Balbayın tanıklığı ve sanıklığı
Şu ana kadar gerek internet ortamında gerekse gazetelerde oldukça önemli bir kısmı okunmuş olmalıdır. Günlükler, tabii olarak ve derhal Ergenekon davasına eklemlendiği için, bu alanda iki önemli etkenliği söz konusu. olabilir: -Balbay'ın bizzat kendisi açısından. -Günlüklerde adı geçen askeri zevat açısından.
Günlükler, ister istemez, Emekli Oramiral Özden Örnek'in günlükleri ile bağlantılanıyor ve "darbe girişimleri"ni kanıtlama hüviyetiyle öne çıkıyor.
Burada da hemen, "Balbay'ın bu girişimlerdeki rolü ne - Askeri zevatın rolü ne?" sorularının cevabı aranıyor. Balbay cenahı şu anda, işi "gazetecilik" çerçevesine oturtmaya, günlüklerin, bunun için tutulmuş notlar halinde algılanmasını sağlamaya çalışıyor.
Cumhuriyet'te, böyle bir yazı dizisinin anonsları yapılmaya başlandı bile. Cumhuriyet adına medyaya konuşan Hikmet Çetinkaya da, "Balbay aslında bir yazı dizisine hazırlanıyordu, tutuklandı" diyerek bu iddiayı destekliyor. Ancak, günlükleri okuyan ve okuduğunu anlayan herkes, oradaki gazeteci - asker ilişkisinin, gazetecilikten çok öte bir mahiyet kazandığını anlamakta gecikmez.
Orada, içlerinde Balbay'ın da bulunduğu bir grup gazeteci, darbe hesapları açısından "durum değerlendirmesi" yapıyor, astların - üstlerin, "Bir numara" nın, bilmem kaç numaranın liyakatini sorguluyor, "Bir numara", yani Genelkurmay Başkanı için "O orada duracak mı?" soruları soruluyor, yani bir anlamda "onun kellesi" isteniyor vs... "12 Mart'taki gibi altta kalmayalım" kaygıları seslendiriiyor.
Bu arada askerler, medya patronlarının, genel yayın yönetmenlerinin üzerine salınmak isteniyor. "Biz elde biriz, asıl onlara etki etmek lazım" üslubunda tavırlar bunlar. "Hiç olmazsa bir duruş sergileyin, bize not gönderin, notlar azaldı..." türünden yol göstermeler sergileniyor...
Buradaki rol, en azından ucu kışkırtıcılığa kadar uzanan bir rol. Buradaki rol, en azından ETÖ'ye tali iştirak rolü... Düşünüyorsunuz ki, bu ilişkiler sonunda bir darbe gerçekleşmiş olsa, gazeteci ile darbeci zevat arasında al takke - ver külah tarzında bir durum gerçekleşecek.
Balbay'ın günlükleri, diyelim ki, kendisi açısından "darbecilik" değil, "gazetecilik" boyutunda algılandı, peki, "Gazetecilik" boyutunda ele aldığımızda bu defa da bir "İhbarcılık" haline gelmiyor mu?
Besbelli ki, bu günlükler, TSK bünyesinde, Genelkurmay Başkanı'nı da alıp sürükleyecek bir darbe hareketinin oluşumunu anlatıyor. Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Hurşit Tolon, Levent Ersöz, Erdal Şenel vs'nin merkezinde yer aldığı, İlhan Selçuk'un örgütlenme krokisini çizdiği, 27 Mayıs türü ve gerekirse kanlı, gelince 15 yıl gitmemeyi hedefleyen, yerel yönetimler, medya, üniversite camiasını kullanmak dahil her yeri kontrol altına alma amacında, bir askeri müdahale...
Balbay'ın da bulunduğu ortamlarda bunlar konuşuluyor, konuşuluyor, konuşuluyor... Şayet Ergenekon savcılığı açısından bakılsa, Balbay, en azından "tanık" olacak ve günlüklere yansıyan darbe girişimlerini anlatacak. "Bana Şener Eruygur şunları söyledi... "İlhan Abi şöyle bir plan önerdi. "Emin Çölaşan dedi ki... "ADD kilit önem taşıyor. 100 bin üyesi var, 500 küsur şube mevcut.
"Bu iş 28 Şubat'ta bitirilecekti, dediler, ama İsmail Hakkı Karadayı uyutmuş..." Böyle tanıklıklar... Nasıl, bu rol iyi mi Balbay için? 12 Mart'ta Mahir Kaynak rolüne benziyor mu?
Neresinden baksanız problemli bir durum Mustafa Balbay'ınki... Gazetecilikle darbeciliğin hassas sınırlarında dolaşan bir rol bu. Onun için, bilgisayardaki bilgiler, yazı dizisi yapılacakken, bizzat Balbay tarafından silinmiş ve emniyetin - ya da savcılığın teknolojik becerisi sayesinde kurtarılıp dosyaya girmiş.
İşin ilginç tarafı, bu günlükler varıp, Özden Örnek'in günlükleri ile aşağı - yukarı üst üste oturuyor. İşin bir ilginç tarafı daha, anlaşılıyor ki bu konu hakkında, "gerekirse tasfiyesi" öngörülen, ya da "yüzde 99'un arasında ölüsü bile olsa yürütülecek olan", ama bu arada "karşı hamlesinden korkulan" zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de "tanıklık" yapabileceğini söylüyor. (Milliyet, 18 Mart 2009, Fikret Bila'ya açıklama.) Ya Özkök'ün mahkemede anlatacağı şeyler de, "Bunların nefes alışlarından haberim vardı" gibi bir çıkışla, bu darbe girişimlerini doğrularsa...
Balbay'ın günlükleri, Eruygur ve ekibinin bir ara öylesine pervasız hareket ettiğini anlatıyor ki, bunların Genelkurmay Karargahı tarafından görülmemesi, bilinmemesi mümkün değil.
Elhasıl Ergenekon davası, bir ayağında, taa Yön ve Devrim hareketinden bu yana, gazeteci- darbeci denklemi biçiminde ortaya çıkan ve sivil - asker - aydın işbirliği ile Baasçı bir sosyalist darbe arayan yönelişin, son sıçramasında, yargıya yakalanması niteliğine bürünmüş olacak...