Kim, ne derse desin;
Toplumdaki genel kanaat şudur:
“Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 2 önemli olay vardır: Birincisi, İsrail’e ‘One minute’ demek, ikincisi sınır ihlâli yapan Rus uçağını düşürmek!”
Bu iki olay; “Türkiye’nin yüzakları”dır... Sadece “Türk toplumu”nda değil, “Müslüman halklar” yani “ümmet” arasında da büyük sevince yol açmıştır!..
Gerek Davos’taki “One minute”, gerek “Rus uçağının düşürülmesi” olayından sonra, sadece “Türk toplumu” ve “ümmet” de değil, aynı zamanda “mazlum halklar”ın umudu da “Türkiye” olmuştur!..
Hemen herkes görmüştür ki;
“Türkiye, hangi ülke olursa olsun; haksızlık, adaletsizlik ve tecavüzlere kafa tutan bir ülkedir!.. Bu ülkeler İsrail ve Rusya olsa da farketmez!”
Türkiye’nin, özellikle dışarıdaki imajı budur!.. Ama Türkiye; gerek “Rus uçağını düşürmek”ten, gerekse İsrail’e “One minute” demekten dolayı “pişman” olduğunu söylemeye başlarsa, işte o zaman “karizma” çizilir, “güven” duygusu yerlerde sürünür!..
Ne sevgi kalır, ne saygınlık!..
ZÜRİH’TE GİZLİ TOPLANTI!
Bu “girizgâh”ı yaptım, çünkü;
Son günlerde “İsrail’le görüşmeler”, neredeyse “imza” aşamasına gelmiş!..
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu tarafından yürütülen “gayrıresmî” görüşmelerde, iddialara göre; “özür”den geriye kalan “2 şart” konusunda İsrail, biraz yumuşamış!..
Malûm; “Terör Devleti İsrail”in, hem de “uluslararası sular”da barbarca saldırdığı Mavi Marmara gemisinde “10 Türkü katletmesi”nden sonra, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İsrail ile ilişkilerin yeniden normalleşebilmesi için “Türkiye’nin 3 şartı” olduğunu söylemiş, bunları da şu şekilde sıralamıştı:
“1- İsrail, özür dileyecek.
2- Mavi Marmara gemisinde katlettiği 10 Türk için tazminat ödeyecek.
3- Gazze’ye ablukayı kaldıracak.”
Erdoğan’ın dile getirdiği bu 3 şart, Türkiye’nin “olmazsa, olmaz”larıydı...
O halde; Mavi Marmara’nın saldırıya uğradığı 31 Mayıs 2010’dan bu yana ne değişti ki, “5 yıl sonra anlaşma” aşamasına gelindi?..
İsrail basınına göre;
Başbakan Benyamin Netanyahu’nun Özel Temsilcisi Joseph Ciechanover ve MOSSAD Başkanı Yossi Kohen ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, 16 Aralık Çarşamba günü Zürih’te, gizli bir toplantı kapsamında buluştu...
Diplomatik kaynaklar görüşmeyi doğrularken; anlaşmanın henüz imzalanmadığını, detaylar üzerinde çalışılacağını ve uzlaşma sağlandıktan sonra imzalanacağını söyledi.
Ne enteresan değil mi;
Türk ve dünya kamuoyu; “Zürih’teki gizli görüşme”yi ve elbette “uzlaşma”yı, Feridun Sinirlioğlu’nun ağzından değil, “İsrail basını”ndan öğrendi!..
ABLUKA NİYE KALKMIYOR?
İsrail basını, bu haberi vermekle “psikolojik üstünlük” de sağlamış oldu... Öyle ya; olayı “İsrail’in çıkarları doğrultusunda ve İsrail’e yontarak” aktardı...
Ve bizler, “uzlaşma”(!) maddelerini, maalesef Sinirlioğlu’nun ağzından değil, “İsrail basını”ndan öğrendik...
İsrail basınına göre; şu konularda uzlaşmaya varılmış:
• Ülkeler, büyükelçilerini yeniden görevlendirecek.
• Türkiye’nin, parlamentodan geçireceği yasayla Mavi Marmara saldırısına katılan İsrail ordusu subay ve askerlerine karşı açılan bütün davalar kapatılacak. Yeni davaların açılması da engellenecek.
• İsrail, Mavi Marmara saldırısının kurbanları için fon oluşturacak... Saldırıda ölen ya da yaralananlar için 20-23 milyon dolarlık tazminat ödeyecek.
