Eskiler; “Ateş düştüğü yeri yakar” demişler...
Gerçekten de öyle değil midir?.. Bir “ölü”sü, bir “yaralı”sı, bir “hasta”sı olan insan için, dünyada meydana gelen herhangi bir olayın önemi var mıdır?.. Meselâ, Van depreminde “yakınlarını” kaybetmiş biri için, ABD’nin elinde “5 bin atom bombası” olmasının hiçbir kıymet-i harbiyesi var mıdır?..
Aynı şekilde, Çukurca’daki “PKK saldırısı”nda “25 evlâdını kaybeden” şehit anaları veya şehit babaları için önemli olan tek konu “terör” değil midir?..
Öyle demiş ya, atalarımız;
“Ateş düştüğü yeri yakar!”
Kimin yüreğine, nasıl bir “ateş” düşmüşse, yanan odur, kavrulan odur!..
Bu söz, BDP’liler için de geçerlidir!..
“Oy”larını aldıkları Van halkı “deprem” yaşamış, orada 600’ü aşkın insan ölmüş, sağ kalanlar da “evsiz” kalıp, “çadır”da yaşamaya mecbur olmuş, kimin umurunda?..
Onlar için önemli olan “PKK’lı teröristler”dir!.. Bu ülkenin “polis”ine veya “asker”ine kurşun sıkarken öldürülen “terörist”lerin evlerine “taziye ziyareti”ne koşarlar da, “depremzede”yi ziyaret etmek akıllarına bile gelmez!..
Çünkü, bir PKK’lı teröristin öldürülmesi, onların yüreklerini yakar!..
Eskiler öyle demiş ya;
“Ateş düştüğü yeri yakar!”
HERKESİN BAŞBAKANI OLUNCA!
Bu ülkede “siyaset” yapan, hele hele “yönetici” makamında oturan insanlar için ise, “halkı ilgilendiren” her olay “önemli”dir, halkın yüreğini yakan her olay, onların da yüreğini yakar!..
“PKK terörü” de, bir “ateş” olup yüreklerine düşer, son 3 günde “30 can”a malolan “trafik terörü” de!..
“Van depremi” de önemlidir onlar için, “işsizlik” ve “açlık” da!..
Herhalde farkındasınız;
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başta olmak üzere, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, Avrupa Birliği Başkanı Egemen Bağış’ın ve diğer bakanların gündemlerinde “terör” var, “deprem” var!..
Çünkü, ortada bir “ateş” var ve bu ülkede yaşayan herkesin yüreğini yakıyor... Başbakan da, “herkesin başbakanı” olduğu için; herkesin derdiyle dertleniyor, herkesin derdine çare bulmaya çalışıyor.
Bir yandan; “Bu ülkede kim varsa, hepsi bu ülkenin vatandaşıysa, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her fert bizim canımızdır, ciğerimizdir. Onların hakkını, hukukunu korumak bizim için bir görevdir ve bu görevi yapacağız” diyerek “depremzede”lerin yaralarını sarmaya çalışırken, bir yandan da “25 askeri şehit eden PKK ve KCK’ya yönelik operasyonların devam edeceğini” söylüyor.
Hem de;
Çok açık ve çok net bir dille;
“PKK ve KCK’ya yönelik operasyonlar durmayacak, aynı kararlılıkla devam edecek!”
Ve ekliyor:
“Son KCK operasyonları... Kimse bizden bunun da durmasını beklemesin. KCK operasyonlarını destekleyenlere uyarımı ben yine yapıyorum: KCK’yı iyi tanımanız lazım. İyi tanımıyorsanız ehillerinden iyi öğrenmeniz lazım. KCK’nın nereye vardığını bilmeden ve bu işin içerisinde kimlerin ne tür rol üstlendiğini bilmeden yaptığınız açıklamalar, ister medyada olsun, ister şurada, ister burada olsun; nerede olursa olsun teröre destektir, teröre hizmettir. Bu kadar açık konuşuyorum. Çünkü biz devletin içinde devlete paralel bir devlet anlayışına müsaade edemeyiz. Türkiye’de tek devlet vardır, o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. İkinci bir devlet olamaz.”
AB Bakanı Egemen Bağış ise, dün Brüksel’e hareketinden önce yaptığı açıklamada yine PKK’ya dikkat çekti ve dedi ki;
“Avrupa’nın en geniş uyuşturucu ve insan kaçakçılığı ağı PKK kontrolündedir.
Türkiye, bir hukuk devletidir... Bir hukuk devletinde paralel devlet olmaz!.. Hukuk devletinde, kimilerinin; ‘Biz, kendi başımıza bir devlet yapılanmasına gideceğiz’ demesi kabul edilemez!.. Bunu ABD de kabul etmez, Çin de kabul etmez!.. Elbette AB üyesi ülkeler de kabul etmez!
