyorsun? Senin amca dediğin koskoca Erzincan valisi Sayın Recep YAZICIOĞLU'dur” dedi ve macera böyle başladı.  Bizi alıp eğitmeye başladılar. 


 


(Rize'de rafting)


 Rafting, kayak,  sonra da yamaç paraşütü derken her birimiz hoca oluverdik bir anda.  Artık iş güç sahibiyiz,  elimizden geldiğince gençlere öğretmeye çalışıyoruz.”


“Peki,” dedim, "aileleriniz nasıl karşıladı bu durumu


“Ilk başta çok zorluk çektik.  Annem babam Çocuklarımız havada,  dağda,  nehirde ölecek diye önce istemedi. Şimdi ise her gün değerli valimiz Recep YAZICIOĞLU'nun ruhuna dua okuyorlar.  Bu spor sayesinde evimiz, arabamız her şeyimiz  oldu.  Yazın Marmaris, Fethiye tarafında turistleri uçuruyoruz,  kışın da memleketimize geliyoruz burada da gelen turistleri uçuruyoruz,” dedi.


 


(uçuş)


 


İyice emin olduktan sonra artık uçma zamanı gelmişti.  İlk uçuşu  iki  sporcum yaptı.  Sanki uzaklardan selam getiren turna misali süzülüyorlardı gökyüzünde.  Özgürlük damarlarında akıyor kendinden emindiler.  En yüksek zirveleri selamlayıp çok başarılı bir şekilde indiler. 



İçlerinde en genç sporcumuz olan Oğuzhan VARLI anne ve babasının ve etraftaki meraklı bakışlar eşliğinde pilotumuza teslim edildi.



 (Oguzhan anne ve babasi ile)


 Bugün onun doğum günüydü.  Belki de yaşamı boyunca en güzel doğum günü kutlaması olacaktı ve nitekim de öyle oldu.  Başarılı bir şekilde bir turna gibi süzüle süzüle indi kucak dolusu özgürlükle.


 


(Oğuzhan)


 Anne  ve babasının yanına geldiğinde hiç de korkmuş gibi bir hali yoktu aksine çok eğlenceli bulmuştu uçuşu.  Hepimiz cesareti ve  başarılı inişi için yanaklarından öperek  kutladık yeni yaşını.  Sırasıyla bu uçuşlar devam etti.  Büyük bir zevk almıştık.  Sanki ruhumuzu temsil ediyordu.  Ama artık ayrılık zamanı gelmişti.  Bizde kulüp olarak yeşil şehrimizin yolunu tuttuk ama gönlümüz orada kaldı.


 


(Rize'de uçuşlara devam)



Bize bu zevki tattıran ve öğreten Erzincan Dağcılık Kulübü başkanı Yılmaz Beye Erzincan Munzur Doğa ve Ata Sporları Derneği başkanı Kadir Beye,  Halil İbrahim ve arkadaşlarına, öğretmen evi çalışanlarına,  Çırahane mekânı işletmecileri ve çalışanlarına Rize Belediyesine,  Karadeniz dalgıçlar Kulübüne, bizi yalnız bırakmayan telefonla arayan VDDK gönüllülerine teşekkür ederim.   Ben sporcuya güvenirim.


Bir dağcı,


Ayağı yerdeyken gökyüzünü hedeflemeli,


Zirveyi bulduğunda,  sadece hissetmeli,


Zirveyi zirveye bırakmalı,


Doğaya dokunurken, hayat vermeli,


Bir kaya kadar sağlam, bir menekşe kadar narin olmalı,


Dost gibi güvenilir, bir o kadarda kurnaz olmalı.


Verçenik Dağcılık Kulübü Başkanı


TDF Eğitmen Emin Ali KALCIOĞLU"

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.