Entelektüel teröristler kavramını ilk onlar için kullanmıştım. Türkiye'ye karşı küstahça açıklamalar, talimatlar yayınlıyor,buyruklar veriyor. Kamuoyunu zehirliyor, insanların ülkelerine inancını hedef alıyor, açıktan darbe çağrıları yapıyor, Türkiye'nin iç politikasını dizayn etmeye yelteniyor, ekonomisini denetlemeye ve dış politikasını rehin almaya girişiyorlardı.
Bazıları neocondu, bazıları doğrudan İsrail aşırı sağına mensuptu. George Bush döneminde palazlanmışlar, bütün dünyayı istilayagirişmişler, Ortadoğu'yu İsrail adına biçimlendirmeyebaşlamışlar, hemen her ülkede örtülü operasyonlara başlamışlar,İslam ve terör eşleştirmesini icat etmekle kalmamış İslam faşizmikavramını üretmişler, ülkelerini savunan ve seven her Müslümanı bu kavrama sıkıştırmışlar, istila ve talana öfke duyan herkesi terörist ya da terör örgütü mensubu saymışlardı.
Kimi doğrudan İsrail istihbaratına çalışıyordu, kimi ABD istihbaratı ve İsrail istihbaratına aynı anda çalışıyordu, kimi Avrupa ülkelerinde sistemin içine yerleşmiş İslam karşıtı cepheyi güçlendiriyordu, üniversitelerde ve toplumda Müslümanlara yönelik fişlemeoperasyonlarını yürütüyorlardı.
Azılı İslam düşmanları bunlar!
İslam'la savaş doktrininin mimarlarıydı. Türkiye'yi İslam'la barışmakla suçluyor, muhafazakar siyasileri hedef alıyor, askeri kışkırtıyor, bu siyasi kadrolara karşı terör örgütleriyle işbirliği yapıyor, iktidardan memnun olmayan sermaye çevreleriyle ortak darbe planları kurguluyorlardı. 2003 yılından bu yana defalarca darbe planladılar. Başaramadılar, olmadı.
Gezi ve 17 Aralık öncesi bu planlar tutmayınca o malum senaryolar devreye sokuldu. Şimdi dikkat ederseniz paralelcilerin İsrail aşırı sağı ve neoconlarla ortaklığını açıkça göreceksiniz. Uzun yıllardır beraber çalışıyorlardı. Erdoğan'ı, AK Parti'yi hedef alıyor, tasfiye etmeye çalışıyor, ardı ardına projeler uyguluyorlardı.
Yine mi Edelman!
Her dosyada, her kirli planda aynı adamların ismi öne çıktı. Bir zamanlar ABD'nin Ankara Büyükelçisi olan, Yeni Şafak'a bile müdahale etmeye çalışan, şahsıma yönelik operasyonlara bile girişen Eric Edelman bunlardan biridir. Türkiye'de adetasömürge valisi gibi hareket eden, siyasilere ve devlete ayar çekmeyen çalışan, Irak işgalinin en kirli dosyalarının tam merkezinde yer alan bu adam, İsrail aşırı sağına mensup ve bütün gücünüİslam'la savaşmaya ayarlamış bir kişidir. Türkiye'de nefret edilen bir adamdı ve apar topar gitmek zorunda kaldı. Morton Abramowitz'le birlikte yine bir yazı yazmış, Erdoğan'ın çekilmesi çağrıları yapmacüretini göstermişler. Aynı kişiler 2003 yılında da benzer bir harekete girişmişlerdi.
Abramowitz, Edelman ve Blaise Misztal, Erdoğan'a karşı çirkinbir kampanya başlatmış ve The Washington Post gazetesinde açıkça“Türkiye'de rejim değişikliği” çağrısı yapmışlardı.
Taksim'de bomba planı: Yoksa onlar mı yaptı?
ABD yönetimine Erdoğan'ın devrilmesi için çağrı yapan bu kişiler, onu “ABD ve Türkiye için tehdit” gösterdi. NATO Müttefiki“Türkiye'yi Erdoğan'dan kurtarma” çağrısı yaptı.
Gözlerini kan bürümüş, işgaller, iç savaşlar, kitlesel katliamlar, etnik ve mezhep çatışmalarıyla Fas'tan Güney Asya'ya uzanan coğrafyada büyük bir yıkım projesi uygulamış bir çevrenin uzantısı olan bu kişilerin tam da bugünlerde böyle bir yazı kaleme alması özellikle dikkat çekici.
2003'ten bu yana Türkiye için bir çok darbe senaryosunu besleyen, iç savaş tehditleri yapan, Taksim'de bombalar patlatmayı senaryolaştıran, Alevi-Sünni çatışmaları çıkarmak isteyen, Türkiye'nin yeniden diz çöktürülüp yönetilebilir hale getirilmesi için her türlü kirli senaryoyu uygulayan bu çevreler,AK Parti-Cemaat çatışması üzerinden uygulanan senaryonun da öncüleridir. Erdoğan'a, ağır küfürler, hakaretler ediyorlar. Neredeyse 'ortadan kaldırılması' işareti veriyorlar.
