Suriye'nin mazlum ve mağdur Müslüman halkları, emperyalistlerin estirdiği "bahar rüzgârı" yalanına kanarak zalim Esed yönetiminin kucağına ve tuzağına düşürüldüler. Bahar rüzgârına koşarken "kızıl rüzgar" belasına yakalandılar.
Bu mazlum halk tam 42 yıldır Suriye'nin Yezidi Esed iktidarından çok çekmişlerdi. Fakirleştirildiler, ezildiler, toplu katliamlara maruz kaldılar. Ama yılmadılar, sabrettiler. Tunus, Mısır ve Libya halklarının haklı kıyamını görünce cesaretlendiler. Emperyalistler ve baş patronu İsrail'in daha evvelki ayaklanmaların meydana getirdiği neticeden memnun olmadığını tahmin edemediler. Çünkü oralarda başıboşluk istiyorlardı. Irak gibi bölünme ve iç savaş arzuluyorlardı. Localardaki hesapları, Kahire'de, Trablusgarp'ta ve Tunus'ta tutmadı. Yılların birikimli ve kadrolu İhvani Müslimin (Müslüman Kardeşler) teşkilatı her yerde seçimleri kazanıp iktidara gelince, Suriye Müslümanlarını Yezidi canavarların kucağına terk ettiler. Diğer ayaklanan ülkelere veto hakkını kullanmayanlar, Suriye'ye müdahale kararını kızıl rüzgârın ülkeleri Rus ve Çin canavarlarına veto ettirdiler.
Şimdi bir taşla bir kaç kuş vurma niyetindeler. Hem Suriye'deki mevcut yönetimin devamını sağlamak istiyorlar. Hem de Türkiye'mizi İran'la ve Lübnan Hizbullahı'yla savaştırmak arzusundalar. Bu sinsi Siyonist planlarının en tehlikelisi. Ama maalesef İran Şia Cumhuriyeti ve Lübnan Hizbullah Partisi bu oyuna geldiler. Ve İsrail'in ekmeğine yağ ve bal sürmeğe devam ediyorlar. Ehli Kur'an ve Ehli Sünnetin imamı Hz. Hüseyin Efendimiz'in mazlumun yanında olan onurlu kıyamına ve duruşuna ihanet ettiler. Ve hâlâ da utanmadan, sıkılmadan ve Sünnetullah gereği başlarına Allah'ın göndereceği bela ve musibetlerden korkmadan zalim Esed'i yezid iktidarını destekliyebiliyorlar.
Suriyeli mücahid kardeşlerimiz kıyam ederken Türkiye'mize çok güvenmişlerdi. Hâl^å da güvenlerini henüz yitirmediler. Ülkemizin iktidarı da samimi olarak bütün bu ülkelerdeki mazlum halkların yanında oldu. Bu imanlarının ve kardeşlik hukukunun gereğiydi. Rusya ve Çin'i arkasında zanneden İran'ın ve Suriye'nin tahriklerine büyük bir sabırla karşılık vermedi. Türkiye iktidarı Suriye meselesini başta dondurması gerekirken, müttefiklerinin, Amerika ve yandaşlarının ihanetine uğramıştır. Şimdi ok yaydan çıkmıştır. Türkiye'mizi, iktidarı ve muhalefetiyle yek vücut olarak Suriye bataklığından kurtarmamız gerekmektedir. Geçen sene Ekim ayındaki makalemizde iktidarımızı uyardığımız "Aman Türkiyem Dikkat!" başlıklı yazımızı bir kez daha okumalarını tavsiye ediyoruz.
Türkiye, Suriye sorununu aklı selim bir yolla sabırla çözmeğe mecbur ve mahkûmdur. Aksi halde tüm dünyadaki mazlumların güvenirliliğini ve abisi olma konumunu yitirecektir. Mazlum halkların yeşeren umutlarını solduracaktır. Esen "One munite" rüzgârını da kaybedecektir. Bahar rüzgarları kızıl rüzgara dönecektir! Kandil'de sıkıştırılan teröristler kendilerine yeni bir saha bulacaklardır. Ülkemizi böldürmek isteyen hainlerin umutları ve hevesleri artacaktır. Bütün bu olumsuzluklar sebebiyle ekonomideki zelzeleler kaçınılmaz olacaktır. Allah bütün bu felaketlerden ülkemizi, iktidarımızı ve tüm Müslüman kardeşlerimizi korusun.