KCK dediğiniz; devlete paralel bir yapılanma çabasıdır... Bu, hiçbir ülkede hoşgörüyle karşılanmaz!
Avrupa’daki görüşmelerimde de bu konuyu gündeme getireceğim!”
ERDOĞAN’DAN MERKEL’E DOSYA
Egemen Bağış’ın; “PKK ve KCK’yı Brüksel’de de gündeme getireceğim” şeklindeki sözleri, bana; “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Avrupa’daki çabaları”nı hatırlattı...
Malûm; 1-4 Kasım tarihlerinde, Başbakan Erdoğan’la birlikte Almanya ve Fransa’yı içine alan bir “Avrupa turu”na çıkmıştık.
Erdoğan’ın gündeminde, özellikle “PKK terörü” vardı... Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşmesinde, onun önüne “Almanya’daki PKK örgütlenmesi”ni gösteren bir “dosya” koydu.
Sonra da, Merkel’e dedi ki;
“1993 yılında, Almanya’daki örgüt faaliyetlerini yasakladınız... 2002 yılında da, PKK; Avrupa Birliği ülkeleri tarafından terör örgütü ilân edildi... Bütün bunlara rağmen, PKK bağlantılı örgütler, Almanya’da rahatça faaliyet gösteriyorlar!”
Şöyle devam etti sözlerine;
“Alman Anayasası’nın 9. Madde’sinin 2. fıkrası ve Dernekler Yasası’nın 3. Madde’si, 1. fıkrasına göre; Almanya’da tüzel bir kişiliğin yasaklanabilmesi için, derneğin terör eylemlerine karışmış olma şartı aranmamaktadır!.
Bir derneğin yasaklanabilmesi için; Almanya dışında da olsa, halkların uyumuna aykırı şiddet yöntemli faaliyetlerin içinde olunması, bunların dolaylı olarak desteklenmesine katkıda bulunulması, derneğin amacının da bu yönde teşekkül etmesi yeterli gerekçedir.”
Erdoğan, Merkel’le yaptığı görüşme esnasında; ona, Almanya Federal İdare Mahkemesi’nin 3 Aralık 2004’te verdiği bir kararı da hatırlattı.
Zira, Federal Mahkeme’nin kararında; “bir derneğin yasaklanması” için, illâ da bir “şiddet eylemine karışmış olması” gerekmediğini, derneğin “kapatılabilmesi” için “halkların uyumlu bir şekilde yaşamasını engellemek” olan bir örgüte “maddî destek” sağlamasının da yeterli olduğuna hükmedilmiş!..
ALMANYA’DAKİ KÜRTÇÜ ÖRGÜTLER!
Erdoğan, sadece bunları hatırlatmakla kalmadı, Federal İçişleri Bakanlığı’nın 2010 yılında hazırladığı 18 sayfalık “Anayasa Koruma Raporu”ndan da pasajlar okudu...
Bu raporda, PKK’nın; “değişik isimler” altında “Avrupa’nın 28 bölgesi”nde faaliyet gösterdiği; PKK’nın ve PKK sempatizanlarının da, bu “yerel dernekler” bünyesinde organize oldukları ifade ediliyor.
İşte bu “dernek”lerden bazıları:
Komalen Ciwan (Gençlik Topluluğu).
Avrupa Kürt Kadın Hareketi.
Üniversiteler Derneği.
Kürdistan Gazeteciler Birliği.
Kürdistan Öğretmenler Birliği.
Hukukçular Birliği.
Kürdistan Yazarlar Birliği.
Kürt Aileler Birliği.
Cemaati İslâmî Kürdistan.
Demokratik Aleviler Federasyonu.
Kürdistan Aleviler Birliği.
Kürdistan Yezidiler Birliği.
ÖZGÜR POLİTİKA ZEHİR KUSUYOR!
Ve tabiî, “medya”ları da var.
Meselâ, Almanya’daki PKK’lıların en önemli bilgi kaynağı, günlük yayın yapan “Yeni Özgür Politika” gazetesidir ki, günlük tirajı “10 bin” olmasına rağmen, bu gazeteyi “otel lobileri”ndeki masaların üzerinde bulmak mümkün.
Fransa’nın Cannes şehrinde, bizim kaldığımız “3.14 Oteli”nin lobisine bile gelip, bırakmışlar!..
Gazetenin, “PKK’nın sesi” olduğunu söylemeye herhalde gerek yok!..
Öyle bir “terör bülteni” olarak çıkıyor ki; Kazan Operasyonu’nda öldürülen “64 PKK’lı”nın “kimyasal bomba”larla öldürüldüğü palavrasını bile manşete taşımış!.. Hem PKK sempatizanlarını, hem Alman siyasetçilerini bu palavralarla yönlendiriyorlar.
Açıkçası; “terörü teşvik eden, şiddeti kutsayan, Türkiye Cumhuriyeti’ne küfreden” bir yayın çizgisi takip ediyor!..
