Yunanlılar bu kez Türkleri yaşatmak için geliyor

Geçmişte birbirinin boğazına sarılmış iki toplum temeline dayanıyordu Türk-Yunan ilişkileri. Uzun yıllar savaş ve ardından yine yıllarca süren gergin politik stratejilerin hâkim olduğu ilişkilerde, yeni bir dönem yaşandığını artık daha iyi görüyoruz.


Eskiden birbirini öldürmeye odaklanmış bir ilişki yumağından, şimdilerde birbirini yaşatmaya odaklanmaya başlamamız gerçekten ilginç bir buluşma noktamız oldu.


Hafta içerisinde T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı olarak bizlere bilgi aktaran Alparslan Korkmaz bu tür yatırımlar hakkında çok önemli ipuçlarını verdi.


Uçak koltuklarında bırakılan tanıtım bilgilerinden Türkiye'ye yatırıma gelen girişimcilerden tutun Türkiye'yi ne kadar farklı görenler olduğuna kadar çok farklı bilgileri açıkladı Alparslan Bey.


"Türkiye'nin kökü var; tarihi bir derinliği var. Suni bir devlet-ülke veya toplum değiliz. İnsan sermayemiz çok güçlü; çalışma süresi açısından işçilerimiz Dünya'nın en fazla çalışanları arasında yer alıyor. Hem çok çalışıyor hem de işten kaytarma oranımız çok düşük ki bu durum inanılmaz bir güç veriyor yabancı yatırımların ülkemize gelmesi açısından" diyordu Alparslan Korkmaz.


Türkiye'nin gücünün farkında olduklarını belirten Alparslan Korkmaz "reel yatırımlar için çalışıyor ama yatırımlara da seçici yaklaşıyoruz; çöplük yatırım istemiyoruz" görüşünü açıkça belirtmişti.


İşte o görüşlere uygun bir yatırım haberi Alparslan Korkmaz ile görüşmemizden sadece birkaç gün sonra geldi. Yunanistan merkezli görülmesine rağmen aralarında Dubai ve ABD'li yatırımcıların da olduğu Marfin yatırım şirketi sağlık yatırımında Türkiye'yi seçti.


Marfin Yatırım Grubuna bağlı Igia sağlık grubu şafak Hastaneleri ile birleşme kararı aldı. Daha birkaç yıl önce Finansbank'ın satışında "paramızı Yunanlılara emanet etmeyi" tartışan noktadan şimdi "canımızı Yunanlılara emanet etme" noktasına geldiğimizi görüyoruz.


Gerçi Marfin ve ona bağlı Igia Grubu sadece bir yatırım stratejisi olarak Türkiye'de yer alacaklar. şafak Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkanı Saim Öztürk "işbirliği alanında mali destekler de verecek olan Igia birleşmesi ile Türk doktorlarının daha kaliteli hizmet vereceğini" belirtti. şafak Hastanelerinde insan kaynakları değişim yaşamayacak ama Yunan sermayesi Türk halkının daha sağlıklı yaşaması için Türkiye'ye yatırıma devam edecek.


Burada bizim dikkatimizi çeken bir noktayı daha belirtelim: Türkiye dış yatırımlarda karşılıklılık ilkesi diye bir karar aldı. 42 ülkede faaliyet gösteren ve 52 bin çalışanı olan Marfin Yatırım Grubu ülkemizde bu yönde bir karar alırken karşılığı da göz ardı etmemiş olmalı ki Sağlık Bakanlığı da gerekli izinleri vermiştir.


Paramızı emanet ettiğimiz Finansbank satışından sonra şimdi de sağlığımızı destekliyor Yunanlılar. Acaba 10 yıl önce İzmit depreminde de aynı desteği veren o dönemin Atina Belediye Başkanı'nın şimdi sağlık bakanı olmasının önemi büyük müdür? Bence ilişkilerde kişilerin insaf kullanma alanları, büyük kırılmaları nasıl sağladığına iyi bir örnektir bu yatırım.


KÖTÜ MÜYÜZ-İYİ MİYİZ?


Dünya'nın en fazla çalışan işçisini, o işçinin ailesini korumaya komşu sermayesi de geldiğine göre bu Türkiye'de bizim göremediğimiz bir ayrıcalık mı var?


İngiliz ekonomi dergisi Realbusiness Türkiye'yi "krize dayanıklı, hızlı büyüyen ve en heyecan verici" üç pazar arasında gördüğünü okuyucularına duyuruyor. Bildiğimiz kadarı ile Yunanistan ise Avrupa'nın zayıf karınlarından biri olarak gösteriliyordu. O zaman yatırımcılar şimdiki durumdan ziyade gelecek hesabı yaparak daha sağlam gördükleri yerlere-ülkelere yatırımlarını sevk ediyorlar.


Ama bir de bizim taraftan bakınca Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) sanayi üretimi en hızlı daralan yedi ülkeden biri olarak Türkiye gerçeğini gözler önüne seriyor. Demek ki şimdi durumumuzda bir sorun var. Ve dışarıdakiler bu sorunun kısa sürede çözümünü bekliyor.


BÜTÇE ÖNLEM BEKLİYOR


şimdiki duruma ilişkin maliye ve para politikasına çok iş düşüyor. Maliye politikası açısından Ocak ayı bütçe sonuçları artık kelliğin ortaya çıktığını gösteriyor.


Geçmiş yıllarda bütçe disiplininin daha çok gelir arttırıcı önlemler ile yönetildiğini defalarca aktarmıştık. Küresek ekonomik ortamın da sağladığı hızlı büyüme ve bol para ortamında bütçemiz sağlamdı. şimdi gelir tarafında ciddi sorunlar ortaya çıkmaya başladı ve gelirler nerede ise geriliyor. Oysa bütçede gider tarafında tam tersine hızlı artış var. Bu artışı biz de savunuyoruz ama yatırımlara gitme koşulu ile.


Para politikası açısından bugün Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu'nun çok güzel açıklamasını göreceksiniz. Yakın zamanda para talebi kesileceği ve bankaların kredi vermek için müşteri arayacağını artık nerede ise herkes biliyor.


Bugün enflasyon "keşke olsa" diye sevinilecek bir ekonomik durum haline gelmişken, Merkez Bankası'nın tek görevi "enflasyonu önlemek" ise ilginç bir çıkmazdayız demektir. Sanayi üretimi çökerken, kapasite kullanımı yerlerde sürünürken ve enflasyon beklentisi bandın altında kalabilir diye düşünürken yine iş cesur para politikasına düştü demektir.