Bir arkadaşımla her zamanki gündemimiz olan popüler kültür hakkında konuşurken, arkadaşım :
“İyi ama insanlar nasıl oluyor da bu kadar düzeysiz, saçma ve cahilce şeyleri izleyip dinleyebiliyorlar?” dedi.
Kimileri bu soruya klişe bir laf olan “zevkler ve renkler tartışılmazla” cevap verebilir.
Ama aklımdan geçen çözümlemenin daha fazla gözlem içerdiğini düşünüyordum.
”İnsanlar, dediğin nitelikteki şeyleri beğeniyorlar çünkü buna zorla alıştırılıyorlar.” dedim arkadaşıma.
Bu tür bir cevap, internet kullanan, yüzlerce televizyon kanalı seçeneği olan ve sırf bunlara sahip olduğu için kendini seçim yapabilen bir canlı olarak gören biri tarafından tuhaf karşılanabilir. Çünkü ilk bakışta pek mantıklı görünmez…
Arkadaşım da Pi sayısını hatırlamaya çalışır gibi düşünceli bir halde yüzüme baktı…
Bende açıklama gereği duydum.
“Şöyle düşün” dedim.
“Bir pop müzik şarkısından kaçabilmen mümkün müdür ?
Alış veriş yaptığın mağazada, AVM’de gezerken, aracında dinlediğin radyoda, dizi filmlerde, klip yayımlayan kanallarda, yarışma programlarında, talk şovlarda, internet haberlerinde, youtube reklamlarında, dinlemek istemesen bile o müziğe maruz kalmaz mısın?
Dahası, aynı popçuyu; magazin haberlerinde, dört saatlik dedikodu programlarında, köşe yazarlarının köşelerinde, gazete röportajlarında, dergi sayfalarında, reklam afişlerinde, reklam filmlerinde, konuk oyuncu olarak basit sinema filmlerinde, ana haber kuşağında görmez misin?
“Evet, mecburen…” dedi.
“Buna, propaganda tarafından kuşatılmak da denebilir...”dedim.
“Propaganda her yerde senin karşına insan, eşya, müzik, film ya da dizi olarak ürün dediğimiz, pazarlama enstrümanı o “şey”i çıkarır. Sen artık nereye baksan onu görür, nereye kulak kabartsan onu duyar hale gelirsin. Bu durum senin bilinçaltı mekanizmalarını harekete geçirir. Kaçınılmaz olarak her yerde karşına çıkan o “şey”in önemli olduğunu düşünmeye başlarsın. ‘Bu kadar önemli olmasa aynı anda bütün medyada görünemez ve insanlar da ona iltifat etmez’ diye düşünürsün. Medyanın satın alındığını bilmiyorsundur.
Artık onun iyi bir oyuncu veya iyi bir müzisyen hatta bir mega star olduğu konusunda hiçbir şüphen kalmaz. Her yerde görüyorsun ya… Hayatının en alelade detayları bile medya organları tarafından yayımlanan o kişinin oynadığı bir dizi, senin için kesinlikle izlenmesi gereken bir yapım haline gelir.
Sürekli dinlemekten mütevellit şarkısının melodisi de diline dolanmaya başlar. Kendini farkında olmadan o saçma şarkıyı söylerken ya da ‘onu çok beğeniyorum” derken bulursun. Çünkü bilinçaltın bunu otomatik yapar hale getirilir.”
“Organize işler…” diye araya girdi arkadaşım.
“Zorla alıştırma” dedim.
“Buna zorla alıştırma diyoruz…”
“Kitle iletişim araçlarını kullanarak, sanal ve dijital duvarlarla toplumu bir kampa dönüştür ve zihinleri ele geçir, yapılan şey bu! Yeteri kadar tekrar ederek kitlenin düşünce kalıpları üzerinde istediğin değişikliği yapman kitleye istediğin seviyede ürünleri beğendirmen, dilediğin markaları satın almaya yönlendirmen mümkün.
Çünkü bu, beğendirmek değil alıştırmak.
Beğenmiyor, zorla alıştırılıyorsun. Kitle iletişim araçlarını kullananların alışmanı istediği şeylere alıştırılıyorsun. Karşına hep ortalama zekaya sahip insanlar çıkarıldığında bütün memleketin zevk ve bilgi dağarcığı hakkında korkuya kapılıp ardından bu durumu realite olarak kabul ediyorsun. Başarıyı, statüyü, güzelliği, cinselliği, sahip olmayı kutsayabiliyorsun.
Bu mekanizma elindeyse bütün toplumsal kültürü tepeden tırnağa dizayn edip ülkelerin ve toplumların kaderini belirleyebilirsin. Tıpkı Amerika gibi… Bir aktörün saç tıraşının aynısını Madagaskar’da görmenin arkasında yatan gerçek bu.
Pazartesi, salı, çarşamba… Topluma haftanın her günü sadece şiddet ve cinsellik temalı dizilerin dayatılmasının nedeni bu!
İnsanın içindeki canavara seslenen Survivor gibi yarışmaların yapılma amacı bu!
Güzelliğe, mutluluğa ve iyiliğe dair küresel ölçüler oluşturmak, ama tabii ki kendi kirli çıkarlarına göre…
Toplum bugün gerçekten çok düzeysiz, niteliksiz, saçma dizileri büyük bir keyifle izliyor çünkü uzunca bir süredir bu seviyeye düşürülmek için hazırlandı.
Yetenek Sizsiniz’ler bir hazırlık aşamasıydı.
‘Perihan Abla’dan ‘Fazilet Hanım’a gelmek biraz zaman aldı…
‘Kuruntu Ailesi’nden Ufak Tefek Cinayetler’e…
‘Neşeli Günler’den Aşk’ı Memnu’ya…
‘Recep İvedik’le başlamıştı ‘Cumali Ceber’ gibi bir dip seviyesinde durmuyor bile…
Çünkü ‘propaganda’ bir kitle biçimlendirme silahı… Devamı var yani.
Toplumu kültüründen koparıp yeteneksiz, ahlaksız ve cahil bir ünlüler topluluğuyla kuşatabilmek asıl mesele… Gerisi çocuk oyuncağı…” dedim.
Elbette arkadaşım da “Bunlar fazla alışıldık ve fazla fantastik komplo teorileri” ya da ”Michel Foucault’un büyük kapatılma teorisi de bunun gibi bir şey değil miydi?” demedi.
Beni kırmamak için söylediğim şeyleri ilk kez duyuyormuş gibi yapacak kadar nazik biri olduğu için muhabbeti iyice tatlandırdı sağ olsun.
Bilirsiniz arkadaşlar arasında böyle şeyler olur…