Kâhinleri şaşırtan Türkiye mucizesi
Kâhinlik ile mucizeyi aynı kefede birleştiren bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Daha bir ay önce Türkiye için çok karamsar senaryoları çizen dışarıdaki kâhinler, bugün senaryo değişikliklerine gidiyorlar.
Darısı içerdeki kâhinlerin başına!
Sadece kâhinler değil ki değişmek zorunda olanlar. Türk bankacılık sektörünün davranış değişikliğine de gitme zamanı çoktan geldi geçiyor. Bir adım önünü doğru teşhis edemeyenler bilmeliler ki yarın bu ekonomi arenasında bulunamayabilirler.
Birkaç rakamla ne demek istediğimi kısaca ifade etmeye çalışayım: Bir önceki yılın son üç ayı Türkiye ekonomisi açısından tam bir felaket dönemiydi. Bankalarımız da krize karşı ne yapacaklarını bilemediklerinden sağlamcılığı tercih ettiler. Nasıl yapmasınlar ki; o günlerde ünlü ekonomi kâhinleri Türkiye'yi de büyük kriz sepetinin içinde çürükler arasına yerleştirmişlerdi.
2008 Eylül sonunda bankalardaki toplam TL mevduatı 259 milyar lira düzeyindeyken Ocak 2009 sonunda 280 milyar TL'ye yükseldi. Oysa kredi stoku ise aynı dönemde 273 milyar lira seviyesinden 259 milyar TL'ye gerilemiştir. Bu dönemde kredi stoku 14 milyar lira azalırken TL mevduatı 21 milyar lira artış yaşadı. Yani bankalar kasalarında ek olarak 35 milyar lira sağlam pozisyon aldılar. Bu 35 milyar liranın da 11 milyar lirasını yine hazine kâğıtlarına yatırırken 24 milyar lira kasalarda bekletilmeye başlandı.
"Bankalar verdikleri krediden değil vermedikleri krediden (likiditeden) batarlar" görüşündeki eski bankacının sözü geliyor yeniden aklıma. Krize karşı kasalarında para biriktiren bankalar artık karar vermek zorundalar. Ya kredi musluklarını açarak şimdiden yüksek faizden para satacaklar; ya da yarın çok daha düşük faizden para satmak için reel sektörün kapısında yatacaklar.
Kâhinler dahi Türkiye ekonomisine ilişkin görüşlerini revize ediyorlar. Ama reyting şirketlerinden henüz ciddi bir ses yok. Türkiye'nin farklılığı henüz net olarak ortaya konulabilmiş değil ama yavaş da olsa görülmeye başlandı. Ama yeniden belirtelim ki Türkiye'nin farklılığına yol açan gelişmeler de görülmeyen değerlerden gelmektedir. Biz not olarak verelim: Türkiye'yi sadece görülen makro değerlerin dışında da değerlendirmek gerekir.
Şimdi birde küresel ekonomiye ilişkin gelişmelere not düşelim. Küresel krizin ilk yansıması olan finansal fiyatlar (ki ağırlıklı olarak borsalar) son üç aydır adeta tabanda yatay seyrediyor. Reel sektörden gelen en kötü haberler bile artık finansal piyasalarda etki göstermiyor.
Şu anda finansal fiyatlar ile reel sektör verileri arasında bir uyumsuzluk yaşandığını net olarak görebiliyoruz. Tıpkı 2008 yılının ilk yarısında borsalar çökerken reel ekonomiler canlılığını sürdürdükleri gibi.
Bu gelişmeler eşliğinde yeniden küresel ekonomilere ilişkin beklentimi ifade edeyim. Artık finansal fiyatlarda ciddi bir artış eğilimine girebileceğimizi söyleyebiliriz. Henüz net olmasa dahi bu yöndeki gelişmelerin daha ağır basmaya başladığını düşünüyorum.
Yalancı bahara hazır olalım;
çünkü sonrası KARA KIŞ