İç savaş istediler
Medya üzerinden, ABD'nin etkin yayın organları üzerindenkampanya yürütüyorlar. Yazılar yayınlıyorlar, asılsız ithamlarda bulunuyorlar, Türkiye kamuoyuna korku senaryoları aktarıyorlar.“Yüzde elli darbe olacak”, “Türkiye'de iç savaş çıkacak”, “Ak Parti'ye karşı yasal süreç işletilecek” söylemleri hep bu gazete ve bağlantılı yayınlar üzerinden servis edildi. Bunların, olağan siyasi analizler olduğunu mu sanıyorsunuz!
Eli kırbaçlı köle tacirleri gibi Türkiye'yi hizaya sokmaya çalıştılar. Bunlardan biri de Michael Rubin'dir. Azılı bir ırkçı, neocon, İsrail aşırı sağı mensubudur. Bugünlerde yeniden ortaya çıkmış, darbe çağrıları yapmakta, ABD ve NATO'ya darbe planına destek vermesi için kışkırtıcı sözler söylemektedir.
Türkiye ile savaşalım
Bunlar, Müslüman olan herkesten nefret ederler. O ve Daniel Pipesgibi istihbaratçılar bütün mücadeleleri İslam'la savaştır. Ebu Grureyb'deki o korkunç işkence ve infazlar onların öncülük ettiği düşün ve kadronun insanlık suçudur.
Türkiye'yi Ortodoks İslamcılar yönettiğini, Erdoğan'ın Türkiye'yi şeriata sürüklediğini, Türkiye'nin bir an önce düşman kategorisine alınması gerektiğini, ABD'nin Türkiye'deki bu gidişe müdahale etmesinin zorunlu olduğunu ve Türkiye'nin AB üyeliğine destek verilmemesi gerektiğini iddia eden bunlardı. Hem de 2007'de söylüyorlardı bunları.
Bu adamlar, bu Türkiye düşmanları Taksim'de bomba patlatma, bunun üzerinden iç savaş çıkarma senaryolarını bile tartıştılar.Belki de uygulamaya çalıştılar. Kürt meselesi üzerinden iç savaşa yatırım yaptılar, terör üzerinden hükümeti dize getirmek istediler.Ekonominin batacağı, Türkiye'nin bu yüzden çökeceği gibi kriz korkuları yaydılar.
O yazıları kimler finanse ediyor?
Ne ilginçtir ki, on üç yıldır ABD basınında yayınlanan bütün makale, söyleşi ve saldırganlığı Türkiye'den birileri finanse ediyordu. Onlar ideolojik Türkiye düşmanı, İslam düşmanıydı ama bu savaşın maliyetini Türkiye'den birilerini ödetiyorlardı. Bu kişiler önceden ulusalcı, merkez iktidar alanından beslenen işadamlarıydı. Bugün ise paralel çevreler aynı kişileri yeniden piyasaya sürdüler. Muhtemeldir ki, o yazıların paralarını da onlar ödüyor. Türkiye ile hesaplaşmayı onlar üzerinden yürütüyor. Ve bu yeni bir dalga olarak planlandı.
Yeni 28 Şubatçılar
Gezi başarısız olunca, 17 Aralık kesin tutacaktı. 28 Şubat kadar sofistike bir plan yapılmıştı. Ama o irade bunu boşa çıkardı. Şok oldular. Artık içeriden operasyon yapamayacaklarını anladılar. Hepsi dışarı kaçtı. Şimdi oradaki tescilli Türkiye düşmanlarını hareket geçirdiler, ülkemize karşı ortak bir saldırı yürütüyorlar. Bugün darbe çağrıları ile başlasalar da yarın açıktan terör örgütlerine çağrılar yapacaklar, onlara hedef göstermek için yine ABD medyasını kullanacaklar.
Ama geçti, o dönem kapandı. İçeride operasyon unsurları zayıfladı, eski ortakları güçten düştü. Başaramayacaklar. Kirli dosyaları yine ellerinde patlayacak. Belki en büyük hayal kırıklığınıbu sefer yaşayacaklar.
Şaka gibi. Beş para etmez adamlar bunlar
2005'te “AK Parti Michael Rubin'e neden haddini bildirmiyor”diye bir yazı yazdım. Bu adamların bütün kimliklerini, dosyalarını, taktiklerini ortaya koyan sayısız yazı yazdım. Artık onlar Türkiye'debeş paralık itibarı olmayan kişiler. Sözlerinin, tehditlerinin, şantajlarının Türkiye'de alıcısı yok.
Bir paralel çevre kalmıştı ama artık onlar da bu ülkede değil. Bir tür dış tehdit olma yolunda devam ediyorlar ve hızla bu ülke için yabancı unsur haline geliyorlar. Dolayısıyla ABD'deki ortaklıkları bu ülkede bir şeyi değiştirecek güce sahip değil.
2003'ten beri saldırırlarken Türkiye kısmen zayıftı. Oralardan gelen her rüzgara açıktı ve her söz bu ülkeyi dalgalandırabiliyordu. Ama Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor.
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD gezisine eşlik etmek için yola çıkıyoruz. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu adamların, bu paralel-İsrail aşırı sağı ortaklığının bütün kampanyası Atlas Okyanusu'nun derin sularını aşıp bu ülkeye ulaşamıyor.
Şaka gibiler… Vız gelir tırıs gider!