Zaman makinasıyla, faili meçhullere yolculuk!
En son, Cem Yılmazın AROG filmindeydi galiba... Arif rolündeki Cem Yılmaz, Komutan Logar tarafından zorla zaman makinasına bindiriliyor ve 1 milyon yıl öncesine gönderiliyordu... Cem Yılmaz, Arif rolüyle 1 milyon yıl öncesindeki insanlar, maymunlar ve dinozorlar arasında ilginç bir macera yaşıyordu... Filmi seyredenler anlıyordu ki; değişen/dönüşen/evrimleşen bir şey yok!.. İnsan, o zaman da insandır!.. Maymun, o zaman da maymundur!..
Hani, diyorum ki; bir zaman makinası olsa, şöyle bir geçmişe yolculuk yapılsa, Ergenekon Terör Örgütünün ne haltlar karıştırdığı, hangi faili meçhul cinayetleri işlediği veya birilerine işlettirdiği ortaya çıkar mıydı acaba?..
Diyeceksiniz ki;
Zaman makinasına hiç ihtiyaç yok, zaten her şey çok yakın zaman dilimi içinde yaşandı!..
1993ÜN FAİLİ MEÇHULLERİ!
Siz de haklısınız...
¥ Meselâ Uğur Mumcu...
Biliyorsunuz, 24 Ocak 1993te otomobiline konulan bomba ile öldürülmüştü...
¥ Meselâ, emekli binbaşı Cem Ersever...
Malûm, o da 25 Ekim 1993te faili meçhul bir cinayet sonucu öldürülmüştü!..
¥ Meselâ, Eşref Bitlis... Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis de, kendisini Ankaradan Diyarbakıra götüren askeri uçağın, buzlanması(!) sonucu infilak etmesiyle 17 Şubat 1993 tarihinde ölmüştü!..
¥ Meselâ Madımak ve meselâ Başbağlar olayları... Bunlar da 2 Temmuz 1993 ve 5 Temmuz 1993te meydana gelmişti... Malûm; Madımak olaylarını tezgâhlayanlar, Madımaka misilleme olarak Başbağlar vahşetini gerçekleştirmişlerdi!..
Bu kadarla sınırlı değil elbet...
¥ 1993ün en kuşkulu ölümlerinden biri de kuşkusuz merhum Turgut Özalın ölümüdür...
Merhum Özalın kalp krizinden mi, yoksa başka bir sebepten mi öldüğü, ya da öldürüldüğü hâlâ bir muamma ve hâlâ tartışılıyor!..
FAİLİ MEÇHUL RAPORU SÜMENALTI
Bu muammaları çözmek veya faili meçhulleri aydınlatmak için, aslında zaman makinasına binip, olay anına gitmeye gerek yok!..
Çünkü, bu esrarengiz siyasi cinayetlerden sonra TBMM bünyesinde kurulan Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu, bu işi pekalâ aydınlığa kavuşturabilirdi!..
Ama, olmadı işte!..
Komisyonun iki yıl süren araştırma sonunda hazırladığı 200 sayfalık rapora 10 bin belge eklendi.
Ancak bu rapor ve belgeler Genel Kurula bile indirilmeden Meclis arşivine kaldırıldı.
Oysa, o raporda neler vardı, neler...
Raporda 1975-1994 yılları arasında işlenen faili meçhul cinayet sayısının 908, aynı süreçte yakalanan fail sayısının ise 218 olduğu belirtiliyordu...
1982-1985 yıllarında faili meçhul cinayet işlenmediği belirtilen raporda yer alan çizelgede 1979da 81, 1980de 98, 1991de de 24 faili meçhul cinayet işlendiği bildiriliyordu...
Sıralamada 316 cinayet ile 1992,
314 cinayet ile 1993 yılları başı çekiyordu!..
Sizin anlayacağınız;
O yıllarda işlenen 908 faili meçhul cinayetin üzerine gidilemedi, sümenaltı edildi!..
Raporu; kim ve nasıl sümenaltı etti?..
Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonunun başkanlığını üstlenen DYP Milletvekili Sadık Avundukluoğlu, o günleri anlatırken; Ankara DGM Savcılığından, Ankarada işlenen siyasi cinayetlerle ilgili dosyaları defalarca istememize rağmen, hiçbiri gönderilmedi diyor ve raporun nasıl rafa kaldırıldığını şöyle dile getiriyordu:
12 kişilik komisyonun benimle birlikte 6 üyesi DYPli idi. DYPli üyelerin 5 tanesi devletin aleyhine olduğu gerekçesiyle muhalefet şerhi koydu. Genel Başkan Tansu Çillerden raporumu vermek için üç defa randevu istedim. Bir defa kendisini ziyaret eden heyetlerle birlikte beni kabul etti. Üyeleri özveri ile çalışırken diğer partiler de raporu gündeme aldırmak için gayret göstermedi.
O günden bu yana bir şey değişmedi.
Örgütler aynı, destekçileri aynı. Rapor Genel Kurulda görüşülemeden kadük oldu. Solundan sağına her kesimin takdirini kazanan bir rapor hazırladım. Ancak Meclis, kendi kurdurduğu komisyonun raporunu gündemine alamadı. Devlet, alınması gereken önlemlere duyarsız kalıyor.
Raporla ilgili son bir not:
Birçok faili meçhul cinayetle ilgili bilgi ve belgelere ulaşan Komisyonun raportörü Yargıç Akman Akyürek, raporu hazırlamasından kısa bir süre sonra, tam da yakın arkadaşı Tuncay Özkan ile buluşacak iken şüpheli bir trafik kazasında öldü, iyi mi?!?..
HEP MÜSLÜMANLARA İFTİRA ATILDI!
Bunları niye yazıyorum?.. Bunları yazıyorum, çünkü; hiç kimsenin elinde Komutan Logarın zaman makinası yok!.. Olsa bile, hiç kimseden fotoğrafın tamamını görmesi beklenemez!..
Bunları yazıyorum ki; fotoğrafın tamamını görün ve bu cinayetleri kimlerin işlediğini veya kimlere işlettirildiğini anlayın!..
Malûm, ne kadar faili meçhul varsa, bunların hemen hepsi Müslümanların üzerine yıkılmaya çalışılmıştı!..
Uğur Mumcudan tutun, Bahriye Üçoka!..
Madımaktan tutun Ahmet Taner Kışlalıya ve Danıştay cinayetine varıncaya kadar!..
Teori üzerine teori, senaryo üzerine senaryo uydurmuşlar, bu cinayetlerin hemen hepsini Müslümanlara işlettirmişlerdi!!!.
Ama, görüyorsunuz işte;
Kim, ne kadar örtbas etmeye çalışırsa çalışsın, gerçekler birer birer ortaya çıkıyor!..
Gerçekler ortaya çıktıkça da; sadece tetikçiler değil, yavaş yavaş azmettiriciler de günyüzüne çıkıyor!..
Alın size Yener Yermez,
Alın size Alparslan Arslan!..
Biri Üzeyir Garih Cinayetinin tetikçisiydi, diğeri de Danıştay Cinayetinin!..
Ama, yavaş yavaş ortaya çıkıyor ki;
Onların arkasında da birileri var!..
Yener Yermezin, İstanbula getirilerek birkaç gün süreyle ifadesinin alınması; Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili soruşturmanın Garih Cinayetine kadar uzanabileceğinin sinyallerini veriyor!..
Belki, daha gerilere de!..
ALPARSLAN ARSLANIN ARKASINDA KİM VAR?
Alparslan Arslanın tetikçi olarak yargılanıp hüküm giydiği Danıştay Cinayetiyle ilgili son gelişmeyi biliyorsunuz.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozulan ve laikçiler tarafından 'Vakit hedef gösterdi' denilerek Vakit'e ve Vakit'in şahsında tüm mütedeyyin insanlara karşı bir saldırı aracı haline getirilen Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesine yapılan saldırı dâvâlarının, Ergenekon dâvâsıyla birleştirilmesi 23 Mart'ta karara bağlanacak.
Malûm;
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarıyla ilgili yeniden yargılamanın 23 Martta yapılmasına karar verdi.
Yine malum ki; Yargıtay'ın bozma kararında, tüm dosya kapsamına göre sanıkların mensubu bulundukları iddia edilen örgütün niteliği, atılı suçların vasfının belirlenmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi yönünden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine açılan (Ergenekon) davası ile bu dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun iddia edilmiş olması karşısında öncelikle davaların birleştirilmesinde zorunluluk bulunduğu belirtilmişti.
O günleri, hele hatırlayın...
