Yüksekova'ya yapılan havaalanına neden Selahaddin Eyyubi adı verildi? Neden ulusalcı, Baasçı HDP söylemine karşı İslami söylem bu kadar baskın bir şekilde öne çıkarılıyor? Neden etnik milliyetçilik dalgasına karşı ortak kimlik ve geçmiş üzerinden bir siyasi dil geliştirilmeye çalışılıyor?
“Kudüs Yahudilerindir” diyen bir siyasi kadroya karşı “Hayır, Kudüs hepimizindir, Selahaddin'indir” diyen o dil, Türkiye için, bölge için, özellikle de Kürtler için ne anlam ifade ediyor?
Türkiye; “Kabe Arabın olsun, bize Çankaya yeter” diyen bir anlayıştan “Kudüs Müslümanlarındır” anlayışına varan büyük bir siyasi değişim geçirdi. Kürtlerin öncülüğüne soyunan siyasi kadrolar ise, “Kabe Arabın olsun” söylemini daha yeni keşfediyor. Taksim-Kabe benzerliği kuruyor, “Kabe Arabın olsun bize Taksim yeter” ayarında bir bilinç düzeyi sergiliyor. Bu nasıl bir talihsizliktir.
Türkiye coğrafyayı dönüştüren tek güç
Selahaddin Kürt'tür. Ama sadece Kürt değil, Türk'tür, Arap'tır, semboldür. Coğrafyanın bileşkesidir, ortak kimliğidir. Şehir devletlerine karşı coğrafyanın bütünlüğünü, birliğini, ortak bir dava için seferber oluşunu temsil etmiştir. Kudüs, herkesin ortak davasıdır ve o da beraberindeki birleşik güçlerle bu davanın öncülerinden olmuştur.
Türkiye; coğrafyanın Birinci Dünya Savaşı sonrası ikinci büyük çözülmeyi yaşadığı bir dönemde yepyeni bir siyasi söylemin, ortak dilin öncülüğünü yapan tek ülke olarak öne çıkmıştır. Etrafımızdaki ülkeler teker teker dağılırken, çözülürken Türkiye bütün bunlara meydan okumuş, kendini dönüştürmüş, kendini yeniden tanımlayıp konumlandırmış, sadece yakın çevresindeki çözülme senaryolarına değil bu senaryoların mimarlarına da bayrak açmıştır.
O artık coğrafyanın ortak ülkesi, ortak devletidir
Türkiye, yeşerttiği yeni ve güçlü siyasi akılla, 20. yüzyılın etnik çatışmalarına da, 21. Yüzyılın mezhep kemliğine sabitlenen çatışma tezlerine de karşı durmayı becerebilmiştir. Bu söylem, bu bilinç düzeyi Kuzey Afrika'dan Hint/Pakistan coğrafyasına kadar dalga dalga büyük bir değişimi tetiklemektedir. Türkiye, bir büyük coğrafya devriminin, değişiminin besleyicisi olmuş, bu yüzden de çok ağır saldırılara maruz kalmaktadır.
Bu yönüyle Türkiye artık ortak ülkedir, ortak devlettir.
Sadece Türklerin, Kürtlerin, Çerkezlerin ve Anadolu'da barındırdığı etnik çevrelerin değil, herkesin sığınabileceği, güç alabileceği bir merkez ülkedir.
Türkiye, bu yönüyle Selahaddin Eyyübi'nin kendisidir.
Asıl şimdi aldatıyorlar
Yüksekova'ya bu ismin verilişi bir seçim yatırımı, oy avcılığı değildir. Seçimden çok daha öte bir mesajdır. Çünkü sadece Hakkari'de değil, bütün illerde, bütün ülkede semboller, ortak miras öne çıkarılmaktadır. Bir siyasal dönüşüm, bir kimlik dönüşümü, bir tarihsel kırılma yaşanmaktadır. Türkiye bu büyük dönüşüm için önce kendini dönüştürmektedir, sonra etrafını, sonra bütün coğrafyayı.
Yıllardır ortak geçmiş işte bu yüzden değersizleştirildi, küçümsendi, yargılandı. Bugünün geleceği biliniyordu. HDP siyasi kimliği bütün bu ortak değerlerle alay ederken, onların etkisini yok etmeye çalışırken aslında Türkiye'nin öncülük ettiği, bir adım sonrasında coğrafyayı etkileyecek o büyük dönüşüme karşı kurgulandığını ortaya sermektedir.
Bu dönüşümü bir seçim yatırımı olarak pazarlayıp, “devlet sizi yine kandırıyor” tezi işleyenler, o devlet anlayışının artık olmadığını pekala bilmektedir. Kürtleri aldatan devlet Cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkede yaşayan herkesi aldatmıştır, tehdit görmüştür, sindirmeye çalışmıştır. O devlet anlayışını dönüştürmeye çalışanları da aynı kategoriye sokmak, öyle göstermek belki de Kürtlere yönelik en büyük yalan operasyonudur. Asıl şimdi kandırılmaktadırlar.
