Arınç haklıydı... Şimdi daha da haklı!
Aynı zamanda bir asker çocuğu olan TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, AK Partinin Van seçim bürosunu ziyareti esnasında, Ergenekon Terör Örgütüne üye ve yönetici oldukları gerekçesiyle tutuklanan ve haklarında ikinci iddianame hazırlanan generaller için, İyi ki bu paşalarla savaşa girmemişiz demiş ve gerekçesini de şöyle açıklamıştı:
Bakın bugün bir davanın yeni bir iddianamesi hazırlandı ve açıklandı. Neler var neler... Konuşuldukça bu ülkede neler varmış, kimler ne yapmış, kimler kimlerle işbirliği yapmış, Türkiyenin bölünmez bütünlüğünü kimler dinamitlemiş, siyasi suikastların arkasında ne varmış, Türkiyeyi karıştıran güçler neyi hesaplamış ve AK Parti iktidarı bütün bunlara karşı nasıl dimdik ayakta kalmış bunu görüyoruz.
Bazı emekli orgenerallere ait ses kayıtları ortaya çıktı.
Aman Allahım, neler konuşmuşlar, neler söylemişler.
Allaha çok şükür ediyorum ki Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş.
Yoksa bunların savaşacak halleri yok.
Askerlikten başka her şeyi yapmışlar.
Siyasetle uğraşmışlar, darbelerle uğraşmışlar. Memlekette kendi kafalarına göre uygun buldukları işleri yapmak için maalesef yasa dışı güçlerle bile işbirliği yapmaktan çekinmemişler.
Bu çok yanlış bir şey!.. Ama eğer Türkiyede AK Parti iktidarı olmasaydı, bunlara karşı hiçbir hükümet ayakta kalamazdı. Bizi biz yapan bunlarla mücadele etme noktasıdır.
ARINÇTAN CEVABA CEVAP!
Malûm, Arınçın Vanda sarfettiği bu sözlere, Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Metin Gürak, geçen Cuma günü cevap vermiş ve Arınçın adını da anmadan şöyle demişti:
Aslında bu tip kişilerin ön yargılı, saptırıcı düşünce ve ifadeleri üzerinde fazla durulmasına gerek yok. Çünkü bu tip konuşmalar, hiçbir zaman doğruları değiştirmez. Ancak bu konuşmalarda önemli bir husus var, o da hukuk fakültesi mezunu bir kişinin yargı kararı olmadan hiçbir kimseyi suçlamaya, dolaylı olarak da bir kurumu hedef almaya hakkı ve yetkisi olmadığını hâlâ anlayamamış olmasıdır.
Yine malûm ki;
Bülent Arınç, bu taarruza karşı savunmaya geçmemiş, tam aksine, sözünün arkasında durduğunu gösterip, Metin Gürakın suçlamalarına Adana Seyhan Belediyesi Kültür Merkezinde düzenlenen bir toplantı esnasında cevap vermişti!..
Genelkurmayın açıklamasını talihsiz bir açıklama olarak nitelendiren Arınç, şu sözleri sarfetmişti:
Düşüncelerim biliniyormuş, ben hukuku bilmiyormuş ve ben orduyu yıpratıyormuşum. Sayın Paşa yanlış bir açıklama yaptı.
Bu sözler benim muhatabım olamaz.
Ben bana sorulan birçok soruya muhatap olmama rağmen cevap vermedim. Haksız suçlamayı kabul etmiyorum. Bir asker çocuğuyum.
Asla TSKyı yıpratmam.
Kimsenin emir eri değilim.
Bana kimse hukuku öğretmeye çalışmasın.
Büyük Atatürk Meclisi kurduktan sonra siyaset yapmak isteyenlere bir yol gösterdi. Siyaset yapmak isteyen üniformasını çıkarsın.
ARINÇI DOĞRULAYAN OLAYLAR!
Ne ilginç değil mi;
İnternet sitelerinde Arınç-Genelkurmay düellosu başlıklarının atıldığı gün; yani 13 Mart Cuma günü, gazetelerin haber mutfaklarına da şöyle haberler geliyordu:
¥ Şırnakın Silopi İlçesinde 1990lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına yönelik Sinan Tesislerinde yürütülen kazı çalışmalarında 1 kafatası ile 5 kemik parçası ve bir çorap bulundu. Faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak JİTEM ve korucular suçlanıyor!
