Yazının sonunda söyleyeceğim şeyi, yazının başında söyleyeyim:
Putin, bölgede “İsIâmlaşma tehlikesi var!” diyerek, “bakla”yı ağzından kaçırdı: Rusya'nın da, ABD'nin de, İngilizlerin de, İsrail'in de orta vadede hedefi, bölgede, PYD-PKK üzerinden laik, İslâm'sız bir Kürt devleti kurmak; uzun vadede ise, İran'ın önünü açarak ve bin yıllık akîdevî, fikrî ve coğrafî Ehl-i Sünnet Omurga'yı yerle bir ederek, İslâm dünyasını tam ortadan ikiye yarmak ve İslâm dünyasına bir daha belini doğrultamayacağı büyük bir darbe vurmak!
Türkiye'de derin nefes alarak ve tarih felsefesi yaparak bölgemizde yaşananları derinlemesine okuyacak çapta bir entelijansiya olmadığı için bu söylediklerimi anlayacak ve burun kıvırmayacak insan sayısının az olduğunu biliyorum.
Ama olsun, bizim gibilerin kaderi hep yel değirmenlerine karşı savaşmak oldu tarih boyunca. Bugün söylenmesi gereken söylenmezse, yarın, kendi kendimize söylenmenin, dövünmenin hiç anlamı ve faydası olmayacak zira.
KRİTİK SÜREÇTE RUSYA'YLA İLİŞKİLER
Defalarca uyarıldığı hâlde, Türk hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle F 16'larımız Rus uçağını düşürdüler.
Ruslar, ilk defa hava sahamızı ihlal etmiyorlardı. Daha önce de yaşanmıştı bu ihlaller. Ama Türkiye, kritik bir süreçte, Rusya'yla “it dalaşı''na girmek istemediği için şimdiye kadar sesini çıkarmadı. Bu son hâdise, bardağı taşırmaya yetti. Türkiye de gerekeni yapmakta gecikmedi.
Rusya'yla ilişkilerimizin bozulmaması gerekiyor elbette. Stratejik açıdan çok hayatî ilişkilerimiz var Rusya'yla. Yine hem Rusya, Türkiye'nin; hem de Türkiye, Rusya'nın ikinci büyük ticaret yaptığı ülke.
İSLÂM'A KARŞI İSLÂM SAVAŞI!
Öyle anlaşılıyor ki, Suriye, küresel şer güçlerin gövde gösterisi yaptıkları bir arena'ya dönüşmek üzere: Rusya'yla ABD, Suriye'de kozlarını paylaşıyorlar! Sorunun görünen yüzü böyle.
Ama sorunun asıl görünmeyen yüzü, daha hayatî ve daha önemli. Küresel şer güçler, maşası İran ve Arabistan gibi ülkeleri ve PYD-PKK-DAEŞ gibi örgütleri kullanarak, İslâm dünyasının kaderini belirleyecek tehlikeli bir oyun oynuyorlar: Yüzyıllık büyük oyunun adı: “İslâm'a Karşı İslâm” savaşı!
Bu büyük oyun'un şifreleri, Putin'in, Rus uçağının düşürülmesi üzerine yaptığı açıklamalarda gizli: Rus uçağı düşürüldüğünde, Rus askerî yetkililerinin ve Savunma Bakanlığı görevlilerinin yaptıkları açıklamalar, temkinliydi.
Ne zaman ki, Türkiye, NATO'ya duruma müdahale etmesi başvurusunda bulundu; ki, Türkiye'nin böyle bir manevra yapması kaçınılmazdı, işte o zaman, Putin, Türkiye'nin ne yapmak istediğini sezinlemekte gecikmedi: Türkiye, NATO'yu göreve çağırmakla, gizli ABD-Rus ittifakına çomak soktu: Bu zorunluydu ve zekice bir manevraydı.
Böylelikle Türkiye, “ne numaralar çevirdiğinizi, Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak, kuşatmak istediğinizi biliyoruz” demek istemişti. İşte o zaman, Putin, patladı ve iş, Rusya'nın Türkiye'ye nota vermesine kadar gitti!