Kürtler için yeni bir cephe dizayn ediliyor
Kendilerine sahip çıkanların, onlara destek verip kardeş bilenlerin, ortak sembol ve geçmiş üzerinden yeni bir inşa süreci başlatanların karşısına Kürt Baasçılığı'nı çıkaranlar, bu ilkel aklı geleceğe yönelik tek yol gösterenler, geçmişin o aldatan kadrolarıdır.
Türkiye dönüştükçe bütün güçlerini Kürtler üzerine yoğunlaştırdılar. Geçmişin darbecileri, sermaye grupları, güç odakları, Türkiye'yi inim inim inleten çevreleri bu sefer HDP üzerinden bir senaryo deniyorlar. Hepsi bu yüzden onu arkasında hizalandı, onu allayıp pulluyor, onu pazarlıyor. Kürtleri çok sevdiklerinden mi? Hayır, aslında bu ülkede sadece onlar Kürtlerden nefret ediyor ama şu talihsizliğe bakın ki, bugün HDP siyasi aklını onlar yönetiyor.
Kime karşı? Hepimize karşı. Ülkeye, millete, tarihe, geleceğe ve coğrafyaya karşı. Selahaddin Eyyubi kimliğine karşı.
Bu büyük devrimi Kürtleri kullanarak, onları yem ederek durdurmaya çalışıyorlar. Çözüm Süreci'ne karşı tereddütsüz bir şekilde çatışmayı tercih edenlerin HDP safında yer alması kimsenin aklını başına getirmiyor mu? Yüzyılın değişimine karşı bu elleri kanlı kadroların Kürtlerin önünde yürümeleri kimseyi uyandırmıyor mu?
HDP etnik kimlikten mezhep çatışmasına
Duygusal bir milliyetçilik servis ederek elli yıl, yüz yıl geride kalmış söylemler üzerinden üstelik bu toprakların kimliğine, ruhuna ters bir kimlik inşa etmeye çalışmaları aklımızı başımıza getirmiyor mu? Türkiye'de ortak kimlik için fedakarca bir mücadele yaşanırken HDP'yi bir ikame partiye dönüştüren aklın onu mezhep kimliği üzerinden yeniden formatladığını kimse anlamıyor mu?
Dikkat edin, bütün coğrafyada yaygınlaştırılan, ülkeleri mahveden mezhep kimliği üzerinden servis edilen yeni çatışma biçiminin Türkiye'deki taşıyıcısı HDP olacak. Coğrafya için keşfedilen yeni tehlike, Türkiye'ye bu kadrolar üzerinden mi servis edilecek? HDP artık etnik bir parti olmaktan çok bu yönüyle öne çıkacak.
Çözüm Süreci'ne savaş açanlar HDP ile omuz omuza görüntü verirken çözüm için risk alanlar yalnız bırakılacaksa bu çok büyük bir vefasızlık olacaktır. Vefasızlığın da ötesinde, bu kurgunun ileride ne acılara yol açacağını hep birlikte göreceğiz.
Bizler Selahaddin'in yanındayız, ya siz?
Eski Türkiye'nin oligarkları, karanlık iktidar odakları Kürt seçmeni rehin alıp, HDP'yi yeniden kurgulayıp, Türkiye'nin büyük dönüşümünün önüne, cepheye sürmeye çalışıyor. Değişimi en çok isteyenleri, ona en çok ihtiyaç duyanları tarihi bir tuzağın içine çekiyor. Oysa bu dönüşüm, hepimizin mücadelesi. Omuz omuza olamayacaksak, bu ülkeyi hep birlikte dönüştüremeyeceksek hepimiz yara alırız. Belki birkaç yılda eski Türkiye'ye döneriz. O zaman da sonsuz çatışmalara teslim olur Türkiye'den bir Irak çıkarırız.
İşte proje budur. Ama Türkiye bu dönüşümü tamamlayacak. Meydan okumaya devam edecek. Olsun yeni düşmanlar edinsin. Bu yeni İstiklal Savaşı'nı kazanmayı bilecek.
Bu mücadele Selahaddin kimliğini bilenlerin mücadelesi. Bize bu adres yetiyor. Başka adres arayanlar, Kudüs'ü Yahudilere versin, Kabe'yi Araplara versin. Onlar yüz yıl sonra gelen büyük özgürlük mücadelesinde tarihin kaybedenler tarafına not edilecek.
Evet, biz Selahaddin'in durduğu yerdeyiz. Ya siz neredesiniz?