• Gush Etzion’da 3 yerleşimci gencin kaçırılıp öldürülmesi olayının arkasında olan ve İstanbul’da ikamet eden HAMAS üyesi Salah Aruri Türkiye’den sınırdışı edilecek.
Gördüğünüz gibi;
“Uzlaşma” maddeleri arasında; “Türkiye’nin 3 şartı”ndan biri olan “Gazze’ye ablukanın kalkması” konusu yok!..
İsrail tarafı, bu konuda, her ne kadar; “Türk limanlarından kalkan gemilerin Gazze’ye yapacağı insani yardımın engellenmeyeceğini” söylese de, bu konuda “garanti” vermiyor!..
Oysa, “anlaşma maddeleri” arasına, “Gazze’ye ablukanın kalkacağı” konusu, “kesin ve net ifadeler”le konulmalıdır!..
Çünkü, İsrail’e güvenilmez!..
İsrail denilen ülke; bugüne kadar, ne zaman “Türkiye ile bir anlaşma” yapacak olsa, anında “tornistan” etmiştir!..
Ya Gazze’ye saldırmıştır, ya da Mescid-i Aksa’ya!..
Unutmayalım ki;
AK Parti, eğer yüzde 49.5 oy alıp da “tek başına iktidar” olmasaydı, yani “4 yıl daha Türkiye’yi yönetecek” olmasaydı, İsrail, kesinlikle böyle bir uzlaşmaya yanaşmazdı!..
Yine unutmayalım ki;
Ne zaman bir uzlaşma zemini doğsa, ya Gezi’yi kışkırtmışlar, ya da “17-25 Aralık darbe girişimleri”ni!..
Dolayısıyla;
Türkiye bu defa “eşeğini sağlam kazığa bağlamalı” ve İsrail’in vereceği “söz”le yetinmeyip, “yazılı taahhüt” almalıdır!..
İsrail tarafı, özellikle “Gazze’ye ablukanın kaldırılması” konusunda “yazılı taahhüt” vermiyorsa, “Sinirlioğlu’nun yürüttüğü görüşmeler”e derhal son verilmelidir!.. Görüşmeler devam edecekse de, Sinirlioğlu’na; “kamuoyundaki İslâmi hassasiyet”in iyi anlatılması gerekir!..
Uzun lâfın kısası;
“Lozan’da yaşadığımız hezimet”in bir benzerini Zürih’te yaşamayalım!..
“Lozan hezimeti” kavramı nasıl tarihe geçmişse, “Zürih hezimeti” kavramı da tarihe geçmesin!..
İRAN’IN ALGI OPERASYONU
Gazetelerden okuduğum kadarıyla;
Ankara’daki bazı “monşer kafalı bürokrat”ların, kafayı “tazminat miktarı”na taktığını görüyorum...
Mesele “para” değil!..
Mavi Marmara’daki 10 insan, para için şehit olmadı... O insanlar, “Gazze’ye abluka kalksın” diye şehit oldular!..
Haa, İsrail’in “tazminat” şartını kabul etmesi; “suçunu itiraf” etmesi anlamına gelir... Ama, “Gazze’ye abluka” uygulamak da bir “suç”tur!.. İsrail; ablukayı kaldırarak, bu suçtan da kurtulmalıdır!..
Türkiye, “İsrail ile uzlaşma”ya çalışırken; “iç kamuoyunu ve özellikle “İran”ın başını çekeceği “dış kamuoyu”nu dikkate almak zorundadır!..
İran, daha şimdiden; “Türkiye’nin, Gazze şartından vazgeçerek İsrail’e teslim olduğu” algısını yaymaya başlamıştır ki, bu durum, İslâm dünyasındaki “Türkiye imajı”na büyük darbe vurur!..
Türkiye; “devlet” ya da “hükümet” olarak; “İsrail ordusunun subay ve askerlerine karşı açılan dâvâları kapatmayı” kabul ederse, bugüne kadarki bütün “kazanım”larını kaybetmiş, gerçekten de “İsrail’e teslim” olmuş olur!..
ABLUKA KALKMADAN ASLA!
Tamam; “İsrail’le ilişkisi olmayan bir Türkiye”nin Filistin’e hiçbir katkısının olamayacağına, İsrail’le diyalog kuracak bir Türkiye’nin ise, az da olsa Filistin’e yardımı dokunabileceğine ben de inanıyorum...