¥ Ergenekon ek iddianamesine, Nokta Dergisinin kapak yaptığı, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örneke ait olduğu belirlenen günlükler de girdi.
Günlüklerde Sarıkız ve Ayışığı kod adlı iki ayrı darbe planlandığı, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkökün bu girişimlere karşı çıktığı ifade edilmişti.
Dergide yayınlanan günlükte, Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıtla, Orgeneral Şener Eruygur arasında çekişme olduğu yazıyordu.
Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Özün, darbe günlükleri iddialarıyla ilgili Oramiral Örnekin ifadesine başvuracağı öğrenildi.
ONLAR ASKER Mİ, CUNTACI MI?
Bunca faili meçhul cinayete ve darbe girişimine rağmen, özellikle kartel medyasından yazarlar, hemen her zaman yaptıkları Arınç ne derse, üzerine saldırmak misyonlarını yine icra ettiler!..
Hem de;
Arınç ne demiş, nasıl demiş, hangi maksatla demiş ve kime demiş, hiç araştırmadan!..
Arınç mı söyledi, o halde söyletmeyin, vurun!
Oysa, Arınçın hedef aldığı generaller belliydi: Bunlardan kastı; kod adları Ayışığı, Sarıkız ve Yakamoz olan darbe plânlarını hazırlayan generallerdi, daha doğrusu askerlikten başka her işe burunlarını sokan cuntacılardı!..
Yani, şunu demeye çalışıyorum:
Arınçın TSKyı hedef almadığını anlamak, bilmek ve görmek için, öyle üstün zekâlı olmaya filan, hiç gerek yok!..
IQ seviyesi 84-85 olan Bush oğlu Bush bile, bütün kıt anlayışına rağmen anlardı ki; Arınçın hedefi TSKyı yıpratmak değildir!..
Çünkü Arınç, her şeyden önce; Bir TSK mensubunun oğludur!..
Hal böyle iken;
Ne zaman asker-sivil münasebeti gündeme gelse, hemen asker safına geçen ve Haddini bildirin şu sivillerin! diye efelenen sözde demokrat aydınlarımız, bir gerginlik daha çıkarmanın dayanılmaz hazzı ile Arınça yüklendiler de yüklendiler!..
İşin doğrusu; Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürakın sözleri de, kartel medyasının gerginlik çıkarma amacına, maalesef hizmet etti!..
Metin Gürak; Arınçın TSKyı hedef aldığını iddia edip, bir anlamda darbecilere sahip çıkmak yerine; Cuntacı yapılanmalar içine girerek darbe yapmaya kalkışmak bir suçtur!.. TSK; cuntacı yapılanmalara geçmişte de karşı çıkmıştır, bugün de karşıdır!.. Kim ki darbeye teşebbüs etmiştir; TSK, onların cezasını vermiştir!.. Albay Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan olayları buna örnektir!.. deseydi, hem Türkiyenin gönlünü kazanır ve hem de medya-cunta işbirliklerine büyük bir darbe vururdu!..
Genelkurmay, maalesef bunu yapmadı...
Özür dilemek gibi bir medeni tavır da sergilemedi... Tam aksine üst perdeden, tonu yüksek bir sesle, içlerindeki cuntacılara yönelik eleştirileri susturmaya kalktılar!..
BALBAYIN GÜNLÜKLERİ VE PAŞALAR!
Ne var ki;
Aradan geçen 3 gün, Arınçın ne kadar haklı olduğunu bir defa daha gösterdi!..
Çünkü Arınç, o sözleri, açıklanan İkinci Ergenekon İddianamesi üzerine söylemişti... Oysa, 16 Mart günü internet sitelerine düşen ve Özden Örnekin Günlüklerinden farkı olmayan Mustafa Balbayın Günlüklerinde, ne ararsan vardı;
İhanet!.. Kumpas!.. Entrika!..
Ergenekon Terör Örgütüne yönelik operasyonda gözaltına alınıp tutuklanan Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Mustafa Balbayın, Nisan 2004 ve daha öncesine dayanan günlük notlarında; en çok adı geçen isim, Emekli Org. Şener Eruygurdu!..
Dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, gazetecilere iktidarın nasıl devrilmesi gerektiğini anlatıyor ve gazete yönetimlerinin 28 Şubatta olduğu gibi topyekun bir saldırı politikası izlemesi gerektiğini söylüyor. Eruygur bunları anlatırken, gazeteciler, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkökten yakınıyor.
Söyleyin Allah aşkına;
Gazetecileri yönlendirmek, onlara talimatlar vermek ve hatta Genç subaylar rahatsız başlıkları attırmak bir komutanın görevi midir?..
Bu komutan, niye kendi işine bakmaz da, postal kafalı gazetecilerle birlik olup, darbe zemini oluşturmaya çalışır?..
Söyleyin, Arınç haksız mıymış?..
Dahası da var!.. Bu ülkede bir dönem Genelkurmay Başkanlığı yapmış emekli Org. Yaşar Büyükanıtın şu sözlerine ne dersiniz;
Medya desteği olmadan hiçbir şey olmaz. Bakın, medyada Cumhuriyetten başka gazete yok...
Aydın Doğana söyledim;
Her gün Milliyette birinci sayfaya bir türbanlı fotoğrafı koymaya mecbur musunuz? dedim. Ertesi gün sayfaya Hülya Avşarın poposunu koydular.
Söyleyin Allah aşkına; bu adamlar asker mi, yoksa piyasaya yeni bir kaset çıkarıp da, medyadan promosyon desteği sağlamaya çalışan birer şarkıcı, türkücü, popçu mu?!?..
Sen, medya desteğini ne yapacaksın arkadaş?.. Sen, bir askersin!.. İşini yapsana!..
Ama görüyorsunuz işte;
Milliyetin birinci sayfasına konulan türbanlı fotoğraftan bile rahatsızlar!.. Merak ediyorum, Hülya Avşarın poposu konulunca acaba ne dediler?..
Herhalde laiklik kurtuldu diye sevinmişlerdir!..
Söyleyecek laf çok... AK Partiye geçmek isteyen bir siyasiye yapılan tehditler, askeri lojmanlarda kimlerin hangi partiye oy verdiğinin anlaşılması üzerine duyulan rahatsızlıklar!..
Yığınla örnek var ki; bunların askerlikle, sınırları korumakla, huzur ve güveni sağlamakla uzaktan-yakından ilgisi yok!..
Bütün işleri güçleri; darbe yapmak ve Türkiyenin yönetimini ele geçirmek üzerine!..
Arınç, işte bu cuntacı tavırları eleştirmişti!..
Son derece de haklıydı!.. Mustafa Balbayın Günlüklerinden sonra ise, çok daha haklıdır!..
Öyle ya; herkes kendi işine baksın!..
==========
Kimyaları bozuk!
Gören göz, işiten kulak için, herhalde kılavuza gerek yok... Ben görüyorum ki; Bay Deniz Baykal da, Sayın Devlet Bahçeli de; kimyaları bozuk olarak çıkıyorlar seçim meydanlarına!.. Ve ben, yine görüyorum ki; Tayyip Erdoğan aksiyoner, Baykal ve Bahçeli ise reaksiyoner durumdadır!.. Tayyip Erdoğan ortaya bir söz atmakta, diğerleri ona cevap yetiştirmek için çırpınmaktadır!..
Gelin görün ki; şaşkınlıklarından olsa gerek, ağızlarından çıkanı kulakları duymamaktadır!..
Söyleyin Allah aşkına; Bay Deniz Baykalın, Tayyip Bey için söylediği ama her yere çekilebilecek şu sözü, akıllı adam işi midir;
Başbakan; Baykal ile yatağa giriyor, Baykal ile uyanıyor!
Ya, Devlet Bahçeliye ne demeli;
Erdoğan, 2002 seçiminden 116 gün sonra milletvekili seçildi... İktidar olursam, o günleri özel olarak inceletip hesap sormazsam namerdim!
Dedim ya, bunların kimyaları çok bozuk... Ağızlarından çıkan sözün de, o sözün nereye çekileceğinin de farkında değiller!..