“Alman yasaları”na göre de bu gazetenin, bir an önce “kapatılması” gerekiyor!..
VAKİT’İ NİYE KAPATTILAR?!
Gelin, görün ki;
Sırf “İsrail aleyhinde” haberler veriyor, “Batılı yaşam tarzı”na aykırı yayın yapıyor diye; hem de hiçbir “mahkeme kararı” olmadan 27 Şubat 2005’te “Vakit’i yasaklayan” dönemin Alman Hükümeti, “Türkiye’ye kin kusan” Özgür Politika’ya da, aylık yayın yapan Serxwebûn, yani “Bağımsızlık” dergisine de göz yumuyor.
Tıpkı; Danimarka lisansı ile Belçika’dan yayın yapan Roj TV ile, Hollanda’dan yayın yapan Fırat News Agency ve gençlik dergisi Ciwanen Azad ile kadın dergisi Newaya Jin’e göz yumdukları gibi!..
Demek oluyor ki;
Avrupa’da “Kürtçü yayın” yapmak tehlikeli değildir ama “Vakit” gibi “İslâmî hassasiyette” bir yayın yapmak tehlikelidir!.. Bu da, “Almanya’nın çifte standardı” olsa gerek!..
ALMANYA’DAN 6 MİLYON EURO!
Haa, şunu da ekleyeyim:
Bu gazete ve televizyonların yönlendirdiği “PKK’lılar ve sempatizanları”; sadece geçen yıl, Kandil’e tam “6 milyon Euro” para göndermiş, iyi mi?..
Başbakan Tayyip Erdoğan, tüm bunları hatırlattı Alman Başbakanı Merkel’e ve sonunda dedi ki;
“Hem PKK’yı terör örgütü ilân ediyorsunuz, hem de onlara para aktarılmasına ve Türkiye aleyhinde yayınlar yapmasına göz yumuyorsunuz!.. PKK, sadece Türkiye’nin değil, sizin de başınıza belâdır!.. Terörle mücadelede samimi iseniz, Türkiye’nin çabalarına destek vermelisiniz!”
Peki, Merkel ne dedi?..
Başbakan Tayyip Erdoğan, bu görüşmeyle ilgili olarak şu bilgiyi verdi:
“PKK’yı ve sempatizanlarını yakın takibe alma konusunda talimat verdi... Ve ilgili arkadaşlarımızla daha sıkı bir işbirliği içinde olacaklarını söyledi.”
.........
En başta dedik ya;
“Ateş düştüğü yeri yakar!”
Erdoğan’ın yüreğini yakan da; bir yandan “deprem”dir, bir yandan “terör!”
Bu ateşi söndürmek için de; Kandil’de bulunan “yılanın başı”nı ezmeye, Türkiye’de bulunan “gövde”sini kesmeye Avrupa’da bulunan “kuyruğu”nu ise yakalamaya çalışıyor!..
Ona destek olmak zorundayız!..
Eğer KCK bitirilirse!
Aşağıdaki yazıda, “PKK’nın Avrupa yapılanması”ndan söz ettim... Şunu da eklemeliyim: PKK’nın Avrupa Sorumlusu, “Amed” kod adlı Sabri Ok’tur... Sabri Ok; BDP’liler ve “Apo’nun avukatları” ile sık sık görüşür; hem onlardan “bilgi” alır, hem de onlara “talimat”lar verir!..
Meselâ; dönemin DTP Genel Başkan Yardımcısı Kamuran Yüksek ile görüşmüş ve talimatını vermiştir: “Selahattin Demirtaş ile Gülten Kışanak’ın, yapılacak bazı görüşmeler için Avrupa’ya gelmeleri gerekiyor!.. Sakın mazeret bildirmesinler, mutlaka gelsinler!”
Aynı PKK’nın, türkücü İbrahim Tatlıses’e, “Avrupa’da konser yasağı” getirdiğini, bu yasağın kaldırılması yönündeki girişimlerin sonuçsuz kaldığını biliyor muydunuz?..
Aynı PKK ve KCK’nın; “İl Örgütlenme Komiteleri” adı altında “Türkiye Meclisi” kurduğunu, bu meclis(!)e üye “237 delege”nin 3-5 Kasım 2006 tarihinde İstanbul’da bir toplantı gerçekleştirdiğini ve bu örgütlenmenin İran, Irak ve Suriye’de de hayata geçirilmesinin kararlaştırıldığını biliyor muydunuz?..
Eğer biliyorsanız, şunu da bilin: KCK, asla “sivil bir örgüt” değildir!..
KCK, içine PKK’yı da alan bir “çatı örgüt”tür!..
KCK çökertilirse; PKK da çöker, BDP de!..
NOT: Bir günlük bayram izni istiyorum... Yarın yokum!..