Yasa ya da saçmalık

Ahmet ALTAN

Aslında mümkün olmayan bir şeyin “mümkün olup olmadığını” tartışabilir mi bir toplum?

Hepimiz, yasaya göre Anayasa Mahkemesi’nin herhangi bir anayasa değişikliğini “esastan” görüşemeyeceğini ve karar veremeyeceğini, bunun mümkün olmadığını biliyoruz.

Ama hep birlikte Mahkeme’nin ne karar vereceğini konuşuyoruz.

Yasalar bu kadar açıkken niye tartışıyoruz?

Çünkü Anayasa Mahkemesi, yasa falan dinlemiyor.

Anayasayı açıkça ihlal ediyor.

“İhlal ediyorsam ben ediyorum, kim ne diyebilir” tavrını fütursuzca sürdürüyor.

Yakın zamana kadar bu “hukuksal zorbalık” karşısında çaresizdik.

Osman Can, bu çaresizliği kırdı yaptığı öneriyle.

“Anayasa Mahkemesi yasalara uymazsa, parlamento, hukuku bu mahkemeye karşı korumakla yükümlüdür, mahkemenin kararını yok sayar” dedi.

Parlamento bunu yapabilir mi yapamaz mı, cesareti buna yeter mi yetmez mi bilmiyoruz ama şimdi elimizde çok “değerli” bir ihtimal var.

Yasayı dinlemeyen bir mahkemeye karşı ne yapılabileceğini biliyoruz.

Dünyanın en geri anayasası olan 12 Eylül Anayasası’nın bile içine sığamayan bir Anayasa Mahkemesi’nin “hukuksal zorbalığına” karşı verilecek bir cevabımız bulunuyor.

“Ben anayasayı dinlemiyorum” diyen bir mahkemeye karşı “biz de seni dinlemiyoruz” diyebileceğimizi öğrendik.

Mahkeme, yasalarla ve halkla çatışmayı sürdürürse, eninde sonunda bu “cevabı” alacak halktan.

Zaten Osman Can gibi Mahkeme’nin diğer raportörleri de uyarıyor Anayasa Mahkemesi’ni.

Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak Mahkeme Raportörü’nün hazırladığı son rapor da, “halka gitmeden bu madde gerçek bir madde haline gelmez, gerçek olmadan da siz bunun hakkında karar veremezsiniz” diyor.

Anayasa değişikliği şu anda yürürlükte değil çünkü anayasaya göre ancak referandumda halk “evet” derse bu değişiklik kabul edilmiş olacak, “henüz kabul edilmemiş bir değişiklik hakkında, süreç işlerken Mahkeme karar veremez” diyor hukukçular.

Anlayacağınız, Mahkeme’nin bu “anayasa değişikliği” hakkında karar vermesini engelleyen birçok hukuksal ve yasal neden var.

Ama biz hâlâ “öyle mi olur, böyle mi olur” diye tartışmak zorunda kalıyoruz.

Mahkeme’nin hukuka uyacağından emin değiliz çünkü.

Daha önce hukuka uymamıştı.

Niye hukuku göz göre göre çiğniyor?

Basit bir nedeni var bunun.

Kendilerini bu ülkenin “efendisi” olarak görmeye alışmışlar, bu ülke için neyin iyi olduğunu sadece “yüksek yargı, ordu ve bürokrasi” biliyor, onun için “gizli iktidar” daima onların elinde olmalı, son kararı daima onlar vermeli, halk ve halkın temsilcileri bu ülkenin kaderiyle ilgili bir hamle yapamamalı.

Yıllarca da ülkeyi böyle yönetmişler, kendilerini “genel vali”, halkı da “sömürge halkı” olarak görmüşler, medyayı da yanlarına almış ve her türlü eleştiriden ve denetimden uzak yaşamışlar.

Şimdi halk sıkılmış, bu durumu değiştirmek istiyor.

Onlar da halkı zorbalıkla püskürtmeye çalışıyorlar.

Kürt savaşı ordunun yeteneklerini ve gücünü...

Türban yasası, cumhurbaşkanlığı seçimi, Ergenekon davası da “yüksek yargının” hukuk bilgisinin ve hukuka saygısının sınırlarını ortaya çıkardı.

Bu iki müessese de yetersiz.

Kendi işlerini doğru dürüst yapamıyorlar.

Akıllarını siyasete taktıklarından askerliği ve hukukçuluğu unutmuşlar.

Kendi işini bile doğru dürüst yapmayı beceremeyen iki müessese, halka “efendilik” taslıyor.

Bizim gelişebilmemiz, özgürleşebilmemiz, zenginleşebilmemiz için, bu iki müessesenin geleceğimize attığı kördüğümü çözmemiz gerekiyor.

Bu orduyla ve yüksek yargıyla ileriye doğru tek bir adım bile atamayız.

Biliyorum, her türlü değişikliğe, bu arada “anayasa değişikliğine” de karşı olan bu “gizli iktidar” kendine beklenmedik müttefikler buluyor.

“Demokrasinin ve hukukun” destekçisi olmasını beklediğimiz bazı “dostlar” bizi de, taraftarlarını da utandırarak bu “gerici güçlerle” işbirliği yapıyor.

“Davayı satan satar, kalan demokratlar bizimdir.”

Bu anayasa değişikliğiyle ilgili muhteşem sloganı bulan demokrat güçler “yetmez ama evet” diyerek bu değişiklikleri savunmaya karar verdi.

Bu ülkenin Kürt ve Tük halklarının bu dövüşte “gerici güçleri” mi yoksa değişimi mi destekleyeceğini hep birlikte göreceğiz.

Bu toplum, bu “gericileri” ve onlarla işbirliği yapan bütün güçleri yenecek.

Varlığını sürdürebilmek için başka şansı yok çünkü.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.