Yeter artık, bu işin tadını kaçırdınız...

İbrahim KARAGÜL

Bu işin tadı kaçtı. Rengi değişti. Füze ihalesi olmaktan çıkıp Atlantik krizine, rejim meselesine, Türkiye'nin burnunu sürtmeye dönüştü.

 

 

 

 

NATO komutanı konuştu, İsrail çevresi konuştu, ABD'deki bütün iktidar odakları ayrı ayrı açıklamalar yaptı. Sanki Soğuk Savaş dönemindeyiz. Sanki Türkiye Transatlantik eksenden çıkıp Sovyet Bloku'na katılmış. Sanki bu ihaleyle Türkiye elden gidiyor.

 

 

Financial Times gazetesinden hemen her gün Türkiye'ye ayar veriliyor. Silah lobilerinin besleme yazarları topyekun savaş ilan ediyor. Konuyla görünürde alakası olmayan kişi ve kurumlar saf tutup Türkiye'ye verip veriştiriyor?

Türk medyası, bir silah şirketinin ihaleyi kaybetmesinin derdine düşmüş, dışarıdakilerden çok daha tehditkar bir şekilde Türkiye'yi dövüyor. 'Eyvah Türkiye elden gidiyor' korkusu pazarlıyor.

Şaşırmamak elde değil. Gazetelerimiz, televizyonlarımız, yazarlarımız, kamuoyu üzerinde etkili olan kişi ve kurumlarımız, bir silah şirketi üzerinden kendi ülkelerini cezalandırma yarışına girişti. Tehdit üzerine tehdit, şantaj üzerine şantaj..

Bu nedir Allah aşkına, bu nasıl bir saf tutmadır. Kim adına, ne amaçla, hangi değer ya da çıkarla bu tür bir ilişkiye girilir ve açıktan böyle düşmanca bur tutum benimsenir? Anlamak mümkün değil.

Sanki dört milyar dolarlık bir füze ihalesi, ticari bir sorun değil İran'ın nükleer meselesini konuşuyoruz. Orada bile böyle bir durum söz konusu olmadı. Devletten devlete tartışmalar, diplomasi manevraları, pazarlıklar yürütüldü.

Bugün kendi ülkelerine bunu yapanlar yarın ola ki Türkiye nükleer bir arayışa girerse neler yapmaz? Düşünmek bile ürkütücü. Herhalde açıktan savaş ilan eder, kelle avcılığına girişir.

Yıllardır on milyarlarca dolar silah sattılar bu ülkeye. Teknoloji transferine, ortak üretime izin vermeden. Bu ülkenin savunma gücünü kontrolleri altında tuttular. Müthiş paralar kazanırken Türkiye'de savunma endüstrisi adına ne varsa yok ettiler. Hatta, 'Bundan sonra İsrail'den alacaksınız' diye şartlar bile koştular.

Dertleri şu: Türkiye kontrolden çıkmasın, elimizin altında dursun, savunma gücünü artırmasın, bizim verdiklerimiz dışında arayışlara girmesin, bizden başka hiçbir ülke ile yakınlaşmasın, ortak üretime girmesin vs..

On yıllardır bu böyleydi. Yine öyle kalsın istiyorlar. Kendileri bize düşman diye dayattıkları bütün güçlerle ortaklık yapar, ticaret yapar, ortak istihbarat ve askeri operasyonlar yapar ama Türkiye yapmasın. Sadece yüzbinlerce asker beslesin ama silahlarını biz verelim. Türkiye'nin vergi paraları bize aksın.

Artık böyle bir Türkiye yok, olmamalı, olmayacak da. Bence daha fazlası olmalı. Bunu yapanlardan bedava verseler bile askeri teçhizat alınmamalı. Alınmasın ki Türkiye kendi altyapısını kurabilsin ve bu bağımlılıktan kurtulsun.

Kim 'endişe duyuyoruz' dese, Türkiye'de birileri seferber oluyor. Kim 'rahatsızız' dese Türkiye'de birileri ayar vermeye kalkışıyor.

Bu konuda son açıklama ABD'nin Ankara Büyükelçisi'nden geldi. Francis Ricciardone; Türkiye'nin Çin'le yaptığı füze anlaşmasından ABD'nin 'derin endişe' duyduğu söylemiş.

Bu 'derin' endişeyi anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu tür açıklamaların Türkiye kamuoyunu rahatsız ettiğinin hesabı iyi yapılmalı. Bu 'derin' endişe açıklamasından sonra bakalım füze krizi nasıl bir hal alacak, kimler bu açıklamaya göre pozisyon belirleyip atışlara başlayacak?

Kimse, ABD Büyükelçisi böyle dedi diye endişelenecek değil. Kimse, bu açıklamalar üzerine kendini sorgulayacak da değil. Kimse 'Aman ABD rahatsızmış, bu işi hemen düzeltelim' diyecek de değil.

Ancak söz konusu kampanya, bu tür açıklamalar, bir füze ihalesi olmaktan çıkıp Türkiye kamuoyunu rencide eden, rahatsız eden, öfkelendiren bir hal almaya başladı. Gerçekten de hem dışarıdan hem de içeriden yürütülen kampanya, nüfuz operasyonu rahatsızlıktan öfkeye doğru seyretmeye başladı.

Daha kötüsü de var:

Konuyla ilgili kararın gerekçeleri Başbakan tarafından net bir şekilde açıklanmışken, Türkiye'nin çıkarları detaylarıyla ortaya konmuşken, ABD ya da Çin değil kendi çıkarlarını hesaplamışken, bu yoğun tazyikten sonra geri adım atılırsa asıl o zaman büyük bir hata yapılmış olacak.

Olası geri adım ya da ihaleyi yeniden değerlendirme hem Türkiye'nin hem de hükümetin saygınlığına ciddi anlamda gölge düşürecektir.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.