Ve ayrıca;
Türkiye’deki ve dışarıdaki “köpek”leri ile dalaşmaktansa, “sahibi” ile anlaşmak daha “akılcı”dır ama, Türkiye; “cephede zafer kazanıp, masada mağlup olma” açmazından da artık kurtulmalıdır!..
Aksi halde; İran’ın ve “İran karşıtı” görünüp, İran’la aynı ağzı kullanan “Paralel İhanet Çetesi”nin; “Gazze şartından taviz veren Türkiye, İsrail ile anlaştı” yaygarasını izah edemeyiz!..
Şahsen ben; en az “özür” ve “tazminat” kadar, “Gazze’ye ablukanın kaldırılması” şartının İsrail’e kabul ettirilmesinin şart olduğuna inanıyorum...
Mesele, “Rusya doğalgazına karşılık İsrail doğalgazı” ise, o halde; gidin Sisi ile anlaşın!!!. Hiç olmazsa, Mısır’da daha fazla doğalgaz var!..
Sözün özü;
Ya “abluka”ya son,
Ya “görüşme”lere son!..
İsrail’in “Gazze’ye abluka”sı devam edecekse, “görüşme”lere devam etmenin bir anlamı yok!..
Bilmem, anlatabildim mi?..
Ya başını açarsın, ya da aldığın bursu unut!
Dün; “Sarıyer’de, 60 milyon lira değerindeki 47 dönümlük Boğaz manzaralı ormanlık arazinin, Paralel Yapı’ya yakın Mehtap Vakfı’na bağışlandığını”(!) haber verip, sormuştuk ya;
“Bu vakfın yöneticileri arasında İlhan İşbilen var mıdır?.. Arazi, gerçekten bağışlandı mı, yoksa şantajla mı alındı?”
İşte bu arazide, Mehtap Eğitim Vakfı faaliyet gösteriyor... Vakfın bünyesinde de “Evyap Koleji” var!..
Bir bayan okurumun verdiği bilgiye göre; “ilkokul”dan “lise”ye kadar eğitim veren Evyap Koleji’ne gittiğinizde, “tesettürlü bir öğrenci” göremezsiniz!.. Kız öğrenciler, “dışarıda başlarını örterler” ama, “okulda başlarını açmak zorunda”dırlar!..
Niye?.. Çünkü efendim, okulun Paralel yöneticileri, öğrencileri “burslarını kesmekle tehdit etmekte”dir!..
MEB’in böyle bir yasağı yoktur ama, okulun “Gülenist yönetici”leri; “Bu okulda solcu var, sosyalist var, ateist var!.. Başörtülü bir öğrenci abes kaçar!” derler!..
Anlayacağınız, okulda “küpe” takan vardır, “mini etek” giyen de vardır ama, “başı örtülü” yoktur!..
Bunlar mı dindar?.. Hadi ordan!
*********************************************************
Ya başını açarsın, ya da aldığın bursu unut!
Dün; “Sarıyer’de, 60 milyon lira değerindeki 47 dönümlük Boğaz manzaralı ormanlık arazinin, Paralel Yapı’ya yakın Mehtap Vakfı’na bağışlandığını”(!) haber verip, sormuştuk ya;
“Bu vakfın yöneticileri arasında İlhan İşbilen var mıdır?.. Arazi, gerçekten bağışlandı mı, yoksa şantajla mı alındı?”
İşte bu arazide, Mehtap Eğitim Vakfı faaliyet gösteriyor... Vakfın bünyesinde de “Evyap Koleji” var!..
Bir bayan okurumun verdiği bilgiye göre; “ilkokul”dan “lise”ye kadar eğitim veren Evyap Koleji’ne gittiğinizde, “tesettürlü bir öğrenci” göremezsiniz!.. Kız öğrenciler, “dışarıda başlarını örterler” ama, “okulda başlarını açmak zorunda”dırlar!..
Niye?.. Çünkü efendim, okulun Paralel yöneticileri, öğrencileri “burslarını kesmekle tehdit etmekte”dir!..
MEB’in böyle bir yasağı yoktur ama, okulun “Gülenist yönetici”leri; “Bu okulda solcu var, sosyalist var, ateist var!.. Başörtülü bir öğrenci abes kaçar!” derler!..
Anlayacağınız, okulda “küpe” takan vardır, “mini etek” giyen de vardır ama, “başı örtülü” yoktur!..
Bunlar mı dindar?.. Hadi ordan!