Türkiye, gerek Erdoğan'ın, gerekse Davutoğlu'nun açıklamalarıyla, Rusya'yla gerilimi tırmandırmak istemediğini açıkça deklare etti.
Ama Putin, gerilimi yatıştırmak şöyle dursun, tırmandırmayı tercih etti: Rusya'nın orta ve uzun vadede bölgeye yönelik ana stratejisinin Batı ülkeleriyle aynı olduğunu gösteren açıklamalar yaptı. “Türkiye'de İslâmlaşma tehlikesi var!” deyiverdi birdenbire!
Rus uçağının düşürülmesi, 2. İsrail olacak, laik, İslâmsız Kürt devleti projesinin sahipleri ABD-İngiltere-İsrail'e de anladıkları dilden verilmiş yerinde bir cevaptır, tokattır! Yüzyıllık büyük oyunu bozmaktır.
Yüzyıllık büyük oyun ne, peki?
İKİNCİ İSRAİL DEVLETİ, İRAN'IN GÜÇLENDİRİLMESİ VE EHL-İ SÜNNET OMURGA'NIN ÇÖKERTİLMESİ
Osmanlı durdurulduğunda, Batılılar, “bu iş bitti, İslâm'ın yeniden tarih sahnesine çıkması nihaî olarak önlendi” diye düşünmüşlerdi. Ama kazın ayağı hiç de öyle değildi: Bu gerçeği Toynbee, -daha önce de zikrettiğim gibi- “Osmanlı durduruldu, dev uyutuldu. Dev uyanırsa, kimse duramaz karşısında” diyerek ifade etmişti.
Osmanlı durdurulmuştu ama Arap dünyası paramparça edilmesine rağmen Türkiye parçalanamamış, sadece kontrol altına alınmıştı.
20. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde, bu toplum Jakoben laik dayatmalar şeklinde tezahür eden, toplumu büsbütün İslam'dan uzaklaştırmayı hedefleyen oyunların hepsini tersine çevirmeyi, bütün prangaları kırmayı başarabileceğini gösterince, 1989'da Soğuk Savaş alelacele bitirildi, İslâm, “küresel sistemin önündeki en büyük tehdit” olarak ilan edildi.
Ve en önemlisi de “İslâm tehdidi” ile mücadele etmenin merkez üssü olarak da Türkiye'nin etrafı belirlendi! Bütün hesaplar, Türkiye'nin yeniden toparlanmasını ve ardından da İslâm dünyasını toparlamasını önlemeye yönelikti.
Bin yıldır İslâm tarihini biz yapmıştık; İslâm dünyasını akîdevî, fikrî ve siyasî temeller üzerinden biz birleştirmiş, küresel İslâm düzenini biz hayata geçirmiştik. Ve bütün bunu Ehl-i Sünnet Omurga'yı muhkem bir şekilde hayatın her alanına nüfuz edecek ölçüde güçlendirerek ve yayarak gerçekleştirmiştik.
Küresel sistem, Ehl-i Sünnet Omurga'yı yeniden hayata ve harekete geçirerek -tarihî derinliğimiz ve muazzam medeniyet tecrübemizden ötürü- İslâm dünyasının makus talihini yalnızca bizim yenebileceğimizi çok iyi biliyordu. 0 yüzden Soğuk Savaş bitirildi ve yüzyıllık büyük oyun bizim üzerimizden sahnelendi.
Bunun için de hem Türkiye'nin etrafı ateş çemberine çevrildi, hem de terör örgütleri icat edilerek Sünnî-Şiî çatışmasının temelleri atılmaya, böylelikle, İran'ın önü alabildiğine açılmaya çalışıldı.
Bütün bunları gerçekleştirebilmenin ilk büyük adımı, Irak ve Suriye'de, Batı güdümünde, Batılıların kölesi, İkinci İsrail olacak, bölgede kan kusturacak laik ve İslâm'sız bir Kürt devleti kurmaktan geçiyor. Bu noktada Rusya ve Batılılar birlikte hareket ediyorlar. Rus uçağının düşürülmesi üzerine Putin'in, “İslâmlaşma tehlikesi var” demesi, bu gerçeği fâ'ş etmeye yetiyor ama görebiliyor muyuz bütün bunları?
Ne yazık ki, hayır!