Bütün bu ülkemiz ve Suriye ile ilgili şer planları ve senaryoları Allah'ın yardımıyla bozmak için alınması gereken acil tedbirlerle ilgili tavsiyelerimiz;
1- Başbakanımızın ve Dışişleri bakanımızın Ortadoğu danışmanlarına ilave o bölgeyi bilen, ehil, emin ve sadık yeni danışmanlar göreve getirilmelidir. Danışılmayan danışman konumundan, istişare konumuna daha ehemmiyet verilmelidir. Bölgeyi iyi bilen siyasi, sivil ve tarikatlardan oluşan kanaat önderleri, kabile ve aşiret liderleriyle acilen toplantılar yapılmalıdır.
2- Derin kış uykusunda olan Arap alemi başlarına yeni belalar gelmeden uyandırılmalı. İslam Konferansı Örgütü ile birlikte taşın altına elimizi koymalıyız.
3- Çin ve Rusya mallarına boykot süratle teşvik edilmeli ve Ortadoğu'da aldıkları dev ihaleler iptal edilerek çıkarları gereği Suriye'nin zalim iktidarını tutma ihanetlerinden vazgeçirilmelidir.
4- TRT Arab televizyonunun ülkemizin itibarını zedeleyen lüzumsuz, faydasız olan yayınları durdurulmalıdır. Şuurlu, faydalı ve ülkemizi tanıtıcı yayınlarına ağırlık vermelidir. Bu Televizyona Arapçayı iyi bilen, Ortadoğu'yu tanıyan ve Arap toplumunun içinde yaşamış ehil bir kardeşimiz mutlaka genel koordinatör olarak atanmalıdır.
5- Ülkesinden dini, namusu için hicret edip ülkemize sığınmış Suriyeli Müslüman mücahir kardeşlerimizi sınır boylarında kalkan olarak kullanma tehlikesine son verilmelidir. Ve bu muhacir kardeşlerimiz Türkiye'mizi savaşa sokmak isteyen şer güçlerin oyunlarını bozmak adına çok daha rahat edecekleri başka vilayetlerimize süratle taşınmalıdır.
6- Yaz ayının ve yörenin sıcak hava şartları gereği zor şartlar altında yaşayan muhacir kardeşlerimiz ülkemize geldiğine bin pişman olmaktan mutlaka kurtarılmalıdır. İktidar, muhalefet ve bütün Müslüman halkımız muhacirlere ensarlık görevlerini kardeşane yerine getirmeliyiz. Her bir aile bir Suriyeli muhacir aileyi kardeş edinmeliyiz ve sahip çıkmalıyız. Bu konuda yardım kuruluşları daha aktif ve daha istekli davranmalıdır.
Unutmayalım ki; Türküyle, Kürdüyle iktidarı ve muhalefetiyle millet olarak hepimiz büyük bir manevi imtihandan geçmekteyiz. Allah korusun içimizdeki beyinsizler yüzünden başımıza her an ilahi bela rüzgârları kasırgaya dönüşebilir. Ülkemizin baş belası derin güçlere bağlı Ergenekon Terör Örgütü'nün maşaları Türkçü ve Kürtçü ırkçı faşistlerin beklentilerini, ümmet şuuru ve kardeşlik ruhuyla boşa çıkarmalıyız. Her türlü bedeli ödemek pahasına Suriye'nin mazlum Müslüman halklarını yarı yolda asla bırakmamalıyız. Ve bu mazlum halkları hak ve hürriyetlerine kavuşuncaya kadar hikmet, feraset ve basıretle desteklemeye devam etmeliyiz.
Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun. Amin.