Değerli Dostlar,
Bu yazımda sizlerle bir süredir bütün dünyanın savaş verdiği virus konusunun bir çoğumuz üzerinde yarattığı olumsuz duygular ve bunların davranışlarımıza yansımasıyla ilgili deneyimlediklerimden bahsetmek istiyorum. Konuya endişe ve kaygılarımızın nasıl oluşabildiğinden başlamak istiyorum.
Endişe ve kaygılarımızı zihnimizde aynı bir Holywood filminin senaryosu gibi, kendi ellerimizle yazarız. Örneğin, çocuğumuz ergenlik dönemine girmiştir ve bu dönemde kafası dağınıktır, ders notları düşmeye başlamıştır, aslında doğal bir süreç geçiriyordur ama ebeveyinin zihnimizdeki senarist hemen devreye girer ve yazmaya başlar. ‘Çocuk büyür, okumaz, ünüversiteyi yarım bırakır, meslek edinemez, iş bulamaz, kötü arkadaşlıklar, kötü alışkanlıklar’ gibi bir sürü senaryo oluşturmaya başlarız.
Ya da son günlerde yaşadığımız virus salgınından hepimizin endişe duyduğu ancak bazılarımızın yine belki de hiç gerçekleşmeyecek senaryolar ürettiği gibi. Örneğin, evde beraber yaşadığımız bireylerden bir tanesini ufak bir öksürük tuttu ya da yanımızda hapşırdı diyelim. Hemen zihnimizde ‘1-2-3 Kayıt!’ başlar. ‘Geçenlerde şirkete gitmiştim, orada bir kaç saat çalışmıştım, güvenlikle konuştum, kuryeden paket aldım, oradan markete gitmiştim. Alışveriş yaptım eve gelir gelmez ellerimi yıkamıştım ama! Ellerimi yıkamadan önce eşim poşetleri alırken belliki eli elime değdi, virüsü eve taşıdım, bir kaç gündür kuluçka evresindeydi bak şimdi belirtileri çıkmaya başladı!’ diye kendi kendimize konuşmaya başlarız, bununla da kalmaz filmin devamında, eşimizin bir kaç güne durumu daha da ağırlaşır sonra ambulans gelir, maskeli beyaz tulumlu adamlar eşimizi hastanaye götürür, test yapılır ve sonucunda virüsü kaptığı tespit edilir, karantinaya alınırız. Üstüne olmamış bir olayın üzüntüsünü çekeriz. İşte tüm bu senaryoları zihnimizde canlandırarak ve davranışlarımıza da yansıtarak hem kendimize hem çevremizdekilere dünyayı zindan edebiliriz.
Duygularımızı zihnimizde kontrol edebiliriz! Senaristi de, yönetmeni de biziz!
‘Peki bazılarımız tedbir alıp olayları gidişatına bırakırken, bazılarımız neden bu kadar panik olabiliyor?’ diyecek olursanız şöyle açıklamaya çalışayım. Yaşadığımız endişe ve kaygılarımızın sadece bir kısmı şimdi, şu ana aittir. Bu endişe ve kagıların bir kısmı ise; geçmişte yaşadığımız benzer olaylara diğer bir kısmı ise ‘aynı endişe verici durumu bir daha yaşar mıyım?’ kaygısıyla geleceğe aittir. Yine bir örnekle biraz daha açmaya çalışayım. Örneğin eşi tarafından aldatılmış bir birey, sadece aldatıldığını öğrendiği anın acısını çekmez. Daha önce de yaşadığı ya da çevresinde şahit olduğu benzeri bir durumla birlikte, gelecekte de tekrar aldatılırmıyım endişeni beraberinde hisedebilir. Bu da hem geçmişi hem anı, hem geleceği omuzlarımıza alarak, duygularımızı üç kat daha fazla hissetmemize sebep olabilir.
Neler yapabilirz?
- Hamal kelimesini biliyorsunuz. Arapça’dan dilimize ‘haml’ sözcüğünden evrilmiş, aynı dilimizdeki gibi ‘yüklenip taşımak’ anlamına gelir. Öncelikle geçmiş ve gelecek kaygılarımızı sırtımızdaki küfeden atalım. ‘An’da kalmaya çalışalım, böylece kaygılarımızın büyük bir kısmından kurtulmuş olabiliriz.
- Zihnimizi kontrol edebilmek için iç konuşmalarımızı iyi dinleyip tespit etmemiz gerekebilir. Bunun için özellikle evde kaldığımız bu dönemde meditasyon, yoga yapabilir ya da ibadet edebiliriz.
- Zihnimizde tespit ettiğimiz iç konuşmalarımız, korku ve kaygı kaynaklı ise onları ev içinde yapılabilecek çeşitli aktivitelerle durdurmaya çalışabiliriz. Ben bu süreçte yemek, temizlik
yapıyorum, kitap okuyorum, notlar tutuyorum, onine eğitim alıyorum ve fırsat bulamayıpta izleyemediğim filmleri izliyorum.
- Televizyon ve sosyal medya gibi mecralardan takip ettiğimiz virus haberleri zihnimize görüntü, ses, his olarak kayıt olabilir. Bu konu ile ilgili haber ve programları limitli, günde bir ya da iki saat izlemeye çabalayabiliriz.
- Evde kaldığımız süre içinde hala bir şeyler üretebilir, birilerine yardım eli uzatabiliriz. Bu bizim pozitif kalmamıza ve kendimizi daha iyi hissetmemize vesile olabilir.
- Doktorlar virüslere karşı bağışıklık sistemimizin güçlü olması gerektiğini bildiriyorlar. Bunun diğer bir yolu da hayata pozitif bakmaya çaba göstermekle olur. ‘Buhran zamanları insanın cevherini ortaya çıkarır. Bencil daha da bencil olur, iyi daha da iyi’ demiş Prof. Dr. Kemal Sayar.
İyi kalmaya çabalayalım!
Pozitif kalmaya çabalayalım!
Çünkü, virüsler pozitif insanları sevmezler!
Sevgiyle.