Değerli okuyucular, Yaygın kaygı bozukluğu, DSM-5’te belirtildiği üzere, kişinin en az altı aylık bir sürenin çoğu gününde birtakım etkinliklerde aşırı kaygı yaşaması ve bu kuruntularını denetim altına almakta zorlanmasıyla kendini gösterir. Bu kaygı ve kuruntuya huzursuzluk, gergin ya da sürekli diken üstünde olma hali, kolay yorulma, odaklanmada güçlük çekme, kolay kızma, kas gerginliği, uyku bozukluğu belirtilerinden en az üçünün eşlik etmesi beklenir.
Kenan bey, 37 yaşında erkek bir danışandı. Muhasebe alanında, tam zamanlı bir iş yerinde çalışmaktadır. Evlidir, bir kız çocuğu vardır. Kanser sebebiyle vefat etmiş olan babası zamanında bir bakkal dükkânı işletmiştir. Danışanın “kendi çocuklarına karşı ilgisiz ancak diğer kişiler için aşırı fedakâr davranan” olarak tanımladığı annesi ise hayattadır ancak danışan pek sık görüşmediklerini ifade etmiştir.
Danışan ölüm korkusu, güvenlik endişeleri, insanlara karşı güvensizlik sebebiyle yoğun kaygı hissettiğini ve çözüm arayışı içerisinde olduğunu belirtmiştir. Psikoterapiye başlamadan 6 ay önce yakınmalarından ötürü bir psikiyatriste gitmiştir. Günde bir kere bir antidepresan kullanmaktadır. İlaçların kendisini biraz rahatlattığını ifade etmiştir. Danışanın sorunlarının gelişimsel kökenlerine bakıldığında ise danışanın çocukken dededen çok fazla şiddet gördüğü, anne ve babasının kendisini dededen korumamış olduğu ve savunmasız davrandıkları dikkati çekmektedir. Anne, sakin ve pasif olması sebebiyle uyumlu teslimci modda tanımlanmaktadır. Baba dışındaki baba tarafının erkek üyeleri öfkeli çocuk modunda, kavgacı, sert bakışlı, agresif olarak şeklinde tanımlanmaktadır
Danışan çocukluğunda ve ergenlik döneminde sakin ve uyumlu davrandığında diğer aile üyeleri tarafından alay edilerek, şiddet görmemesi ve aşağılanmaması için daha güçlü olması gerektiği kendisine söylenmiştir. O dönemde sert ve kavgacı olmanın danışanın kendisini koruması için avantajlı olduğu bilgisi danışan tarafından öğrenilmiştir. Danışanın dedesi tarafından ağır şekilde cezalandırılmasının, cezalandırıcılık şemasının oluşumuna etki ettiği düşünülmektedir
Yetişkin olduğu dönemde şema teslimi ile bu şema ile başa çıkan danışanın, cezalandıran olup trafikte sürücülere kızıp arabayla onları sıkıştırması, özür diletene kadar peşlerinden gitmesi, öfkesini kontrol edememesi bu yaşam olayıyla bağlantılı görülmüştür. Danışanın çocukluğunda dayak yememek için duygularını söylememesi ve kendi tabiriyle “sus, otur” davranışı göstermesinin duyguları bastırma şemasının oluşumuna etki ettiği düşünülmektedir.
Danışanın babasının kanser hastalığı sürecine yakından şahitlik etmesi ve sonrasında babasının ölümü kendisini olumsuz etkileyen ve şemasını tetikleyen diğer süreçlerdir.
Üçüncü seansta danışan seansa gündem olarak o hafta öfke ifadesi ile ilişkili yaşadığı bir sorunu getirmiştir. Danışanın arabasının lastiği patlamış, lastikleri değiştiren adam lastikleri değiştirdikten sonra danışana eski lastik taktığını söylemiştir. Danışan neden kendisine sormadan eski lastik takıldığına aslında oldukça sinirlenmiş ancak kavga çıkmasın diye hiçbir şey söylemeden arabasını alıp gitmiştir. Öfkesini ifade etmesi gereken durumda uyumlu teslimci modda ve duygularını bastırma şemalarına teslim olarak kendini ifade etmediği gözlenmiş, bu olay boş sandalye tekniği ile uygun şekilde öfke ifadesinde bulunması üzerine çalışılmıştır. Bu çalışma sırasında danışan öfkesini lastik satan adama uygun şekilde ifade etse de diğer sandalyede lastik satan adam olduğunda danışanın cezalandırıcılık şemasına ve öfkeli çocuk yanına teslim olarak hep uyumsuz sert cevaplar verdiği fark edilmiştir. Bunun ne ile ilgili olabileceği sorulduğunda, “Ilımlı olursam yolunacak kaz olurum” bilişsel çarpıtmasından bahsetmiştir.
Danışan dördüncü seansa uyumlu teslimci modun aksine öfkeli çocuk modunda diğer uçta davranış gösterdiği bir örnek olay ile gelmiştir. Trafikte kendisini sıkıştıran bir sürücüyü takip etmiş, sıkıştırmış ve camı açıp bağırmıştır. Yine aynı hafta içinde aniden önüne çıkan bir arabayı kendisinden özür diletene kadar takip etmiştir. Bu olayların cezalandırıcılık şeması ile ilgili olduğu konuşulmuş, bunun üzerine dördüncü seansta cezalandırıcılık şemasıyla ilgili dedesinden kendi bakkal dükkanından çikolata aldığı için dayak yediği bir anısı üzerine çalışılmıştır. Danışanın dayak yediği anıyı gözünü kapatarak tekrar yaşantılaması, orada çocuk haliyle duygusunu ifade etmesi ve sonrasında şimdiki yetişkin halinin de o anıya girip ifade etmek istediklerini söyleyerek incinmiş çocuğa sahip çıkması sağlanmış, ardından şimdiki yetişkin hali ile çocuk halinin birlikte daha önce belirlenen güvenli yerlerine gitmeleri sağlanmıştır. Bu sayede geçmişte ifade edemediği öfkesi nedeniyle geçmişin duygusunun bugünkü kişilere olan öfkesinde ortaya çıktığı, bu nedenle etraftakilere bu kadar kızdığı, geçmişin bugün üzerinde sahneleniyor olduğu danışana gösterilerek, geçmişteki duyguyu orada bitirmek hedeflenmiştir.
Terapi süreci ile daha sosyal olma, an’ı yaşama, hayatındaki pozitiflere odaklanma, keyif veren bireysel etkinliklere zaman ayırma üzerine çalışılması ve karamsarlık şemasının avantajı ve dezavantajının sorgulanması danışanı hayattan daha keyif alır hale getirmiştir.
Ülkemizin koronovirüs salgınını sağlıkla atlatabilmesi ve bu musibetten kişisel olarak gerekli dersleri çıkartabilmeniz duasıyla Allah (c.c)’a emanet olunuz.