Laikçi derneklerden dönemin Cumhurbaşkanı A.N. Sezere varıncaya kadar her kesimden laikçi, Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yüce Özbilginin hayatını kaybettiği 17 Mayıs 2006daki saldırının Vakitin hedef göstermesiyle laiklik düşmanı irticacılar tarafından yapıldığını ileri sürmüşlerdi!..
Saldırının üzerinden henüz dakikalar geçmesine rağmen, kartel medyası tarafından 3.5 ay önceki (13 Şubat) Vakitin Danıştayın başörtü kararıyla ilgili haberi delil gibi sunularak, Vakit hedef gösterdi şeklinde saldırgan yayınlar yapılmıştı.
Laikçi çevreler, Özbilginin cenaze töreni sırasında da, Türkiye laiktir, laik kalacak sloganları atarak, cenazeye katılan AK Partili hükümet üyelerini katiller dışarı sloganları ile protesto etmiş, cenazeye gelen yargı ve YÖK üyeleri, Cumhurbaşkanı ve askerleri ise alkışlamışlardı.
Özetle söylemek gerekirse;
Hınç ve öfke dolu yayın ve gösterilere sahne olan bu dâvâ, büyük bir ihtimalle Ergenekon Terör Örgütü Dâvâsıyla birleştirilecek ve işte o zaman göreceğiz;
Alparslan Arslanı azmettiren kimdir?..
Öyle sanıyorum ki;
Alparslan Arslanı azmettirenler, cenaze töreninde en çok bağıranlar arasından çıkacaktır!..
Öyledir ya; bazıları, suç bastırmak için, çok bağırırlar, ortalığı velveleye verirler ya!..
Göreceksiniz;
Ergenekon Dâvâsı ile birleştirilen Danıştay Dâvâsı da, tetik çeken elin ardındaki tetik çektiren elleri ortaya çıkaracaktır!..
YA ÖZÜR, YA TÜKÜRÜK!
Bana sorsalar, derim ki;
Sadece Danıştay cinayeti değil, sadece Garih cinayeti de değil, 15 yıl önceye gidilip, 1993teki faili meçhul cinayetler de Ergenekon kapsamına alınmalıdır!..
Bu cinayetler, o zamanlar, çeşitli dümenlerle madem ki sümenaltı edilmişti, bari şimdi aydınlığa kavuşturulsun!..
Aydınlığa kavuşturulsun ki; hemen her faili meçhulden sonra Müslümanlara kimlerin çamur attığı görülsün!..
Ortaya çıkarılsın ki;
Gazetem Vakiti hedef alıp, Vakit hedef göstermişti diyenlerin suratına okkalı bir tükürük savurayım!.. Çünkü onlar, Vakitten hâlâ özür dilemedi...
Uzun lafın kısası;
Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili iddianameyi hazırlayan Savcı Zekeriya Öze, sadece zırhlı bir otomobil değil, aynı zamanda bir zaman makinası verilmeli ki, 1975lere, hatta daha da gerilere gidebilsin ve faili meçhulleri aydınlatabilsin!..
Ki, Türkiye, artık korku dehlizinden kurtulsun!..
=============
Peşin peşin anlaşalım!
İstanbulun ve hatta Türkiyenin, hatta hatta dünyanın gözü aydın!.. CHP; düşündü taşındı... taşındı düşündü ve sonunda nur topu gibi bir aday buldu İstanbula!..
Merak ediyorum; Kadir Topbaş, çok korktu mu acaba?..
Bir sevinç çığlığı atıp; Ayy çok korktum! dedi mi acaba?..
Evet sayın seyirciler, pardon sayın okuyucular, İstanbul için beklenen gün geldi, yine pardon, beklenen aday nihayet açıklandı işte!..
Huzurunuzdaaaa, Kemal Kılıçdaroğlu!..
CHPnin allayıp-pulladığı, kartel televizyonları ve özellikle de Uğur Dündarın cilaladığı Kemal Kılıçdaroğlu, nihayet İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak açıklandı!..
Kendisinin, halktan büyük sevgi ve destek gördüğü söyleniyordu!.. Bu sevgi ve desteğin oranını 29 Martta göreceğiz!..
Açık ve net söylüyorum: Kadir Topbaş karşısında hezimete uğrayınca; bir daha ne ekrana çıksın ve ne de kürsüye!...
Tabii eğer yüzü varsa!.. Tabii, onuru ve gururu varsa!..
Peşin peşin anlaşalım da, sonradan mızıkçılık etmesin!..